Çelebi Sultan Mehmed Camii. Yunanistan’da Dimetoka’da XV. yüzyıl başlarına ait cami.
Kuzey Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde, Edirne’nin 30 km. kadar güneyindeki Dimetoka (Didymontikhos) kasabasının merkezinde bulunmaktadır. Kapısı üstünde üç satır halindeki Arapça kitabesinde yapının 823 yılı Rebîülevvelinde inşa edildiği bildirilmektedir. Caminin yan kapısı üstünde yer alan ikinci kitabede ise Dimetoka Kadısı Seyyid Ali ve Haslılı (veya Cashlı) Doğan b. Abdullah’ın yardımları İle “… mühendislerin iftiharı, mimarların seçkini, sanatında mahir bir üstat olan İvaz b. Bâyezîd’in camiyi 824 yılında (1421) tamamladığı belirtilmektedir. Mimar İvaz b. Bâyezîd, XV. yüzyılın başlarında faaliyeti görülen Hacı İvaz Ağa (Paşa) olmalıdır. Dİmetoka’daki bu büyük eser, banisi Çelebi Sultan Mehmed’in 1421 yılı Mayıs ayı içinde vefatı üzerine acele olarak tamamlanmıştır. Bu husus caminin mimarisinin anlaşılması bakımından çok Önemlidir.
Evliya Çelebi, 1078 Ramazanında Dimetoka’ya geldiğinde gördüğü caminin dört kagir ayağın taşıdığı, kurşun kaplı ahşap çatının içine gizlenmiş kubbesi, yüksek ve süslü bir minaresinin olduğunu, ancak dış hariminin bulunmadığını söyler.
Batı Trakya Türk idaresinden çıktıktan sonra kasabadaki müslüman cemaate tahsis edilmeyen cami ardiye, depo gibi maksat dışı işlerde kullanılarak harap olmaya bırakılmıştır. Hakkındaki en son mimari bilgi, etraflı bir incelemesini yapan E. Hakkı Ayverdi’nin 1981 yılına ait verdiği malumattan ibarettir.
Çelebi Sultan Mehmed Camii, dıştan 32,42 x 29,94 m. ölçüleriyle muntazam kesme taş cepheli büyük bir yapı olmakla beraber son cemaat yeri ve avlusu yoktur. Esas taçkapısı, zikzak kabartmalarla süslü sivri bir kemerin içinde olup üst kavsi çift renkli taşlardan geçmeli olarak işlenmiştir. Üstünde, dikey çizgiler ormanı gibi eliflerin sıralandığı hat sanatı bakımından ilgi çekici kitabesi yer alır. Kemerin içinde iki yanda mukarnas-lı mihrapçıklar biçiminde nişler vardır.
Caminin kareye yakın olan mekânının ortasında kare kesitli dört paye bulunmaktadır. Evliya Çelebi bunların üstünde ahşap bir kubbe bulunduğunu bildirir. E. Hakkı Ayverdi bu cami hakkındaki ilk makalesinde, esasında dört taraftan dört yarım kubbe ile desteklenen bir ana kubbe ile örtülü bir yapı olabileceğini ileri sürmüşken sonraki incelemelerinin ışığında binanın mihrap ekseni üstünde iki kubbeli, iki pâyeli ve yan mekânları tonozlu olması gerektiğini ifade ederek giriş cephesi önünde de üç bölümlü bir son cemaat yerinin planlanmış olabileceğini ileri sürmüştür. Ona göre bu proje, banisinin inşaat sırasında vefat yüzünden uygulanamamıştır. Bu görüş İnandırıcı olmakla beraber itiraz edilecek tarafları da vardır. Nitekim Sultan Mehmed cami inşaatı oldukça ilerlemiş bir safhada iken öldüğüne göre taşıyıcı unsurların da yapılmış olması gerekir. Yani orta kubbeyi taşıyan ve bugün de görülen dört paye yapılmıştı. Aslında bunların iki tane olduğuna, sonradan ortadaki tek kubbeden vazgeçilerek yerlerine dört paye yapıldığına inanmak güçtür. Kanaatimize göre cami ortada tek büyük kubbeli olarak tasarlanmış, fakat banisinin ölümü üzerine alelacele ahşap bir kubbe ile kapatılarak bu kubbe piramit biçiminde bir çatı içine gizlenmiş olmalıdır. Binanın sağ köşesinde yükselen sekizgen gövdeli ve çifte şerefeli minarenin de orijinal olmayıp XIX. yüzyılda yenilendiğini sanıyoruz.
1992 sonbaharında öğrenildiğine göre Celebi Sultan Mehmed Camii minare külahı uçmuş, camları kırılmış, sıvaları yer yer dökülmüş metruk bir halde idi. Türk mimari sanatının, sınırlarımızın hemen yanında kaderine terkedilmiş bir durumda kalan bu erken döneme ait heybetli eserinin daha fazla harap olmasına meydan verilmeden kurtarılması gerekmektedir. Aslında Mimar Hacı İvaz. Çelebi Sultan Mehmed Camii’ni inşa ederken Osmanlı mimarlık tarihinde önemli bir gelişmeye işaret eden, dört yarım kubbe ile desteklenen orta ana kubbe sistemini eğer burada uygulamaya çalışmışsa bu eser ayrıca Türk sanat tarihinde de önemli bir yere sahip demektir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi