KURUM
Kurum, en geniş
anlamıyla iktisadi, sosyal ve kültürel faaliyetler gibi toplumsal problemler
ve ihtiyaçlarla ilgilenen büyük, yaygın teşkilatlara verilen isimdir (şirket,
banka, aile, okul vb.). Sosyal bilimlerde, belirli bir iş veya amaca yönelik
olan ve devamlılık gösteren kurulu usul ve kurallar bütününü ifade için
kullanılır. Bir başka tanıma göre ise kurum, kurulmuş işlem şekilleridir.
Yukardaki örneklerden hareket edilirse, kurum, banka değil, bankacılık; aile
değil, evlilik yahut ailenin yapısı (monogami, poligami, çekirdek aile vb.)
dır.
Amerikan sosyologu
W.G. Summer (1840-1910)’agöre kurum, bir kavram (fikir, görüş veya çıkar) ve
bir yapıdır. Yapıdan kasıt, bir fikri, bir görüşü, bir çıkarı gerçekleştirmek
için kullanılan araçlar veya işleyiş şekli yahut da bunların her türlü çatısı,
dokusudur. Yapılar veya araçlar, kavramları veya fikirleri uygulamaya konularak
ve onlara dayalı kurumlar tesis etmek, gerekli kanun ve yönetmelikler düzenlenmek
gibi gereken araçların işleyişine hizmet edecek mertebeye çıkarılarak
kurulurlar. A. G.
Keller, insanlar belirli çıkarlar etrafında bir araya gelirler ve arzu edilen
çıkarların kendileri için son derece önemli olduğu sabit olunca kurumla-şırlar
demekle, Summer’i onaylamaktadır.
R.M. Mac iver ve C.H.
Page, kurumdan, grup faaliyetlerinin yerleşmiş biçim ve şartlarını anlarlar.
Grupların özellikleri o biçimlerle diğer gruplarınkinden ayrılırlar. Gruplar,
zümreler veya heyetler, daha ziyade, sosyal çıkarların tahakkukunu hedef alan
insanlarm toplamından ibarettir. Kurumlar da, genelde, grup faaliyetlerini
yürütebilmek, fonksiyonlarını yerine getirebilmek İçin tesis ettikleri veya
tesis edilmiş buldukları usuller olduğundan, grupların fiilî biçimlerini
temsil ederler. Bu itibarla evlilik, boşanma, miras evlat edinme gibi
kurumlar bizim aile dediğimiz birliğe ait kurumlar olarak kabul edilirler.
Yine aynı yazarlara göre, sözü edilen açıdan toplu iş sözleşmesi, grev, lokavt
ve grev sözcülüğü gibi kurumlar sendikaya ait; anayasa, kanunlar, hükümet
şekilleri gibi kurumların hepsi de devletle ilgili özel kurumlardır. Mac iver
ve Pa-ge’ın kurumlar hakkındaki bu görüşleri M. Ginsberg gibi pek çok sosyal
bilimci tarafından benimsenmiştir.
Fransız
sosyologlarından M. Mauss (1872-1950) ve P. Fauconnet (1874-1938), Büyük
Fransız Ansiklopedi-si’nde, sosyal kurumlan düşünce, duygu ve iş durumlarının
bütünü diye tanımlarlar. Onlara göre, insan bunları istikrarlı olarak bulur ve
zaman İçinde eğitim yoluyla kazanır. Bu anlamda düşünceler, inançlar,
semboller, taklitler ve taklit yoluyla geçmişten intikal eden yetenekler, siyasal,
hukuki ve dini kurumların hepsi “kurum ” terimi içinde yer alır.
Mısır’ın Önde gelen
sosyologlarından Abdülvahid Vâfi, İlmü’l-İctima (Kahire, 1966) adlı eserinde
sosyal kurumları şöyle tanımlamıştır: Toplum hayatını düzenlemek için esas
kabul edilen, kendi toplumlarındaki ve diğer toplumlardaki insanları
birbirine bağlayan ilişkileri düzenleyen ve bireylerin ortak olarak tabi olduğu
genel eğilim ve kanunlar toplamıdır.
Kısaca ifade edersek
kurum, bir şeyi ke-sİn, formel ve düzenli olarak yapma şeklidir. Her toplumda
belirli davranışlar tekrarlanmakta ve bu tekrarlar bir davranışın
kalıplaşmasına ve toplumu oluşturan bireylerce ortaklaşa kabul edilen bir hareket
biçimi haline gelmesine yol açmaktadır. Sonuçta belirli bir usul, bir kural,
bir davranış biçimi topluma yerleştiği zaman kurum haline dönüşmektedir.
Buradan hareketle, esas itibariyle soyut bir mahiyet taşıyan kurumlar,
toplumdan topluma değişebildiği gibi, aynı toplumda farklı zaman dilimlerinde
de değişmeler gösterebilecektir. Zaten statikleşraiş ve bulundukları toplumda
eskiden olduğu gibi ken-disindenbeklenenfonksiyonları yerine getiremeyen
kurumlar terkedilmeye mahkum olacaktır.
Sosyal bilimciler,
toplumdaki belli başlı sosyal kurumlar olarak, genelde, dini, siyasal, hukuki,
iktisadi, ahlaki, ailevi kurumlar ile eğitim ve dil kurumunu incelerler.
Bunların her biri ile ilgili bağımsız sosyoloji dalları oluşmuştur.
(SBA) Bk. Kurumlar
Sosyolojisi.