Cinânî, (ö. 1004/1595) Divan şairi.
Bursa’da doğdu. Asıl adı Mustafa, babasının adı Mehmed’dir. Latin harfleriyle yazılmış bazı eserlerde mahlası Cenâ-nî şeklinde gösterilmekteyse de O7dü7-kulûb adlı mesnevisinin sonunda mahlasının Cinânî olduğunu bizzat kendisi belirtmektedir.
Küçük yaşlarda tahsile başlayan Cinânî 966’da (1558-59), bu sırada Manisa müderrisi ve müftüsü olan Muallimzâde’den mülâzemet alarak medrese tahsilini tamamladı. Hocasının Rumeli kazaskerliği sırasında onun yanında kalem kâtipliği yaptı. Bir müddet Karesi’de kassam olarak da bulunan şair daha sonra ilmiye sınıfına geçti. 989’da (1581) Mâlülzâde Mehmed Efendi’nin yerine meşihata getirilen Çivizâde tarafından 994’te (1586) Köseler Medresesi’ne tayin edildiği bir tarih manzumesinden anlaşılmaktadır. Cinânî aynı yılın sonlarına doğru Bursa’daki İvaz Paşa Medresesi’ne müderris oldu. Bir ara bu medresedeki görevinden azledildiyse de Muharrem 1003’te tekrar aynı medreseye tayin edildi. Cinânî buradaki görevi sırasında vefat etti ve Hamza Bey Mezariığı’na defnedildi. Tezkirelerde vefatı dolayısıyla yazılmış birçok tarih manzumesi bulunmaktadır.
Cinânî şiirlerinde kalabalık ailesinin İhtiyaçlarını karşılamada çektiği sıkıntıları İfade etmiş, ancak ailesi hakkında fazla bilgi vermemiştir. Kendisinin bildirdiğine göre ilmiyeye mensup olan bir kardeşi 995’te (1587) vefat etmiştir.
Kaynaklara göre Cinânî Türkçe, Arapça, Farsça şiirler yazmış ve hat sanatıyla da meşgul olmuştur. Hoşsohbet ve nüktedan bir kişi olup hikâye ve kıssa anlatmakla da şöhret bulmuştur. Eserlerinde mevcut bilgilerden anlaşıldığına göre çok şişman ve sağ gözünden rahatsız olan Cinânfnin bu fizikî kusurlarıyla ilgili birçok latifesi vardır.
Eserleri
1- Divan. Oldukça hacimlidir. Başta III. Murad ve III. Mehmed olmak üzere devrin İleri gelenlerine kasideler sunan şair onlardan çeşitli vesilelerle caizeler talep eder. Divanının önsözünden, eserinin tertibine dostu Azerî Celebi’nin sebep olduğu anlaşılmaktadır. Çok sayıdaki kaside ve gazelleri yanında şaire asıl şöhretini kazandıran şiirleri, 1OO’ün üzerindeki tahmis ve tesdisleridir. Cinânî şiirlerinde birçok tarihî şahsiyetten bahsetmiş, 177’si Türkçe, 33’ü Farsça olmak üzere 210 tarih manzumesinde özel hayatına dair ve çağdaşı olan pek çok şair hakkında dikkate değer bilgiler vermiştir. Çok sayıdaki latife ve manzum mektupları ise onun mizahî tabiatını yansıtmaktadır. Altmış üç Farsça manzumenin de bulunduğu divanının bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir. Eser üzerinde Cihan Okuyucu tarafından bir doktora çalışması yapılmıştır.
2- Riyazü’l-cinân. 986’öa (1578) tamamlanıp III. Murad’a sunulan yaklaşık 3300 beyitlik bu mesnevi, Azerî Celebi’nin teşvikiyle tamamlanmış ahlâkî ve didaktik bir eserdir. Nizâmî’nin Mahzenü’l-esrâr’ına nazîre olarak kaleme alman mesnevi, on bölümlük bir girişten sonra yirmi “ravza”ya ayrılır, sonunda da hatime ve dua bölümleri bulunur. Birçok yazma nüshası mevcut olan eserin iki nüshası İstanbul Üniversitesi ve Millet kütüphanelerinde bulunmaktadır.
3- Bedâyiu’I-âsâr”. Konularını yerli hayattan aldığı İçin önemli sayılan mensur bir hikâye mecmuasıdır. Bir nüshası Paris Bibliotheque Nationate’dedir.
4- Ci-lâü’l-kalûb. Taşlıcalı Yahya’nın Kitâb-ı Usûl (Usulnâme) adlı mesnevisine nazire olarak kaleme alınmış ahlâkî ve didaktik bir eserdir. CUâü’l-kulûb Mustafa Özkan tarafından giriş, inceleme ve sözlük ilâvesiyle yayımlanmıştır.
Cinânî’nin hamse sahibi olduğuna dair rivayetler ise doğru değildir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi