Ana Sayfa Kimdir El-Ferra ve Meanil-Kur’ân hakkında bilgi

El-Ferra ve Meanil-Kur’ân hakkında bilgi

0

El-Ferra ve Meanil-Kur’ân hakkında bilgi: Ebû Zekeriyya Yahya b. Ziyâd b. Abdillah b. Mansûr el-Kûfi el-Ferrâ (144-207/761-822) Kûfeliler arasında nahiv, lügat, edebiyat ve diğer ilimlerde en âlim olanı idi. Ailesinin İran’ın Deylem bölgesinden olduğu anlaşılmaktadır. Kendisi İslâm’ın en mühim kültür merkezlerinden biri olan Kûfe’de, Ebû Ca’fer et-Mansûr zamanında 144/761 yılında doğdu ve tahsilini orada tamamladı. Kays b. er-Rebi, Mendel b. Ali, Ebû Bekir b. Ayyaş, el-Kisâî, Süfyân b. Uyeyne gibi zevattan ilim aldı. Sibeveyh’in kitabını en önemli kaynak ittihaz etti. Hıfzı çok kuvvetli idi. Hocalarından aldıklarının hiç birini hıfzına güvendiği için yazmadı. Bu hıfz kuvveti hayatı boyunca devam etti. Kitaplarını bir nüshaya bakmaksızın imla ederdi. Kisâi’den sonra Kûfe’nin ilim önderi addedildi. 207/822 senesinde Mekke’den dönerken yolda vefat emiştir.

Ebu’l-Abbas Sa’leb (ö. 291/904) onun hakkıda: “Eğer el-Ferrâ olmasaydı, Arap dili olmazdı. O, Arapçayı hülasa etti ve onu zaptetti” demektedir. Ebû Bekr İbnu’l-Enbârî de, el-Ferrâ’nın kitaplarının 3000 varak olduğunu zikreder. Câhız (ö. 255/868), onun kelâm ilmine karşı kabiliyeti olmadığını söylerken, Yâkût er-Rûmî,   onun, tasniflerinde felsefe yaptığını ve felsefe lafızlarınıkullandığını zikretmektedir. Kendisinin Mu’tezîlî görüşe meylettiği söy­lenmektedir. el-Ferrâ genellikle nahiv ilminde temayüz etmiştir. O, bu ilmi zamanın otoritesi olan el-Kisâiden almıştır. Zamanında, nahivde Emiru’l-Mu’ıninin mesabesinde idi. el-Ferrânın, gerek Arap dili ve gerekse Kur’ân’ın nahvine âit eserleri pek çoktur. Biz burada sadece konumuzla ilgili en mühim eser olan “Meâni’l-Kur’ân’ı” üzerinde duracağız. Muhammed b. Cehm’in el-Ferrâdan rivayetine göre, bu eserin tam olarak ismi “Tefsiru Muşkilİ l’rabi’l-Kur’ân ve Meânîhi”dir.

el-Ferrâ’nın bu eserinin telifi hakkında müellifler şöyle bir kıssayı nakleder:

Ebu’l-Abbas Sa’leb, el-Ferrâ’nın “Meâni’l-Kur’ân’ı” nı imlâ etmesindeki sebebi şöyle anlatır:

“el-Ferrâ’nın dostlarından olan Ömer b. Bukeyr, Emir el-Hasan b. Setıl’in hususi sohbetinde bulunmuştu. el-Ferrâ’ya şöyle bir mektub yazdı. Emir el-Hasan b. Sehl bana Kur’ân’dan bazı şeyler sordu. Bunlara cevap veremedim. Eğer uygun görürsen, bu hususları aydınlatan esasları toplamanı veya müracaat edebileceğim bir kitap yazmanı rica edeceğim. Bunun üzerine el-Ferrâ, dostlarına (talebelerine), toplanın, size Kur’ân hakkında bir kitap yazdıracağım dedi ve onlara bir gün tayin etti. Onlar da o günde hazır bulundular. Mescidde insanlara namazda Kur’ân okuyan ve müezzinlik yapan birine el-Ferrâ iltifat ederek, ona Fatihadan başlayıp oku dedi. O da tefsir etti. Bu durum bütün kitabın tamamlanmasına kadar devam etti. Ebu’l-Abbas, bundan önce hiç kimsenin böyle bir şey yapmadığını, bir kimsenin onu geçtiğini zannetmediğini söyledi”.

Tarihu Bağdat’ta, Ebû Budeyl el-Vadâhi’den nakledildiğine göre o, “Biz bu Meanı’l-Kurân’ı yazanların adedini saymak istedik, bunu zaptetmeye imkânbulamadık, dedikten sonra devam ederek bu kitabın 80 kâdî de bulunduğunu söyledi.” Bu da, el-Ferrâ’nın bu eserine ne kadar ehemmiyet verildiğinin bir ifadesidir.

el-Ferrâ’nın bu eseri Muhammed b. el-Cehm es-Semmeri (188-277) tarafın­dan rivayet edilmiştir. Bu hususta müellifler ittifak halindedirler. es-Semmeri bu kitabın başlangıcında şöyle demektedir:

“Bu kitap, Kur’ân’ın manalarını “Meâni’l-Kur’ân”ı ihtiva etmektedir. Onu bize Ebû Zekeriyya Yahya b. Ziyâd el-Ferrâ -Allah ona rahmet eylesin- hiç bir nüshaya bakmadan ezberinden salı ve cuma günlerindeki toplantılarında yazdırdı. Bu toplantılar ve kitabın yazılması 202 senesi Ramazanından başlayıp, o senenin diğer ayları, 203 senesi tamamen ve 204 senesinden bazı aylarda devam etti”

Kitabın telifine sebep olan hâdiseden ve kitabın ismini teşkil eden terkipden bu eserin, Kur’ân anlayışındaki bazı güçlükleri gidermesi için meydana getirildiği anlaşılmaktadır. el-Ferrâ bu eserinde, evvela âyetlerdeki izaha İhtiyaç gösteren kelimenin i’rabı ile meşgul olmakta ve uyguladığı i’raba göre kelimenin manasını vermektedir. Mesela:

Bu misalde görüldüğü gibi (iaaJI) kelimesinin ötre ile okunması hususundakurranın ittifakını belirttikten sonra, bu kelimenin üstün veya esre ile okunup okunamayacağı meselesini münakaşa ederek, bedevilerin onu muhtelif şekillerde okumalarını ve bu okunuş şekillerine âit çeşitli örnekleri vermek sure­tiyle, kelimenin Arap dilindeki, kullanılışını serdeder. el-Ferrâ’nın, eserinde ihtiyatlı bir şekilde hareket ettiğini müşahede etmekteyiz. Mesela; Bakara 17.âyetinin, fiîle taallûk eden bir darbı mesel olduğunu, yoksa şahsa aidiyeti ol­madığını söylerken – Allah en İyi bilendir – lafzını kullanmaktadır. Bunun nifak için bir misal olduğunu belirtmektedir. Yüce Allah “Onların meseli, ateş yakanın misâli gibidir” demiş de, “Onlar ateş yakan kimselerdir” dememiştir. Buna benzer diğer iki âyet örneğini vermektedir.

el-Ferrâ, kelimenin Arap dilindeki kullanılış şekillerini göstererek, bu konuda seleften gelen rivayetleri de nakletmektedir. Meselâ, Bakara 29’da şöyle demektedir:

Görüldüğü gibi “İstiva” kelimesinin Arap dilindeki vecihlerini gösterdikten sonra, bu kelime hakkında İbn Abbas’ın görüşünü de vermektedir.

Bazen de kelimenin cümle içerisindeki durumunu tayin etmeye çalışmakta­dır. Meselâ, Bakara, 41 de şöyle diyor:

Bu âyette kâfir  kelimesinin   müfred,   önündeki  fiîlin   çoğul  olmasındaki hususiyetinin Arap kelamı için fasîh bir hal olduğunu izah etmeye çalışmaktadır. Bazen de kıraat meseleleriyle uğraşır. Meselâ, Bakara 158 de şöyle der:

Bu ayette kelimesinin okunuşu ve bu kelimenin İbn Mes’ud’un mushafında ne şekilde bulunduğu hakkında bilgi vermektedir.

El-Ferra, Ebû Ubeyde’ye nisbetle selefin fikirlerine daha bağlı kalmıştır. En’âm Sûresinin 98. âyetindeki kelimelerini, Ebû Ubeyde,seleften tamamen ayrı olarak izah ederken, el-Ferrâ, tamamen İbn Abbas ve talebeleri olan Mücâhid ve Said b. Cübeyr’e tâbi olmaktadır.

Görüldüğü gibi bu âyette kelimelerinin selefe uygunşekilde manalarını verirken, bu kelimelerin okunuşu ve merfu oluşlarını da izah etmektedir.

Bazen kelimenin Arap dilindeki kullanılışını ve kıraatim ele alarak okuyucuyu muhayyer bırakmaktadır. Meselâ, Araf Sûresinin 26. âyetinde şöyle demektedir:

Başka bir kıraatteşekli de vardır. el-Ferrâ buradaki kelimesinikelimesinin   çoğulu   olarak   veyahutta  in   masdarı olarakalınmasını serbest bırakmaktadır. Burada şu hususu hatırlatmakta fayda vardır: el-Ferrâ, açıklamaya çalıştığı kelimeleri ve onların kullanışlarını genellikle şâirlerin beyitlerinden misaller vererek izah eder. Bu beyitlere, eserinin hemen hemen her sahifesinde rastlanır.

el-Ferrâ, el-Hurûfu’l-Mukatta’a’lar ve onların okunuşları hakkında da bilgi ver­meye çalışır. Meselâ,

Bu örnekte lafzının manasında olduğunu Hasan el-Basri’den naklettikten sonra, nin Arapça’da alfabe harfleri mesabesinde olduğunu,vb harflere benzediğini anlatarak kelimesinin  “Nûn” harfi üzerinevakfedilmesi ve nûn’un nasbedilmesi üzerine okunduğuna dâir, Araplar’dan işit­tiklerini nakletmektedir.

el-Ferrâ, âyetlerin manasını açıklamak için, onların sebebi nüzullerinden de istifade eder. Meselâ, Tekasür Suresi hakkında,elemektedir. Kureyş’ten iki kabile, Benû Abdi Menaf ile Benû Sehm’in aralarındaki sayı üstünlüğüyle oğünmelerinin neticesinde, âyetin veya sûrenin indiğini anlatmaktadır.

el-Ferrâ, bu eserinde sûre ve âyet sırasına riayet etmiştir. Fakat her âyeti sıra ile ele almamış, nahvî yönden açıklamaya ihtiyaç duyulan âyetleri bahis ko­nusu etmiştir. Eserinde Mu’tezile görüşünü teyid eden bir görüşe de rastlanma­maktadır. Bu eser, Kur’ân’ın nahvi ve anlaşılması konusunda en mühim kaynaklarımızdan biridir. Tefsirle meşgul olan kimse ondan müstağni kalamaz. Buhârî bile, Ferrâ’nın bu eserinden istifade etmiştir. Bilhassa kısa surelerin tef­sirlerinde Ferrâ’nın “Meâni’l-Kur’ân”ından faydalanmıştır.

Kaynak: Tefsir Tarihi, İsmail Cerrahoğlu, Fecr Yayınevi