Cevrî İbrahim Çelebi, (ö. 1065/1654) Divan şairi ve hattat.
Cevrî, Cevrî Çelebi, Cevrî Dede diye anılan şairin asıl adı İbrahim’dir. 1039’da (1629) reîsületıbbâ olan Emîr Çelebi için istinsah ettiği bir Mesnevi nüshasının sonuna düşürdüğü tarih mısraının gösterdiği 1029 (1620) yılında yirmi yirmi beş yaşında olduğu düşünülürse 1004-1009 (1595-1600) yılları arasında doğduğunu söylemek mümkündür.
Gençliğinde iyi bir tahsil gören Cevrî, Galata Mevlevîhânesi şeyhi İsmail Ankaravî’nin sohbetlerine katıldı, ayrıca Beşiktaş ve Yenikapı mevlevîhânelerine devam etti. Derviş Abdî-i Mevlevî adlı bir hattattan yazı dersleri aldı Günümüze ulaşan yazılarından usta bir ta’lik kırması hattatı olduğu anlaşılmaktadır. Cevrî bir süre Dîvân-ı Hümâyun kâtipliği yaptı, daha sonra istifa ederek devlet ricali için istinsah ettiği eserlerin geliriyle geçimini sağladı. Safâî onun günde 1000 beyit yazıp 1000 akçeye sattığını söyler. Şehname, Târih-i Vas-sâf, Künhü’î-ahbâr gibi büyük hacimli eserlerin yanı sıra Meşnevfyi de yirmi iki defa istinsah ettiği kaydedilen Cevrî, sohbetlerine katıldığı Melâmî-Bayramî tarikatının büyük şahsiyetlerinden Reî-sülküttâb Sarı Abdullah Efendi’nin bazı eserlerini temize çekip istinsah etti. Müstakimzâde onun Bayramî- Melâmîleri’nden olduğunu söyler.
Cevrî’nin ölümü ve defniyle ilgili en geniş bilgi. Müstakimzâde’nin Risâle-i Melâmiyye-İ Şürtrîriyye’sinde bulunmaktadır. Buna göre komşularıyla görüşmediğinden cenazesine kimse gelmemiş, San Abdullah Efendi yirmi otuz arkadaşıyla birlikte cenazesini Eğrikapı Savak-lar’daki Cemâleddin Uşşâkî Tekkesi civarına defnetmiş, mezarını düzleyerek baş ve ayak ucuna birer selvi dikmiştir. Müstakimzâde, Cevrî’nin mezarının sadece dostlarınca bilindiğini söyler. Saded-din Nüzhet Ergun başka kaynaklarda bulunmayan bu bilgiyi itimada değer bulmaz. Cevrî’nin vefatına. “Eyle yâ rab Cevrî’ye firdevs-i a’lâda mekân” (Râî) ve “Cevrî’yi memnun-ı lutf ede Cenâb-ı Kirdigâr” (Nisârî) mısraları tarih düşürülmüştür.
Esrar Dede, Cevrî’nin Mevleviyye tarikatına intisap ettiğini ve Ankaravî’nin müridi olduğunu söyler. Öte yandan Naîmâ ise onun sohbetlerine katıldığı ve eserlerini defalarca istinsah ettiği Sarı Abdullah Efendi’ye mensup olduğunu kaydeder. Müstakimzâde ve Abdülbaki Gölpınarlı Cevrî’nin ayrıca Bayramî-Melâmî tarikatına mensup olduğu görüşündedirler.
Cevrî hattıyla yazılan eserler devlet ileri gelenleri arasında çok tutulmuş ve hediye olarak başkalarına takdim edilmiştir. Şeyh Galib. kendisine Cevrî hattı bir Mesnevi nüshası hediye eden III. Selim’e teşekkür için yazdığı bir kasidede, “Aceb bir Mesnevi-i pür-bahâ kim Cevrî hattıyla / Dii-i uşşâk-ı zara cevr-i ger-dûn âmân verdi” diyerek Cevrî hattıyla olmasının eserin değerini daha da arttırdığına işaret etmiştir.
Eserleri
1- Divan. Divan ve tekke şiirine hakkıyla vâkıf olan Cevrî İbrahim Çelebi zengin bir şiir mirası bırakmıştır. Seksen dört kaside, beş terkibibend, iki terciibend. 272 gazel, beş matla’,123 tarih (ikisi Farsça), kırk rubâî totuz yedisi Farsçal, yedi tahmis ve sekiz tesdisten meydana gelen divanının Türkiye ve dünya kütüphanelerinde otuz sekiz yazma nüshası tesbit edilmiştir.
Bunlardan Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi ile Kayseri Râşid Efendi Kütüphanesi’ndeki yazmalar müellif hattıyladır. Divan Cevrî’nin hayatı, edebî şahsiyeti ve eser-İeri hakkında bir girişle birlikte Hüseyin Ayan tarafından neşredilmiştir.
2- Selimnâme. Şükrî-i Bitlisî’nin Koçİ Bey’in takrirleri çerçevesinde 930’da (1523) yazdığı aynı adlı mesnevinin yeniden telif edilmiş şeklidir. Eserde Yavuz Sultan Selimin menkıbeleşmiş şahsiyeti ve kahramanlıkları anlatılmaktadır. 1037’de (1627) yazılan ve XVII. yüzyılın başarılı mesnevilerinden olan mesnevinin bilinen tek nüshası Millet Kütüp-hanesi’ndedir.
3- Hilye-i Çihâr-yâr-ı Güzin. Cevrî’nin en meşhur eserlerinden biridir. Pek çok yazma nüshası bulunan ve ayrıca üç defa basılmış olan 145 beyitten ibaret bu küçük mesnevi, Hâkanî Mehmed Bey’in Hil-ye’sinden ilham alınarak 1040’ta (1630) yazılmıştır.
4- Hall-i Tahkikat. 415 beyitlik Türkçe bir terkibibenddir 1057’de (1647) kaleme alınan eserin adı ebced hesabıyla telif tarihini verir. Sofu Mehmed Paşa’ya ithaf edilen Hall-i Tahkikat, altmış bir beyitlik başlangıç bölümünden sonra Mesnevi’nin ilk on sekiz beytiyle eserden seçilen kırk beytin her birine beşer beyit eklenmesinden meydana gelmiş, sonuna da altı beyitlik bir hatime kısmı ilâve edilmiştir. Türkiye kütüphanelerinde pek çok yazması mevcut olan eserin sadece İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde sekiz nüshası bulunmaktadır. Eser ayrıca Aynul-iüyûz ile birlikte basılmıştır.
5- Aynul-iüyûz. Yûsuf Sîneçâk Dede’nin, Mesnevi’den bir mâna bütünlüğü içinde seçtiği 366 beyitten meydana gelen Cezîre-i Mesnevi adlı eserinin şerhidir. Abdülmecid Sivâsî. İlmî Dede ve Şeyh Galib gibi şair ve bilginlerce şerhi yapılan eseri Cevrî de her beyte beş Türkçe beyit ilâve ederek şerhetmiştir. Başlıkları da manzum olan eser Sofu Mehmed Paşa’ya sunulmuştur. Aynü’l-füyûz ismi ebced hesabıyla eserin yazılış tarihini gösterir (1057 1647).
6- Melhame. Cevri’nin çok tanınmış eserlerinden biri olan bu mesnevi, Yazıcı Salih’in 811 (1408) yılında yazdığı Şemsiyye’nin 1044te (1635) yeniden kaleme alınmasından meydana gelmiştir. Melhame, 4788 beyit olan aslından daha küçük olup 3617 beyittir. Eserin birçok yazma nüshası vardır. Melhame ayrıca basılmıştır.
7- Nazm-ı Niyaz. Ayların özelliklerinden bahseden bu mesnevi yaklaşık 200 beyitten meydana gelir. Bilinen tek nüshası mensur bir eser gibi istinsah edilmiştir. Eserin adı ebced hesabıyla yazılış tarihi olan 1058’i (1648) göstermektedir.
Târih-i Cevrî Çelebi adıyla basılan eser Cevri’ye değil Edirneli Agazâde Mahmud Urfî’ye aittir. Naîmâ, Cevrî’nin muammaya dair bir risalesi ve “müfredat-1 tıb” ile ilgili bir manzumesi olduğunu söylerse de bunlar bugüne kadar ele geçmemiştir. Beyân-ı A’dâd-ı Sıîathâ-yı Neîs-i İnsanî adlı eserin yazma nüshalarında (Süleymaniye Ktp., Nafiz Paşa, nr. 402; Yazma Bağışlar, nr. 547/31 müstensihler tarafından eserin Cevrî’ye ait olduğu kaydedilmişse de ona aidiyeti kesin değildir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde yine Cevrî adına kayıtlı Terceme-i Pend-i Attâr adlı eser aynı adı taşıyan bir başka şahsa aittir. Cev-rînin eseri olarak basılan Terceme-i Ah-vâl-i Hâce Hâîiz-ı Şîrâzî’nın yazma nüshalarında fİÜ Ktp., TY, nr. 6111 Cevrî adına rastlanmamıştır. Cevrî adına kayıtlı Terceme-i Şehnâme-i Firdevsî-i Tûsî[64] adlı üç ciltlik mensur eserin mütercimi ise Salih b. Celâl’dir. Kansu Gavri adına yapılmış Şehname tercümesi de muhtemelen bir başka şahsa aittir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi