ÇAĞRIŞIMCILIK
Çağrışımcılık kavramı
aşağıdaki anlamlara gelir:
a) Algı, hafıza, düşünce ve öğrenme olgularına
uygulanan genel bir fikir örgüsü,
b) Bir psişik süreçler teorisi üzerine temellenmîş bir
ideoloji,
c) Psikolojinin sistemleşmeye doğru gelişimi sırasında
henüz bir hareket haline gelememiş, belli belirsiz dağınık bir psikoloji ekolü.
Psikoloji tarihi, üç
ayrı dönemde ele alınabilir ve her döneme özgü çağrışımcılık fikirleri
bulunabilir, iiiıinci Dönem, Platon’dan I.Dünya Savaşı sonuna kadar uzanır.
Psikoloji bu dönemde ayrı bir bilim dalı olarak gelişmemiş olup daha çok
felsefî bir nitelik göstermektedir. Genelde ‘Klasik Psikoloji’ diye anılan bu
dönem, Descartes (1596-1650) eksen alınarak Kartezyen düşünce öncesi ve sonrası
(ya da modern) diye ikiye ayrılabilir. Bu iki dönem arasındaki en belirgin
fark, Kartezyen düşünce öncesinde zihin (mind) sorununun diğer felsefi
sorunlarla bir arada ve onlara bağlı kalırken, Kartezyen düşünce sonrasında
felsefenin merkezineyerleşmesidir. Bütün Klasik Psikoloji dönemi boyunca
çağrışım olgusuna algı, hafıza, muhakeme ve akıl yürütme çerçevesinden
bakılır, fakat yine de kavramın anlamı kullanıldığı felsefi sisteme göre
değişiklikler gösterir.
I.Dünya Savaşı’ndan II.Dünya
Savaşı sonuna kadar olan İkinci Döne/n Sistematik Psikoloji evresi adıyla
anılır. Bu evrede psikoloji felsefeden kopmaya, insan, standart deneysel veya
klinik koşullarda gözlenmeye, deneysel psikolojik yasalar bulunmaya başlar.
Ancak İlk sistematik psikologlar önemli ölçüde felsefe eğitimi almışlardır.
Onların ampirik ilgileri de daha çok dönemlerinin felsefî modellerinden
kaynaklanmaktadır. Bilimsel psikolojinin ilk önderlerinden olan Frcud,
Brentano’yu; Köh-ler, Slumpfı; Thorndike, Willİam James’i; Watson, John Dcwcy’i
ve J.RAngel’i incelemişler, onlarla birlikte çalışmışlardır. Hull ise
mantıksal pozitivistlerden Önemli ölçüde etkilenmiştir. Daha sonradan
psikoanalîtik, geş-taltçı ve davranışçı psikoloji ekollerinin kurucusu olacak
bu önderlerin hepsi de çağrışımların oluşumunda fiziği bilim modeli olarak
esas alıyorlardı. Zihindeki olaylar arasındaki elementer nihaî ilişkinin,
fiziksel bilimlerin nihaî temeli denebilecek elementer parlİküller
(parçacıklar) arasındaki ilişkiyle benzer nitelikler taşıdığını ileri
sürüyorlardı. Ama sistemleri ve zihnin unsurlarına verdikleri isimler
farklıydı. Kimisi yapı veya bağlantıdan (Geştalt), kimisi libidinal uyanlardan
(Frcud), kimisi de uyaran ve davranıştan (davranışçılar) söz ediyordu.
195ü’lcrden günümüze
kadar gelen Üçüncü Dönemde ise psikoloji bilim olarak kendini kabul
ettirmiştir. Çağdaş psikoloji adı verilen bu dönemde temel çağrışımcı fikirler
Bever, Fodorve Garrct tarafından ortaya konulmuştur. Bu fikirler TMP
(terminal-mcta-postula-te) adıyla anılmakta ve şu şekilde formüle edilmektedir.
1- Duyumsala İfade: Psikolojik bir açıklamada
yalnızca potansiyel olarak gözlemlenebilir unsurlarla bire bir karşılık
gelecek unsurlara ihtiyaç vardır. Bu elemanların da gözlemlenebilir olması
veya gözlemlenebilir unsurlardan türemesi gerekir.
2- Bağlantısalcı İfade: Bu ifadedeki unsurlar
bağlantılı veya bir arada olmalıdır.
3- Mekanislik İfade: Bütün gözlemlenebilir
davranış, bu ifadedeki çağrışımsal bağlantılarla açıklanabilmelİdir.
4- Fakat bu ileri ölçüde mekanik-maddeci model
bir çok bakımdan eleştirilmektedir.
Eleştiriler, insan
hayatının ve İnsan davranışının aynı zamanda hem olgusal, hem fiziksel olmasından
yola çıkarak bu modelin açıklayıcı olamayacağı noktasında toplanmaktadır.
(SBA)