Vedat Günyol kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: İstanbul’da doğdu (1912-9 Temmuz 2004). Ortaöğrenimini Saint-Benoit Lisesi’nde (1933), yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamladı (1937). Fransa’da Paris Hukuk Fakültesi doktora bölümünden iktisat ve hukuk sertifikaları aldı (1939). Öğretmenlik, çevirmenlik yaptı. Sabahattin Eyuboğlu ile birlikte Babeuf’ten çevirdikleri Devrim Yazıları kitabı ile Ceza Yasası’nın 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savıyla yargılanmış, beraat etmişti.
ilk yazılarını Yücel dergisinde yayımlayan Günyol, sonra Orhan Burian’la birlikte çıkardıkları Ufuklar (1952-53) ve kendi yönetimindeki Yeni Ufuklar (Ekim 1953-Kasım 1976) dergilerinde sürekli olarak yazdı, ilk kitabı Dile Gelseler (1966), 1940-1959 yıllarında dergi ve gazetelerde çıkan eleştirilerinden oluşur. Halide Edib Adıvar, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Abdülhak Şinasi Hisar, Peyami Safa gibi II. Meşrutiyet ve mütareke dönemlerinden gelen romancılarla birlikte Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Kemal gibi yeni edebiyat hareketinin öncülerine uzak kalmamıştır. 1940’lı yıllarındaki yazılarında gelişmeye yol açan eskiyle birlikte gelişmeyi temsil eden yeninin öyküye ve romana kazandırdıkları nedir? 1920-1940 ile 1940-1950 yıllarında görülen toplumsal değişim öykü ve roman yazarlarımızı ne ölçüde etkilemiştir? Ve bu etkilenme o yılların ürünlerine ne ölçüde yansımıştır? Öykü ve romancılarımız genellikle hangi akımlara bağlı görünür? Bu türden soruların karşılıklarını arar Vedat Günyol yazılarında. Uzun incelemelerden, metin okumalarından sonra özelden genele doğru gitmeyi doğru gören bir araştırmacının ürünüdür o yazılar. Yargıdan önce ayırt edici özellikler değerlendirilmiş, sonra da yargıya temel olan gerekçeler ortaya konmuştur.
Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin metinden çok, metnin bıraktığı izlenim ve yazarın kişiliğini yapan özellikleri yazmayı severler. Vedat Günyol’da metin, ayırt edici özellik ve gerekçe, birbirini tamamlayan öğeler olarak görünür. “Dile Gelseler” (1940), “Hüseyin Rahmi’ye Göre Hayat” (1944), “Hüseyin Rahmi’ye Göre Sanatçının Toplumdaki Yeri ve Rolü” (1944), “Sabahattin Ali’nin Hikâyeciliği ve Romancılığı” (1945), “Kıyaslama Yoluyla Sabahattin Ali’nin Sanatı” (1945), “Sait Faik Üstüne” (1945), ’’Hayata Uysun Diye Ilhan Tarus Üstüne” (1946), “Tereddütten Hurafeye Peyami Safa’nın Matmazel Noralya’nın Koltuğu Üzerine” (1949) adlı yazılarda [Dile Gelseler (1966)] çok belirgin olarak karşımıza çıkar bu özellik. Dönemin başka eleştiri yazılarında rastlanmayan bir özelliği de, Vedat Günyol’un toplum bilincindeki nesnel çatışkıları yapıta yansıdığı biçimde göstererek, çözümleme çabasıdır. Bu nedenle öykü ve roman kişilerinin belli olaylar karşısındaki davranışlarına bakarken edimlerini belirleyen iç etkenleri gözardı etmemeye özen gösterir. Psikolojik öğelerin oluşturduğu insanlar, toplumsal öğelerin oluşturduğu olaylar karşısında ne durum almışlardır? Bu sorunun da yanıtını aradığını söyleyebiliriz.
Vedat Günyol’un ilk yazılarını yayımladığı 1940’lı yıllardan sonra yeni edebiyat hareketinin öykü ve roman dallarında da büyük kazanımlar elde ettiğini biliyoruz. Sait Faik ve Sabahattin Ali’den sonra kentte ve kırsal kesimde yaşayan aydın, okumuş-okumamış, varsıl-yoksul, toprak sahibi-ırgat, işveren-emekçi, toplumsal konumlarını algılayan, algılayamayan insanlarımız geldi öykü ve romanlara. Bilinen deyimiyle, çağdaşlaşma sancıları çeken toplumun değişme aşamalarına özgü etkileriyle kuşatılmış olan bu insanlar henüz oluşum düzeyindeki kültür değerleriyle, eski değerler arasında süregelen çelişkileri yaşıyorlardı.
Bu değişimin de uzağında kalmadı Vedat Günyol. Aksine, 1950’li yıllarda gelenlerin yapıtlarına eğilerek, yeni edebiyat hareketinin toplumsal yaşamda daha geniş alanları kapsama sürecine özgü özelliklerini algılamasını bildi. Bu kanıyı doğrular nitelikteki yazıları, incelemeleri arasında “Yağmur Altında Yeni Bir Şey Yok” (1953), “Topal Koşma” (1953), “Dış Gerçekten Gerçek Üstüne Doğru” (1957), Dile Gelseler, (1966), “Evrenselden Yerele” (Yeni Ufuklar, Şubat 1967), “Sevgi Sabuncu -Soysal- ve Erkek Dünyası” (Yeni Ufuklar, Mayıs 1971) anılabilir.
Yeni Türkiye Ardından (1966): Doğan Hızlan’ın akılcılığın, devrimciliğin, ekonomik ve siyasal özgürlüğün, eşitliğin savunulduğunu belirttiği denemelerinden oluşur. Öteki yapıtları, Devlet İnsan mı? (1974), Bu Cennet, Bu Cehennem (1975), Çalakalem (1977), Orman Işırsa (1979), Daldan Dala (1982), Bilinç Yolunda (1985), Güleryüzlü Ciddilik (1986), Sanat ve Edebiyat Dergileri (1986), Gölgeden Işığa (1988) adlarını taşıyor.
KAYNAKLAR: Doğan Hızlan, Varlık Yıllığı (1967); Mehmet Şeyda, Edebiyat Dostları (1970); Tuncer Uçarol, Yazko-Edebiyat (Haziran 1985), Varlık, (Nisan 1998); Ahmet Ümit, Aydın Ergil, Cumhuriyet Kitap (20 Nisan 1995); İnci Dönbaş, Cumhuriyet Dergi (6 Ekim 1996).
Kaynak: Çağdaş Türk Edebiyatı 4, Cumhuriyet Dönemi 2, Şükran YURDAKUL, 1994, Evrensel Basım Yayın.