Zenon hakkında bilgi: Okulun ikinci filozofu, yeni bir öğreti öne sürmekten ziyade, Parmenides’in monizmini ustaca tasarlanmış birtakım paradoks ya da argümanlarla savunan Zenon’dur. O, hocası Parmenides’in yalnızca değişmez “Varlık”ın gerçek olduğunu öne süren görüşünü, çokluk ve değişmenin gerçek olduğunu savunan karşıt görüşte içerilen mantıksal güçlükleri gözler önüne seren dolaylı kanıtlamalarıyla savunmuş ve felsefe tarihinde daha çok bu savunmasıyla ün kazanmıştır. Buna göre, Parmenides’in varlığın birliğini, çokluk ve değişmenin bir yanılsama olduğunu dile getiren varlık görüşünün inançlı bir savunucusu olan Zenon (MÖ 490-430), Phythagorasçı filozofların çokluğunun çözülemez güçlükler içerdiğini, değişme ve hareketin Pythagorasçıların plüralist varsayımına göre bile imkânsız olduğunu büyük bir ustalıkla göstererek, Parmenides’in teorisini dolaylı olarak doğrulamaya çalışmıştır.
Zenon, Parmenides’in varlığın birliği ve değişmezliği öğretisini, ancak karşı görüşte olanların, yani çokluğun ve değişmenin varoluşunu öne sürenlerin görüşlerinden saçma ve kabul edilemez sonuçlar çıkarsamak suretiyle, dolaylı olarak doğrular veya kanıtlar. Onun başkalarınca öne sürülen ya da çoğunluk tarafından kabul edilen öncüllerden hareketle akıl yürüten, bu öncülleri, onlarda örtük olarak varolan çelişkileri çıkarmak suretiyle çürüten argümantasyon tarzını, yani saçmaya indirgeme yöntemini bulan kişidir.
Onun çok sayıda paradoksu, sırasıyla çoklukla ilgili paradokslar ve hareketle ilgili paradokslar olarak iki ana başlık altında toplanabilir. Bunlardan çoklukla ilgili paradokslar mekânda yer kaplayan bir şeyin parçaları düşüncesi etrafında döner. Zenon, bu bağlamda plüralistlerle ya da Pythagorasçılarla birlikte, “bütün bir gerçekliğin, tek bir varlıktan değil de birimlerden meydana geldiğini kabul edelim,” der. Gerçekliği meydana getiren bu birimlerin ağırlıkları ya vardır ya da yoktur. Birinci alternatifte, dünyadaki her şey ve dolayısıyla dünyanın kendisi de sonsuzca büyük olacaktır. İkinci alternatifte, yani birimlerin büyüklüğü olmadığı kabulünde, evrenin de büyüklüğü olmayacaktır çünkü ona ne kadar çok birim eklerseniz ekleyin, bu birimlerden hiçbirinin bir büyüklüğü yoksa, birimlerden oluşan toplamın da büyüklüğü olmayacaktır. Şu halde, evrenin kendisi de sonsuzca küçük olmak durumundadır.
Pythagorasçılar, öyleyse, şu ikilemle karşı karşıyadırlar: Evrendeki her şey ya sonsuzca büyüktür ya da sonsuzca küçüktür. Zenon’un buradan çıkarmak istediği sonuç, ikilemin kendisinden çıktığı kabulün, yani evrenin ve evrendeki her şeyin birimlerden meydana geldiği kabulünün saçma bir kabul olduğudur. Pythagorasçılar veya plüralistler varlığın bir olduğu varsayımının saçma olup kabul edilemez sonuçlara götürdüğünü düşünüyorlarsa eğer, şimdi karşıt varsayımın, yani varlığın ya da gerçekliğin bir çokluktan veya çok sayıda parçadan oluştuğu hipotezinin de gülünç sonuçlara yol açtığı kabul edilmelidir.
Zenon’un hareketle ilgili paradoksları, hareketin imkânsızlığını gösterecek şekilde, belli bir zaman dilimi içinde hiçbir mesafenin aşılamayacağı düşüncesi üzerine bina edilir. Bu paradokslardan en ünlüsü, Aşil Paradoksudur. Bu paradoksunda, Zenon bizden Yunan dünyasının en hızlı atleti Aşil ile hayvanlar dünyasının en yavaşı olan kaplumbağanın aralarında bir yarışa tutuştuklarını düşünmemizi ister. Aşil iyi bir atlet olduğu için kaplumbağaya avans ya da yarışa önden başlama imkânı verecektir.
Yarışta, Aşil kaplumbağanın yarışa başladığı yere varınca, kaplumbağa yeniden başka bir noktaya ulaşmış olacaktır; Aşil, bu sonuncu noktaya ulaşınca, o zaman kaplumbağa da çok kısa bile olsa, belli bir mesafe alarak, başka bir noktaya ulaşmış olacaktır. Aşil kaplumbağaya her seferinde biraz daha yaklaşmış olsa da onu, bir doğrunun sonsuz sayıda noktadan oluştuğu hipotezine göre asla geçemez; zira geçebilmesi için sonsuz bir mesafeyi sonlu bir zaman dilimi içinde alması gerekir ki bu imkânsızdır.
Zenon gözlem ya da deneyimin, ortalama sağduyunun Aşil’in kaplumbağayı geçeceğini gösterdiğinin, elbette bilincindedir. Fakat o gözleme dayanan tespitle mantıksal düşüncenin, sağduyunun bakış açısıyla matematiksel-felsefi bakış açısının başka başka şeyler olduklarının da hiç kuşku yok ki farkındadır. Burada önemli olan, mantıksal düşünce veya matematiksel-felsefi bakış açısı yönünden hareketin imkânsızlığını kabul etmektir. Zira hareketin gerçekliğini kabul ettiğimiz takdirde, Zenon’a göre, Aşil’in kaplumbağayı geçemeyeceğini kabul etmemiz gerekir. Bunun saçma olduğunu düşünüyorsak, bu saçmalığın hareketin gerçekliğini kabul etmekten kaynaklandığını görmemiz ve dolayısıyla, bu varsayımı reddetmemiz gerekir.
Kaynak: Felsefe Tarihi, Ahmet Cevizci