Safî Mustafa Efendi’nin Gülşen-i Pend eserleri hakkında bilgi: Safı Mustafa Efendi (ö. 1120 / 1709) tarafından kaleme alınan Fütüvvetnâme / Nasihatnâme türünden mesnevidir. Manzum nasihatnâmelerin bir tür olarak Türk edebiyatında işlenmesinde Fars şairi Feridüddin Attâr’ın (ö. 618 / 1221) Pendnâme adlı eserinin büyük payı vardır. Çünkü şairlerin bir kısmı bu eseri manzum veya mensur olarak tercüme veya şerh etmiş; bir kısmı da bunu örnek alarak telif eserler kaleme almışlardır. Safî Mustafa Efendi’nin Gülşen-i Pend adlı eseri de aynı grupta sayılmaktadır. Eser hakkında ilk bilgileri veren kaynakların başında Bursalı Mehmed Tahir’in Ahlâk Kitaplarımız adlı çalışması gelmekle birlikte eserin incelemesi ve çeviri yazısı üzerindeki çalışma, Mehmet Sait Çalka tarafından yüksek lisans tezi olarak 2007’de yapılmıştır.
Gülşen-i Pend’in yazılış ve bitiriliş tarihi eserin hâtime bölümünde Ramazan 1120 (Kasım-Ara-lık 1708)-Zilhicce 1120 (Şubat-Mart 1709) olarak geçmektedir. Safı Mustafa Efendi, dünyada yazılan yararlı bir eseri, insanın geride bıraktığı ölmeyen bir evlada benzetmekte, bu eserin ahi-rette kendisini kurtaracağına inanmakta ve dolayısıyla böyle yararlı bir eseri kaleme aldığını ifade etmektedir. Hadis kaynaklarında rivayet edilen “Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir: Sadaka-i cariye (bırakan), veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine dua edecek salih evlat bırakan” şeklindeki hadisten yola çıkarak insanlara faydalı bir eseri kaleme alan kişinin amel defterinin kapanmayacağını belirtmektedir. Gülşen-i Pend’i tüm insanların faydalanması için yazılan eserlerden olması temennisiyle kaleme almıştır.
Mesnevilerde bulunan ana bölümlere riayet edilerek oluşturulan eser 2934 beyit, 11 rubâî ve 52 bölümdür. Besmele, tevhid, na’t, medh-i çeharyâr-ı güzin, vasf-ı şehıdân-ı Huneyn, beyân-ı hâl-i dünya ve sebeb-i teliften sonra nasihatnâme bölümlerine geçilmiştir. Asıl metni olan mesnevi kısmı, Mefâ’îlün Mef’âîlün Fe’ûlün kalıbıyla yazılırken rubailer ise rubainin özel kalıpları olan ahreb vezinleriyle yazılmıştır. Eserin, 1 rubâı ile başlanıp 10 rubâı ile bitirilmesi, daha önceki mesnevilerde bulunmayan özelliklerdendir.
Gülşen-i Pend’i farklı kılan bir diğer özellik ise eserin kafiye örgüsü ile ilgilidir. Bilindiği gibi mesnevi nazım şeklinin bilinen kafiye düzeni, her beytin kendi arasında kafiyelendiği aa, bb, cc, dd şeklindeki kafiye düzenidir. Oysa Gülşen-i Pend’in bu şekilde değil de mesnevilerde çok az rastlanır bir şekilde kaside nazım şeklinin kafiye örgüsü olan aa, ba, ca, da şeklinde kafiyelendiği görülür.
Ehl-i hiref de denen birçok meslek erbabına yapılan nasihatleri içeren Gülşen-i Pend, Osmanlı topraklarında XVIII. yüzyılda bozulmaya yüz tutmuş insan ilişkilerinin tamiri noktasında dönemin insanına sunulmuş önemli bir nasihatnâme örneğidir. Bilhassa meslek ahlâkıyla ilgili öğütleri içeren, esnaf ve sanatkârların neleri yapıp, neleri yapmamaları gerektiği üzerinde duran bu eser, birçok meslek erbabına sunduğu öğütleriy-le daha önceki nasihatnâmelerden ayrılmaktadır. Bir Ahilik hizmeti olarak kaleme alınan ve birçok yönüyle fütüvvetnâme özelliği bulunan bu mesnevide, çeşitli esnaf ve sanatkârlar muhatap alınarak bir hasb-i hâl nevinden kaleme alınmıştır. Başta padişahlar olmak üzere bu nasihatnâmede, vezirlere, kadılara, öğrencilere, sahaflara, kâtiplere, hattatlara, şairlere, hânendelere, âşıklara, vaizlere, şeyhlere, sûfılere, tabiplere, sürmecilere, cerrahlara, müneccimlere, cifircilere, veffâklara, ledünnı ilimlerle uğraşanlara, kimyagerlere, sarraflara, tüccarlara, yetim vasilerine, vakıf mütevellilerine, hatiplere, imamlara, müezzinlere, zeamet sahiplerine, köylülere, aktarlara ve diğer zanaat erbabına yönelik nasihatler bulunmaktadır.
Mehmet Sait ÇALKA
Kaynak: Ahi Ansiklopedisi, 1. cilt, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Ankara, 2014