Mustafa Rahmi Balaban kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1888-1953) Bergama İlçesinin Balaban bucağında doğmuştur. İstanbul Öğretmen Okulundan 1910 yılında mezun olmuştur. Mezun olur olmaz, Üsküp Öğretmen Okulu Pedagoji Öğretmenliğine atanmıştır. 1913 yılında öğrenim için Bakanlıkça Cenevre’ye gönderilmiştir. Orada 7 yıl kalarak öğrenim yapmış ve ünlü psikoloji Profesörü Claparede’e asistan olmuştur. 1920’de Türkiye’ye dönünce, İkdam gazetesinde çalışmıştır. Bu sırada “Asri Terbiye ve Maarif’ başlıklı yazılar yazmıştır. 1923’te Bakanlığın “Telif ve Tercüme Heyeti”nde üyelik yapmıştır. Ziya Gökalp milletvekili olunca bu kurulun başkanı olmuştur. Burada bulunduğu bir yıl içinde pek çok kitap yazmış ve yayımlamıştır 1924’te bu görevinden ayrılarak İzmir Erkek Lisesinde Felsefe ve Kız Öğretmen Okulunda Pedagoji öğretmeni olmuştur. Bundan sonra, hep, İzmir’de kalmış, 1936’da Kız Öğretmen Okulu Müdürü olmuş; bu okul Kız Eğitim Enstitüsü olunca da müdürü olmuştur. Okul, 1949’da kapatılınca İzmir Atatürk Lisesi’ne öğretmen olarak atanmıştır.
Mustafa Rahmi Balaban, Atatürk tarafından ortaya konan eğitim görüşlerine sahip çıkan eğitimcilerden biridir. 1923 yılı Mart ayının 8’inde Bakan İsmail Safa Özler’in yayımladığı, sonradan “Misak-ı Maarif’ olarak nitelenen genelgeyi, önce Hakimiye-i Milliye gazetesi’nde makaleler şeklinde yorumlamış ve sonra, bunları kitap haline getirmiştir.
En az İkinci Meşrutiyet’ten beri, Sâtı Bey, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret ve İsmail Hakkı Baltacığolu tarafından-çağdaş eğitim anlayışları dikkate alınarak-savunulan fikirler, Atatürk’ün devrimci kişiliğinde yeni ve dinamik bir nitelik kazanmıştır. Artık bu düşünceler, Cumhuriyet döneminde yeniden işlenecek ve yasa, program, eğitim ve öğretim yöntemleri şekline dönüşecektir. Nitekim, Cumhuriyetin ilân edildiği 1923 yılında Mustafa Rahmi Balaban tarafından yazılan “Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif’ adlı 63 sayfalık kitapçık bu amaçla yayımlanmıştır.
Bu kitapçık, Atatürk’ün yöntemle ilgili olarak, 1 Mart 1923’te Meclisi açış konuşmasında söylediği şu sözlerini ele almakta ve bunun eğitsel bir yorumunu yapmaktadır:
“Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgileri, insan için fazla bir süs, bir baskı aracı, yahut bir uygarlık zevkinden çok, maddi hayatta başarılı olmayı sağlayan pratik (ameli) ve uygulanabilir bir aygıt haline getirmektir.”
Kitapta şu bölümler vardır; “Maarifte Gaye; Yeni Maarifin Felsefesi, Asri Maarif Müessislerinden Dewey ve Terbiyesi, Program, Bugünkü Gayemiz ve Turanda (Eski Türklerde) Terbiye, Terbiye ve Maarif Ruhiyatı, İlkokullar, Orta Dereceli Okullar, Büyük Adam Yetiştirmek, Mekteplerde İyilik Demeği.”
Bu kitapta, o günkü eğitimin amacı şöyle özetlenmiştir: “Bireyin bilgisini, alışkanlıklarını, ülkülerini ve yetilerini-hayatta yeri olacak surette- geliştirmek; o şekilde ki, birey, bunları, gerek kendisinin ve gerekse toplumsal kuramların daha yüksek ve asli gayelere ulaşması uğranda kullanabilsin. Daha kısa bir söyleyişle: Bireyi, toplumsal ve gerçek hayata hazırlamaktır.”
Bu kitap, okul programının kitabîlikten çıkarak, hayatî olmasını şiddetle savunmaktadır. Bu eğitim düşüncesi ile tâ Orta Asya’daki dedelerimizin geçim ve eğitim şekilleriyle ilişki kurmakta ve “iklime ve tabiata karşı mücadele, ovalarda uğraşma, çocukların bedenlerini ve asabım çelik gibi yapıyordu.” demektedir.
“Yeni Maarifin Felsefesi” konusunda pragmatizmi kabul ediyor ve açıklıyor. İlk ve ortaokul programlarının da bu felsefenin ilkelerine göre düzenlenmesini istiyor. Büyük adamlar yetiştirmek için ise, yetenekli çocukların seçilip ayrı bir eğitime tâbi tutulmasını ve bunların Batı ülkelerinde öğrenimlerini tamamlamalarını öneriyor.
Cumhuriyetin ilân edildiği yıl yayımlanan bu kitapçık, ilk ve daha sonraki hükümet programları ile söz konusu Bakanlık genelgesinin izlerini taşımaktadır. Bunun için, denebilirki, bu kitapçık, Cumhuriyet eğitiminin daha sonra alacağı şekli az çok belirlemiştir.
Daha sonra çıkan “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” (Öğretim Birliği Yasası), Türkçe ve Sosyal Bilgiler derslerinin yabancı okullarda Türk öğretmenler tarafından verilmesi, okul yönetmeliklerinin demokratik esaslara göre hazırlanması ve öğrencilerin kendi kendilerini yönetmelerine önem verilmesi, okullarda öğrencilere hayatta işe yarayacak bilgilerin verilmesi, karma eğitim uygulanması ve üretici eğitime yer verilmesi, hep bu çağdaş eğitim ilkelerine uygun düşen eğitim anlayışının bir sonucu olmuştur. Bu sonuç, en çok ilkokullar ile öğretmen yetiştiren okullarda yansımasını bulmuştur.
Yazar o tarihte, bir anlamda, bugünkü Tâlim ve Terbiye Kurulunun görevini üstlenen Ziya Gökalp’in başkanı bulunduğu Telif ve Tercüme kurulu üyesi bulunuyordu.
Mustafa Rahmi Balaban, Türkiye’de eğitimle ilgili en çok kitap ve makale yazan eğitimcilerden biridir. Eski harflerle 30, yeni harflerle 37 kitabı vardır. 600’den fazla makale yazdığı tahmin edilmektedir.
Kitapları pek hacimli değildir. 100 sayfayı geçen 13 kitabı vardır. Yazılmış, fakat basılmamış birkaç eseri vardır. (Gündüzalp, Fuat, Öğretmen Meslek Kitapları Kılavuzu: Arap Harfleriyle Basılmış 257 Türkçe Eserin Bibliyografyası. Henüz basılmadı.)
Uzun yıllar İzmir Halkevi yayını olan “Fikirler” dergisinde sürekli yazılar yazmıştır. Ayrıca “Tedrisat” ve “Terbiye” gibi birçok meslek dergisinde de yazıları yayımlanmıştır. Basılmış eserlerinin bazıları şunlardır: Avrupa’da Yeni Mektepler, Çocuk Büyütmek, Ruhiyata Methal, Öksüzler Babası Pestalozzi, Çocuk Ruhiyatı (Clapered’ten), Ailede Terbiye, Alfabede Cümle Usulü, Yeni Psikoloji ve Pedagoji…
Kaynak: Öğretmen Yetiştirme Açısından Türkiye’de Eğitim Bilimleri Tarihi Üzerine Bir Araştırma, Cavit BİNBAŞIOĞLU, Milli Eğitim Basımevi, 1995