TÜKETİM
İktisadî mal ve
hizmetlerin, insanların ihtiyaçlarını doğrudan doğruya tatmin etmek üzere
kullanılması. “İktisadî mal ve hizmetler” ifadesi, elde edilirken bir
bedelin, bir fiyatın ödendiği mallara işaret etmektedir. Herhangi bir fiyat
ödenmeksizin elde edilebilen veya faydalanılabilen mallar tarifin dışında
tutulmaktadır.
ihtiyaçların doğrudan
doğruya karşılanması, söz konusu mal ve hizmetlerin bizzat kullanılmasından
hasıl olan direkt tatmini ifade etmektedir. İnsan ihtiyaçlarının doğrudan
tatmininde kullanılan mallar, tüketim mallan adını almaktadır. Tüketim malları
yiyecek, içecek vs. gibi dayanıksız tüketim malları; otomobil, buzdolabı,
mesken vb. gibi dayanıklı tüketim mallan olarak tasnif edilmektedir. Bunlara
bir de hizmetleri ilave etmek gerekmektedir.
Tüketim malları
insanlann ihtiyaçlarını direkt olarak tatmin etmeleri itibariyle yatırım
mallarından farklılık arzederler. Yatırım mallan doğrudan doğruya tatmin
sağla-nrtavıp, sahiplerine gelir temin etmek suretiyle fayda hasıl eden
mallardır. Bu bakımdan, yatırım mallarına yapılan harcamalar insanlann ihtiyaçlarını
doğrudan doğruya karşılamazlar. Çeşitli miktarlarda yiyecek veya giyecek
satınalınarak bunlardan istifade edilmesi ile bir makinanın satınaunması
halleri, tüketim ve yatırım mallarının direkt tatmin sağlama açısından
farklarını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Keza bir ülkenin yıllık kömür
veya elektrik enerjisi tüketiminden bahsedildiğinde de durum aynıdır. O dönem
zarfında kullanılan kömür veya elektrik enerjisi için yapılan harcamalar
içerisinde, fertlerin ve ailelerin tüketimi ile mesela fabrikalarda veya
işyerlerinde kullanılan kömür veya elektrik enerjisine yapılan harcamalar da
yer almaktadır. Fertler ve aileler tarafından kullanılan kömür veya elektrik
enerjisine yapılan harcama “tüketim” olarak kabul edilirken, diğer
kullanımların “tüketim” olarak kabul edilemeyeceği ortadadır.
Kısacası, “tüketim” denildiğinde akla insan ihtiyaçlarını doğrudan
doğruya tatmin eden mal ve hizmetlerin kullanılması gelmektedir.
Tüketim sadece fertler
ve aileler tarafından gerçekleştirilen harcamalara münhasır değildir. Bazı mal
ve hizmetler devlet tarafından sağlanır. Parklar, emniyet, itfaiye, eğitim ve
sağlık hizmetleri bunlardan bazılarıdır.
Yukarıdaki izahlarda
yer alan “kullanma”, tabiri üzerinde bir miktar durmak gerekmektedir.
Tüketim terimi yok etme, tahrip etme manalannı ihtiva etmektedir. Bununla
beraber, tüketilen malların yıpranması veya tahrip olması bütün mallar için
söz konusu değildir. Bu açıdan mal ve hizmetler bir derecelendirmeye tabi
tutulabilirler. Böyle bir derecelendirme yapıldığında, yiyecek ve içecekten
dayanıklı tüketim mallarına, hatta sanat eserlerine kadar yayılan geniş bir
yelpaze ile V?rşı karşıya kalırız. Yiyecekler faydalanılandan anda ortadan
kaybolur, tahrip edilmiş olurlar. Giyeceklerin tahrip olma veya ortadan kalkma
vetiresi daha uzundur. Otomobil, buzdolabı veya mesken gibi dayanıklı mallar
uzun süre kul-lanılsalar bi’t varlıklarını ve faydalı olma Özelliklerini
korumaya devam ederler. Güzel bir tablo veya bir musiki eseri ise uzun zaman
boyunca kullanıldığı halde (burada “seyretme” ve “dinlenme”
anlamında kullanılmaktadır) kıymetinden birşeyler kaybetmek şöyle dursun
kıymet bile kazanabilir. Bütün bunları dikkate alarak, tüketimi, mal ve
hizmetlerin “tüketilmesi” veya “tahrip edilmesi” şeklinde
anlama yerine, onların elde edilmesi, kullanılması veya onlardan
faydalanılmasından bahsetmek daha doğru olacaktır.
Buraya kadar yapılan
izahlara dikkat edildiğinde tüketim tabirinin başlıca üç mânâda kullanıldığı
görülün Birincisi tüketim fiili olup, bir mal veya hizmeti kullanan ve
faydalanan kimsede hasıl edeceği tatmin duygusudur, ikincisi tüketiciye mal ve
hizmet şeklinde ulaşan tatmin vasıtaları olup, bir şahsın veya toplumun
mülkiyetinde bulunan malların tüketim veya yatırım mallan olarak dağılımını ve
envanterini açıklamak açısından önem taşımaktadır. Üçüncüsü ise tüketilecek mal
ve hizmetlere para şeklinde yapılmakta olan harcamalardır. İktisadi açıdan
asıl önemli olanı bu sonuncusudur.
Tüketim harcamalarının
önemi, milli gelirin bir unsuru olarak ekonomide gelir ve istihdam meydana
getiren bir unsur olarak ortaya çıkmasından ileri gelir. Klasik iktisatçılar,
iktisadî gelişme konusunda sermaye birikimine önem vermişlerdir. Sermaye
birikiminin yolu ise tasarruftan geçmektedir. Bu, gelişmenin ilk safhalarında
yanlış bir düşünce değildir. Büyüme bîr “artma” ve
“çoğalma” durumu ise, bunun, cari gelirden bir kısmının
“tüketiltneyip” “artırılması” ile mümkün olacağı
ortadadır. Ancak, ekonomi gelişip belli bir üretim kapasitesine erişti mi,
artık bu kapasitenin kullanılması suretiyle üretilecek mal ve hizmetlerin
tüketilmesi zaruri hale gelecektir. Eğer bu mümkün olmazsa, tüketimin, önemli
bir unsurunu teşkil ettiği milli gelirde muazzam dalgalanmalar meydana
gelecek, bu da istihdamı aynı şekilde tesiri altına alacaktır.
İstihdam hacminde
menfi yönde meydana gelecek dalgalanmaların sosyal ve ekonomik açıdan son
derece mahzurlu olduğu hatırlanacak olursa tüketimin, söz konusu dalgalanmalara
sebep olmaksızın belli bir seviyeyi muhafaza etmesi gerektiği rahatlıkla
söylenebilir.
Diğer taraftan, milli
gelirin bir diğer unsurunun da yatırım harcamaları olduğu hatırlanacak
olursa, yine tüketimin, iktisadi büyümeyi devam ettirmeye kâfi gelecek miktarda
yatırım yapılmasına imkân verecek bir tasarruf bakiyesini sağlayacak seviyede
seyretmesi gerekeceği aşikârdır.
M. Hanifi ARSLAN
Bk. Tüketici Davranışı