Hüseyin Hüseyinzade kimdir? Hayatı ve eserleri: 1924 yılında Akastafa bölgesinin Yenigün köyünde doğan Hüseyinzade, Azerbaycan Enstitüsü Şarkiyat (Doğu İlimleri) Bölümü’nü bitirdi. Muhabbet, Fatıma Ana, İbrahim Köprüsü, Dağ Kendi gibi sevilen ve çok baskı yapan eserleriyle tanıdığımız Hüseyin Hüseyinzade “Âşığ Elesger”e tutkunluk ve hayranlığı ile dikkati çekiyor. Onu anlatan bir şiirinde;
“Derdini ellere sazla danıştı,
Göyçe mahalının Göyçe gölünün Aşğıyla nece yol yanıp alışdı,
Göyçe güzeli’nin Göyçe gölünün”
diyerek, Elesger’in özellikle tabiat ve çevre sevgisi üzerinde durmaktadır.
“Seçme Şiirler”i 1969’da, Bakû’da yayımlanan Hüseyinzade, gerçekten içli, taze söyleyişli, halk şiiri geleneği üzerine kurulmuş şiirinde, tabiata yeni sevda bakışları getiren bir usta şairdir. İçli tabiat hayranlığında, çağdaşı olan Ömer Bedreddin’in, ağaçların, çiçeklerin sırrım hissettiren tarzından bir hava sezilmektedir:
ÜREKTEDİR
Vatan mene bağlı, men ona bağlı Aran ürektedir, dağ ürektedir Toprağın etrini sinemde ahtar,
Çemen ürektedir, bağ ürektedir.
(aran: ova, ürek: yürek, etr: ıtır, koku, ahtarmak: aramak)
ŞİİR DEĞİL Mİ?
Menden taze şiir haber alan dost,
Bes, yazın gelmesi şiir değil mi?
Gezmeye çıkanda çölün, çemenin,
Üzüne gülmesi şiir değil mi?
Yine gözüm kalıp bağçada, bağda,
Bin bir gül açıldı aranda, dağda,
Eyvana eğilen çapraz budağda,
Bülbülün nağmesi şiir değil mi?
Seyr eyle hüsnünü göyde duranın,
Kayada kekliğin, gölde sunanın,
Ayna-bend otağda gelin ananın,
Şirin lay-lay sesi şiir değil mi?
Derede moruk, derdeşdde çiyelek,
Kâh yağış hoş gelir, kâh serin külek
Yaş ötür, doymayır dünyadan ürek,
Yaşamak hevesi şiir değil mi?
Kim deyir şiirin meydanı dardır.
Sonu görünmeyen bir ilkbahardır,
Nece M hayat var, şiir de vardır.
Hayatın nefesi şiir değil mi?
(çöl: kır, çemen: bahçe, göy: yeşil, ot, mavi gök, ayna -bend otağ: ayna donatılmış oda, moruk: ahududu, çiyelek: çilek.)
PERDELER
Perde var, gözünü yumur insanın,
Fitneyi koruyup, şerri yaşadır,
Perde var, çekilip kesir arayı,
Bilmirsen temaşa, ne temaşadır!
Perde var kapayır, göğün üzünü,
Ulduzlar gizlenip zulmete batır,
Perde var belki de onun dalında Ayların, illerin bir sim yatır.
Perdeler muhtelif, perdeler renk renk,
Perde var ipekden, tülden yaranır,
Perde var bulutdan, perde var otdan Perde var, gülüşden, gülden yaranır.
Söküp bir defalık atak onları,
Yaşayıp ömr edek bu perdelersiz Tekçe böyük küçük arasındaki Hürmet perdesine dokunmayak biz.
KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL