Kent İdareciliği Raymond E. Pahi
Ray Pahl 1935’te Londra’da doğdu. Cambridge Üniversitesi’nde coğrafya okudu ve doktorasını London School of Economics’te, Hert- fordshire bölgesinde kentte çalışıp banliyölerde oturan insanlar üzerine yaptı.
1965’te Kent Üniversitesi sosyoloji bölümüne öğretim üyesi olarak giren Pahl, 1972’de sosyolojide özel kürsü sahibi oldu. O halen Kent Üniversitesi Sosyoloji bölümünde Araştırmacı Profesördür. Pahl 1960’ların sonlarında, daha sonradan 1970 yılında İngiltere’nin gü- ney-doğusu için stratejik bir plân geliştiren Güney-Doğu Ortak Plânlama Ekibi’nde danışmanlık yapmıştır.
Ray Pahl’ın en tanınmış kitapları şunlardır:
- Urbs and Rure (1965)
- Kentsel Yaşam Kalıpları (1970)
- Kimin Kenti? (1975)
- İşbölümü (1984)
FİKİR
1960’ların sonlarında Amerika ve Batı Avrupa kentleri zenciler, öğrenciler, kadın grupları, sosyal konutlardaki kiracılar ve çevreci grupların şiddet içeren protestoları ortasında çatışmalar ve yıkımlara sahne oldu. Bu tür güçlü baskı grubu faaliyetlerinin, yoğun huzursuzluğun temelinde Batılı kapitalist toplumların kent merkezlerindeki güç ve kaynak dağılımının yarattığı temel hoşnutsuzluk yatıyordu. İnsanlar kendilerini yabancılaşmış, soyutlanmış hissediyor, kentlerinin yönetilme biçimini etkileyemediklerini düşünüyorlardı. Hiç kimse kontrole sahip değilmiş, onların sorunlarına kulak verecek hiçbir kurum yokmuş gibi görünmekteydi. Sanki Batı kentleri sıradan vatandaşların kontrolü dışındaki gizli güçler tarafından yönetiliyordu. Kent sosyolojisindeki geleneksel teoriler bu tür huzursuzluktan, bu tür gizli bir gücün varlığını açıklayamadıkları için, pek çok kişi onlann yerine Marx ve VVeber’in çatışma teorilerine yöneldi. Bu yönde önemli bir girişim R.E. Pahl’ın kent idareciliği teziydi.
Pahl, Max VVeber’in gelişmiş sanayi toplumlarında bürokrasinin gücü tezinden yararlanarak, günümüz kentlerinin gizli doğa güçlerinin değil, ‘yüz-süz’ bürokratların kişisel-olmayan güçlerinin kontrolünde olduğunu öne sürer. Bu ‘kent idarecileri’ konut ve eğitim gibi kent kaynaklarının dağılımını kontrol ederler. Onlar kentlerimizi plânlar ve ulaşım sistemlerini düzenlerler. Toplanacak paranın oranı ve bunların nereye harcanacağı, park ve oyun alanlarının, eğlence ve alışveriş merkezlerinin seçimi gibi konularda kararı onlar verir. Şehirler büyüyüp karmaşıklaştıkça kent idareciliğine, bürokrasiye ihtiyaç artar -ve bununla beraber, insanlarda yabancılaşma, güçsüzlük ve çevrelerinin kontrolünü kaybettikleri duyguları artar. Yerel politikacılar ve siyasal partileri kentlerimizi yönetmeleri, politikalar oluşturmaları ve önemli kararlar almaları için resmen seçsek de, uygulamada – VVeber’in de işaret ettiği gibi- gerçek güç resmi görevlilerin, bilgiyi kontrol eden, öneriler sunan ve temel düzeyde kaynakları kontrol eden, kamu konutları veya okul alanları, okul yemekleri veya araba park yeri alanları tahsisi yapan (veya kaynakları ellerinde tutan) ‘yüzsüz’ insanların elindedir. Her ailenin hayat tarzı ve çevresini ve geleceğini oldukça derinden her biri farklı şekillerde etkileyen işte bu küçük idari kararlardır. Bu yetkililer, plânlama kararlarıyla, ister şehir içinde veya yeni yerleşimlerde, isterse varoşlar veya iskân bölgelerinde, her tür topluluğu yaratacak ve yok edecek güce sahiplerdir. Onlar, kamu iskân bölgeleri veya kamu taşımacılığına ayrılan harcamaları arttırmak için, sözgelimi, ev sahiplerine uygulanan verği oranını yükselterek kentsel zenginliğin dağılımını değiştirme gücüne sahiplerdir. Benzer şekilde, yeni bir alışveriş kompleksinin plânlamasına izin vererek büyük firmaları bu bölgeye çekmeleri, aynı zamanda birçok küçük işyerini ortadan kaldırarak şehir merkezinin görünümü ve yapısını tamamen değiştirmeleri mümkündür.
Fakat kentsel çevre ve kaynakların idaresi sadece kamu görevlilerinin kontrolünde değildir, özel kesimdeki yöneticiler de belirli bir güce sahiptir. Yapı kredisinden sorumlu idareciler konut kredisi faizlerini kontrol altında tutar ve ev sahibi olmayı önemli ölçüde etkilerler; benzer şekilde banka yöneticileri borç politikaları ve faiz oranlarıyla müşteri harcamalarını ve ticarî yatırımları etkilerler. Pahl’a göre
günümüz kentlerinde gerçek güce sahip olanlar birtakım gizli ‘piyasa’ güçleri değil, bu yerel kamu ve özel sektör yöneticileri, bu ‘kentin kapı bekçileri’dir.
Pahl bu bürokratik gücün varlığını sergileyerek, kent idareciliği ve yerel karar mekanizmasını, zenginliklerin yerel dağılımı ve bunların kentlerimizin çehresine etkilerini detaylı olarak araştırmayı teşvik etmeyi umar. Pahl, özellikle bu tarz tahsislere, bir öncelikler sıralamasına temel teşkil eden ideolojiler ve değerlere, toplum veya kentin bir kesimine diğerlerine oranla daha ayrıcalıklı davranılma nedenlerine ışık tutmayı umar. Örneğin kamu konutları veya parasız okul yemekleri sağlamanın ardında hangi kabuller yatmaktadır? Çevre yolunun encümen kararıyla bir orta tabaka mahallesinin ortasından geçme ihtimali niçin daha yüksektir? Pahl bu tür analizlerle kent sosyolojisiyle ilgili yeni bir ‘siyaset’ teorisinin temelini atmayı umar:
Böylece kentsel kaynaklar ve imkânların organizasyonunun bir sosyolojisi olabilir: plânlamacılar veya sosyal hizmet uzmanları, mimarlar veya eğitimde çalışanlar, emlâk komisyoncusu veya inşaat müteahhidi, pazar veya plânlama temsilciliği, özel kuruluş veya devlet, kontrolü ellerinde tutan bütün bu unsurlar kentsel sistem içindeki daha alt düzeydeki katılımcılara kendi amaçları ve değerlerini empoze ederler. Bu yüzden, sadece belirli bir nüfusun kıt kaynaklar ve imkânlara ulaşabilme ilkelerini değil, [onların] ahlâkî ve siyasal değerlerini belirleyen faktörleri de bilmek zorundayız (Pahl, 1968).
KAVRAMSAL GELİŞİM
Kentsel kaynakların dağılımının bu tarz ‘siyasal’ bir analizi, piyasanın gizli eli veya kentsel evrimde doğal güçler anlayışını savunan ekolojik ve işlevselci teorilerle tamamen çelişir. Kent idareciliği tezi, bunun yerine, kentlerimizi yöneten ve bir kentin nasıl olması gerektiği, hangi gruplara öncelik ve kulak verileceği, hangilerinin göz ardı edilebileceği konusundaki kararları ve temel değerleri/ideolojileriyle gündelik kentsel hayatımızı kontrol eden şahısları, özellikle yetkililer ve bürokratları göz önüne sermeyi hedeflemiştir. Bu tez, aynı şekilde, 1960’ların sonlarında ve 70’lerde yayılan kentli protesto hareketlerinin yükselişini, bu kişisel-olmayan kararlara rağmen, kilit kararları kimlerin aldıklarını belirleyememenin yarattığı öfke ve hayâl kırıklığını açıklamaya çalışmıştır. Yerel politikacılar bu baskı gruplarının açık hedefi olsalar bile, Pahl gerçek gücün ardında, gün geçtikçe daha karmaşık bir görünüme bürünen ‘kentsel orman’ı kontrole çalışan.
sayıları gittikçe artan memur ve yöneticiler ordusunun yattığını göstermek ister.
Kent idareciliği fikri “kentsel bürokrasi ve karar-alma mekanizma- sfyla ilgili oldukça detaylı ve verimli araştırmalara esin kaynağı olmuştur. İronik olarak, bu araştırmalar Pahl’ın fikrinin eksiklerini, onun özellikle kentsel güç yapısındaki ‘orta kademelerdeki unsurlar’a, yerel yönetimlerdeki orta kademe yöneticilere, banka ve sigorta şirketlerine gereğinden fazla yoğunlaşarak, ‘üst kademelerdeki unsurlar’ı, politikaları yukarıdan aşağıya doğru oluşturan -şirket başkanı, ulusal politikacılar ve devlet memurları gibi- asıl karar alıcıları göz ardı ettiğini ortaya koyar. Politikanın içeriğini oluşturan, kaynakların miktarı konusunda karar veren yine onlardır. Pahl’ın sözünü ettiği kent idarecileri sadece bu talimatları yerine getirir, sadece önceden belirlenen bir çerçeve içinde çalışırlar, bu yüzden onların kent üzerindeki güçleri gerçekte oldukça sınırlıdır. Pahl’ın tezi, kent idarecileri hiyerarşisinde insanların yaşantıları üzerinde çok daha etkili olanları – sözgelimi, genel politikayı belirleyen departman müdürünün veya bir masada sadece belirli bir olayla ilgilenen memurun etki derecesini- bile belirlemede başarısız kalmıştır.
Bu eleştiriyi kabul eden Pahl, kendi fikrini ‘üst kademeleri’ de kapsayacak biçimde genişletmeye, ‘korporatist bir tez’, yani üst kademe devlet memurları ve ulusal bürokrasinin gücü hakkındaki bir teori geliştirerek (bkz. Korporatizm), kentsel karar alma hiyerarşisine daha fazla ışık tutmaya çalışmıştır.
Kilit konumlardaki bu görevliler diğerlerinden soyutlanmış olarak çalışmasalar bile, güçleri kısıtlı ve sınırlıdır. Ayrıca, Pahl’ın tezi gerçek karar alıcıları tanıma konusunda çok az yardımcı olur. Peter Saun- ders’ın (1981) işaret ettiği gibi:
En basit ifadeyle, Pahl’ın yeni çalışması empirik araştırmayı bilinen bir probleme, ‘gücün merkezi’ sorununa yöneltir, kent idarecilerinin eylemleri sadece ulusal devlet politikası çerçevesinde anlaşılabilir; ulusal devlet politikası sadece kompleks bir karma ekonominin işleyişi bağlamında anlaşılabilir; ekonominin işleyişi kapitalist dünya krizi çerçevesinde anlaşılabilir; vb. Dolayısıyla örneğin, Birmingham’daki konut eşitsizliğini anlamaya çalışan bir araştırmacı, çalışmasını Orta Doğu ülkelerinin petrol politikalarının veya Amerikan malî politikasının uluslararası ticaret dengesine etkisini analiz etmeye çalışarak sürdürür.