NÜKLEER ENERJİ
Atom yapısında meydana
gelen değişiklik sonucunda anaya çıkan enerjiye nükleer enerji adı verilir.
Klasik enerji
kaynaklarında son yıllarda görülen tükenme eğilimleri, özellikle yük-
sek teknolojiye sahip
ülkeleri alternatif enerji arayışlarına yöneltmiştir. Arap ülkelerinin
uyguladığı 1973 petrol ambargosunun Batı ülkeleri üzerindeki olumsuz etkisi bu
süreci hızlandırmıştır.
Alternatif enerji
kaynaklarından nükleer enerjiden elde edilen elektrik, bazı gelişmiş ülkelerde
%30-40 oranına varabilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde de nükleer santraller
giderek çoğalmaktadır. Hafif sulu, ağır sulu reaktörler, gelişmiş gaz reaktörleri,
hızlı üretken ve yüksek sicaklıklı gaz reaktörleri olmak üzere çeşitli
tiplerde nükleer santraller bulunmaktadır. Nükleer enerjiye dayalı
teknolojilerde yakıt çevrimi, sarı posta imali, dönüştürme ve zenginleştirme
işlemleri, yakıt elemanı imalatı, yeniden artmış ve artıkların depolanması gibi
basamakları bulunmaktadır.
Nükleer enerjinin II. Dünya
Savaşı sırasında savaşçı amaçlarla kullanılması, iki atom bombasının binlerce
insanın ölümüne yol açması ve savaşı izleyen dönemde de silah yapımına yönelik
araştırmaların hızlanması, özellikle gelişme yolundaki ülkelerin tepkisine
neden olmuştur. Bu enerji kaynağının yalnızca barışçı amaçlarla kullanılması
için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. I Temmuz 1958 yılında imzaya açılan Nükleer
Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NSYÖA) bu yönde Önemli bir adım
olmakla beraber, özellikle gelişme yolundaki ülkelerce gelişmiş ülkelerin nükleer
enerjiyi hegemonyalarına almaları olarak görülmektedir. Türkiye’nin de taraf
olduğu sözleşmeye taraf ülke sayısı 126’dır (1988). 1956 yılında BM sistemi
içinde kurulan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın başlıca hedefi, nükleer
enerjinin yalnızca sivil amaçlarla kulanılması, barış, sağlık ve refaha katkıda
bulunmasıdır. 113 üyesi bulunan UAEA’nın genel kurul, yönetim kurulu ve
sekreterya gibi organları bulunmaktadır. UAEA, oluşturduğu denetim sistemini kabul
eden ülkelerde belirli sürelerde nükleer tesisleri ve çalışmaları denetlemektedir.
UAEA’nı en fazla meşgul eden konuların başında israil ve Güney Afrika
Cum-huriyetİ’nin ajans denetimi dışında sürdürdüğü nükleer çalışmalar
gelmektedir. Ajansın her yıl yapılan genel konferanslarında, gelişme yolundaki
ülkelerle Batılı ülkeler arasında şiddetli tartışmalar olmaktadır.
Nükleer enerjinin
barışçı amaçlarla kullanılmasını hedefleyen ve bu yönde çalışmalar yapan bir
diğer örgüt ise OECD-Nük-lecr Enerji Ajansı’dır (1957). NEA çalışmalarını
yönetim komitesi ve bu komitenin oluşturduğu gruplar ve sekreterya kanalıyla
yürütmektedir. NEA’nın bünyesinde, nükleer tesislerin güvenliği, reaktör
fiziği, nükleer data komitesi gibi çeşitli komiteler bulunmaktadır.
Nükleer enerji
teknolojilerini geliştirmek ve kendi programlarını oluşturmak isteyen gelişme
yolundaki ülkelerin yaptıkları çalışmalar sonucunda BM’de nükleer enerjinin
barışçı nedenlerle kullanılması konferansı düzenlenmiştir. Kuzey-Güney
çatışması niteliğinde olan bu konferansta, nükleer işbirliğinde sınırlar ortaya
çıkmıştır.
Nükleer enerji
konusunda üçüncü kişilere karşı sorumluluğa dair Viyana ve Paris sözleşmeleri,
Nükleer Maddeler Fiziki Korunması Sözleşmesi, Nükleer Kaza Halinde
Erken Bildirim ve
Yardımlaşma Sözleşmeleri halen yürürlüktedir. 1979’da ABD’de meydana gelen TMI
ve 1986’da SSCB’de meydana gelen Çernobil nükleer santral kazaları, nükleer
güvenlik konusunda yapılan çalışmalara hız kazandırmıştır.
Son yıllarda tıp,
tarım, sanayi, uzay çalışmaları, gıda gibi çok çeşitli alanlarda yaygın bir
şekilde kullanılmaya başlayan nükleer enerji giderek artan bir hızla geleneksel
kaynakların yerine ikame edilmeye başlanmıştır.
Türkiye’de de Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu nükleer konuda çalışmalar ve araştırmalar yapmakta, bu
sahada gelişmiş olan ülkelerle yakın İşbirliği imkanları aramaktadır. Yine son
yıllarda ekonomik yapı içerisinde geliştirilen “Yap-îşlet-Devret” modeli
içerisinde Akkuyu’da bir nükleer santral kurma çalışmaları yapılmaktadır.
Bunun yanısıra nükleer enerji konusunda iki araştırma reaktörü de
faaliyetlerini sürdürmektedir.
Nükleer enerji aynı
zamanda çevreci hareketin de ana hedeflerindenen birini oluşturmaktadır.
Nükleer enerjinin ne ucuz, ne temiz, ne de güvenli bir enerji kaynağı olmadığı
kanaati yaygınlaştıkça güneş enerjisi, metan gazı vb. alternatif ve
‘yenilenebilir’ enerji kaynaklarına ilgi yoğunlaşmakta ve insanlığın
geleceğini tehdit etmeyen bir enerji arayışına yönelinmektedir.
Ü. Tana YARDIM
Bk. Çevre, Çevrecilik.