Cevdet Paşa kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1822-1895) Cevdet Paşa, devrinin aydın bir bilim adamıydı. Tarih ve hukukta uzmanlığı vardı. 1868 de Divan-ı Ahkâm-ı Adliyye’nin başkanlığına atanmıştı. Bu işiyle Adalet Bakanlığı görevini yapmış oluyordu. Nitekim daha sonra Adalet Bakanlığı kurulunca bu ünvanı aldı. Âli Paşa, Fransız medenî yasasının kimi bölümlerinin adapte edilmesini istiyordu. Ancak Cevdet Paşa İslâm geleneğine bağlı kalmayı yeğliyordu. Bununla birlikte sunuş ve biçim bakımından yeni, öz bakımından Şeriata dayanan bir yasa hazırlamayı kabul etti. Onun başkanlığını yaptığı bir kurul tarafından hazırlanan yasa, hukuk açısından büyük bir yenilik sayılır. Çünkü Mecelle, zamanın gereksinmelerine cevap arayan maddeleri içermektedir. İslâm Hukuku açısından dünya işlerinin biçimsel olarak dinden ayrılışı da Mecelle ile olmuştur. Cevdet Paşa, genellikle İbn Haldun’un tarih felsefesinin etkisinde kalmıştır. Her devletin canlı bir vücût gibi sınırlı bir ömrü olduğuna inanan Cevdet Paşa, Batıya açılmanın devleti kurtaramayacağı düşüncesinden esinlenmiş ve İslâm ilkeleri çerçevesinde yeniliğe taraftar olmuştur. Ona göre tapınmaya ve dinsel inançlara devlet karışamaz, kul ile Allah arasına başkası giremez. Dinde zor ve baskı olamaz. Her kul başka biri hakkında kötü zanda bulunamaz. Hüküm Allah’a aittir. Mecelle’de, zaman değiştikçe kimi hükümler değişir, ilkesi yer almıştır.
Cevdet Paşa ’ya göre devletin gelişme, olgunlaşma ve çökme dönemleri yardır. İnsanlar bir arada yaşayabilmek için yardımlaşmalardır. İlk insanlar kabile hayatı yaşamışlar, daha sonra köylere yerleşmişlerdir. İnsanlar devlet kurdukları zaman daha çok uygarlaşmalardır. Bir sultanın buyruğuna uyan insanlar aralarında iş bölümü yapmışlardır. Böylece tarım, sanayi ve sanat dalları gelişerek uygarlıklar kurulmuştur. Ancak her devletin bir zaman sonra kuvvetten düştüğü ve zayıfladığı da görülür. Devlet canlı bir beden gibi durmadan tavır değiştirir. Cevdet
Paşa’ya göre devletin çökme hali kimi zaman duyulmayacak kadar gizlidir. Kimi zaman duyulur ve görülür ve fakat ilacının bulunması zordur. Çökmeğe başlıyan bir devleti, bir süre daha bilgece önlemlerle yenileştirmek ve devam ettirmek olanak içindedir. Ancak bu, çok az rastlanan bir durumdur. Çökme aşamasına gelmiş olau bir devleti kurtarmak çoğu kez olanaksızdır.
Cevdet Paşa ’ya göre Batı’da ruhanî hükümetler ve cismanî hükümetler vardır. Papanın hükümet üyeleri İsa’yı temsil ettiklerini söylerler. Cismanî yahut maddî hükümetler ise Mutlakiyet, Meşrutiyet ya da Cumhuriyet biçiminde olur. Ancak Cevdet Paşa, bunların hepsinin kötülükleri yok edemeyeceğini düşünür. Hele Cumhuriyeti hiç benimsemez. Fransadaki Cumhuriyet yönetiminin halkı usandırdığından söz eder.
Cevdet Paşa, İslâmiyet Hükümetini savunur. Onu her türlü karışıklıktan ve ayrdıktan uzak bir devlet biçimi olarak görür. Padişah, saltanatı ve hilâfeti birleştirerek ınüslümanların önderi ve Şeriat’ın koruyucusu olmuştur. Demek oluyor ki Cevdet Paşa ’ya göre yeryüzünde en iyi devlet biçimi, İslâmiyet esaslarına bağlı olanlardır. Hıristiyan devlet biçimleri karışıklıklara ve bozukluklara neden olmaktadır. Bu nedenle gerilemeğe başlamış olan Osmanlı Devletini Batı’yı örnek alarak değil, kendi âlemindeki değerlerden yararlanarak yenileştirmek ve güçlendirmek yerinde olur. Cevdet Paşa. Mecelle’yi hazırlarken Cemiyet-i İlmiyye toplantılarında Hanefî mezhebine bağlı kalmağa çalışmıştır.
Cevdet Paşa’nın bilimsel çalışmaları arasında şu yapıtları da vardır: Tarih-i Cevdet Kısas-ı Enbiya ve Tevarîh-i Hulefa, Tezakir-i Cevdet, Mukaddime-i Ibn Haldun ( İbn Haldun’un ünlü Mukaddimesiyle Tarihinin bir bölümünün çevirisidir), Kırım ve Kafkas Tarihçesi. Maruzat.
Kaynak: Türk Düşünce Tarihinde Felsefe Hareketleri, Prof. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi yayınları, 1986, ANKARA