DEĞERDEN ARINMA
Sosyal bilimlere Max
Weber’in kattığı, fakat felsefi kökeni David Humc’a kadar uzanan giden
değerden arınma terimi, sosyal bilimcilerin, incelediği İnsanlar ya da gruplar
hakkındaki değerlerini ve önyargılarını inceleme sırasında bir yana
bırakmalarını, yani değerlerinden arınmalarını dile getirir. Bu şekliyle kavram
bir ideali ifade etmektedir. Çünkü değer yargılarından “bırakalım”
denilerek arımlama-yacağı ortadadır. Zira hiç bir değer olmasa, yalnızca başka
konuların değil de o konunun incelenmeye değer bulunması ve İlgilenilmesi bile
bir değerin işin içine girdiğini ifade etmektedir. Şu halde sosyal bilimciden
tüm değerleri değil, inceleme konusu olarak seçilen insanlara ilişkin ahlaki
ve siyasal değer yargılarım araştırma süre içinde terk etmesi islenmektedir.
Bundan da amaç, zaten pek çok ihtilaflı nokta bulunan ve üzerinde doğa
bilimleri gibi kolayca uzlaşmaya varılamayan sosyal bilimlerde anlaşmazlığı en
aza indirmektir. Değer yargıları bir yana bırakılırsa onlardan kaynaklanan
anlaşmazlıklar da giderilmiş olacaktır.
Değerden arınma
terimi, aslında doğa bilimleri hakkında geliştirilen pozitivist söylemin bir
uzantısı sayılabilir. Çünkü pozitivist söylemde nesneleri özneyi, yani
araştırıcıyı işin İçine katmadan gözlemleyip bu gözlemlerden bilimsel sonuçlar
çıkarmak bilimsel yöntemin esası olarak kabul edilmiştir. Oysa doğa bilimlerinde
bile, kuantum teorisi ve indeterminizm ilkesi uyarınca gözlemleyenden bağımsız
bir gözlem sözkonusu değildir. Bir ön tercih yapılmadan gözlem yapılamaz.
Örneğin birisi bize; “Gözlemle ve yaz!” dese ilk sorumuz o kişiye
“neyi?” olacaktır. “Neyi” gözlemleyeceğimi bilmeden
gözleme başlaya mam. Dolayısıyla fizik, kimya gibi doğa bilimlerinde bile
hiçbir önyargı olmadan gözlem yapılamayacağına göre, sosyal bilimler gibi
konusu “İnsan” olan bilimler grubunun bu ideale ulaşması imkansızdır.
Bu yüzden de sosyal bilimlerdeki tartışmalar sürekli dallanıp budaklanmakta ve
bilgi (veri) birikimi dışında pek bir mesafe kat edilmemektedir.
Sonuç olarak değerden
arınma terimi şu özelliklere sahip olmayı şart koşmaktadır: 1-Sosyal bilimciler
araştırmalarından ideolojik ya da bilimsel olmayan varsayımları dışarı atmalıdırlar.
2- Sosyal bilimciler, deneysel veriler hakkında değerlendirme ve yargılarda bulunmamalıdırlar.
3- Değer yargıları sosyal bilimcinin teknik uzmanlık alanıyla sınırlı kalmalıdır.
4- Sosyal bilimciler araştırmalarının ahlaki kapsamıyla ilgili değillerdir. 5-
Sosyal bilimciler, bağlı oldukları değerleri (ideolojilerini) açık bir biçimde
ifade etmelidirler. 6-Sosyal bilimciler belirli (politik ve ahlaki) değerlere
bağlanmaktan kaçınmalıdırlar. Bu şartların sosyal bilimciler tarafından yerine
getirilip getirilemeyeceği veya ne oranda yerine getirilebileceği ise oldukça
uzun tartışmalara neden olmuştur ve olmaktadır.
(SBA)
Bk. Atan Çalışması;
Değer; Indeılenniıüzm; İdeoloji; Pozitivizm.