Fahreddin Boğdu b. Ali b. Kuştemir et-Türkî el-Bağdâdî (ö. 685/1286) Türk zoologu.
Tam adı Fahreddin Ebû Saîd Boğdu b. Şerefeddin Ali b. Cemâleddin Kuştemir b. Abdullah el-Hakîm et-Türkî el-Bağdâdî’dir. 631’de (1233-34) Hille’de doğdu. Babası Hille Emîri Şerefeddin Ali, dedesi Merzübânü’l-Irak (Irak sınır beyi) Cemâleddin Kuştemir’dir. Henüz beş yaşında iken babasının ölmesi üzerine dedesinin himayesinde hilâfet sarayına çağırıldı. Halife Müstansır-Billâh oğlunun genç yaşta ölümünden dolayı Cemâleddin Kuştemir’e başsağlığı diledikten sonra onu teselli etmek için torunu Boğdu’ya hil’at giydirdi ve onu elli süvarilik birliğe bey tayin ederek devlet ileri gelenleri arasına alınmasını emretti. Böylece Boğdu beylik eğitimi gördü; halife ve vezirlerle birlikte bulundu. Kendisi Abbasî Devleti’nde rütbe verilen beylerin yaşça en küçüğü idi. İlhanlı Hükümdarı Hülâgû Bağdat’ı zaptettiğinde, daha önce dedesi Kuştemir’in iyiliğini görmüş olan Hârizmli bir zatın yardımıyla ölümden kurtuldu. Bir ara halifeye karşı tertiplere giriştiği yolunda iftiraya uğradıysa da iddianın asılsızlığının tesbiti üzerine hakkında işlem yapılmadı ve iftiracılar idam edildi. Otuz üç yaşında iken başına kendisini ihtiyar olarak gösteren bir minyatür Koyduğu Gunyetü’l – kâri adlı kitabını Hülâgû’ya sundu. Hülâgü Boğdu’nun ak sakallı resmini görünce bunu onun gençliğiyle bağdaştıramayıp sebebini sormuş, o da İlhanlı Devleti’nde yaşayıp ihtiyarlamak istediğini söylemiş ve böylece Hülâgû’nun sempatisini kazanmıştır. Ancak pek uzun ömürlü olmamış, 23 Şaban 685 Pazartesi günü elli üç yaşında iken Bağdat’ta ölmüş ve Hz. Hüseyin’in mesnedinde dedesi Cemâleddin Kuştemir’in yanına gömülmüştür.
Çocukluğunda dedesiyle sürek avlarına katılan Boğdu zamanla ava ve av kuşlarına karşı büyük bir merak duymuş ve bu merakı kendisini beyzere (doğancılık) konusunda Kitâbü’l-Kânûni’l-vâ-iih fî mu’âlecâü’l-cevârih adını verdiği kitabını yazmaya sevketmiştîr. 666′-da (1267) telif edilen eserin mevcut tek nüshası. Köprülü Kütüphanesi’nde kayıtlı bulunmaktadır.
Boğdu, “Daha önce kimse beyzere ilmini benim gibi derleyememiştir” dediği eserinin başında avcı kuşlara olan sevgisinin kendini bu kitabı yazmaya sevkettiğini, eskilerin bu konuda yazdıklarını okuyup öğrendiğini ve bu bilgilere edindiği tecrübeler yanında şahsî düşünce ve görüşlerini de kattığını söylemektedir. Boğdu kitabını iki bölüm halinde düzenleyip birinci bölümde konuyla ilgili teorik bilgilerden, ikinci bölümde ise pratik kaidelerden söz etmiştir. Her iki bölüme de birer önsözle girmiş, önsözlerden sonra fihristlerini vermiş ve bölümleri sırasıyla bablara, fasıllara, kısımlara ayırmıştır. Bu yazmanın lb-2b yaprakları arasında birinci bölümün ve aynı zamanda eserin önsözü, 2b-8b yaprakları arasında bu bölümün fihristi, 8b-82b yapraklan arasında metni, 83a-89a yaprakları arasında ise ikinci bölümün Önsözü, 89a-95a yapraklan arasında bu bölümün fihristi ve 95a-1543 yaprakları arasında da metni yer almaktadır.
Boğdu kendininkinden önce bu sahada yazılmış eserlerden Ebü’l-Ceyş Hu-mâreveyh b. Ahmed’in (ö. 282/896) Mısır’da, Abbasî halifelerinden Mu’tazıd-Billâh’ın naibi iken onun adına yazdığı kitabı, İhşîd et-Türkî diye tanınan Emîr Ebü’l-Kâsım b. Muhammed b. Tuğc’un (o. 334/946) Mısır’da et-Tâi’-Lillâh’ın naibi iken onun adına yazdığı kitabı ve Ni-zâmü’l-hazreteyn diye tanınmış Kasım b. Ali b. Hüseyin b. Ebû Tâlib Nûruimehdî b. Hüseyin ez-Zeynebî’nin Bağdat baş-kadısı iken el-Kavânînü’s-sultâniyye adını verip Muktefî-Liemrillâh ile oğlu Müstencid-Billâh için 556’da (1161) yazıp bitirdiği kitabı incelediğini, incelemelerinin sonucunda bunların hemen hepsinde görüş ve anlayış bakımından pek çok aykırılıklar ve tutarsızlıklar gördüğünü, bu kitaplardaki bazı yanlışlıkların ise müstensihlerden geldiğini ve bunları düzelttiğini söyler. Kitap bir hatime ile sona ermekte ve burada yazar eserini, daha önce yazıp Gunyetü’l-kâri fî cilâci’l-cevârih ve’d-devâri diye adlandırdığı kitabının müsveddelerinden kısalttığını belirterek, “Bu kitabımı kısaltmadan olduğu gibi temize çekseydim beş cilt tutardı” demektedir. Yine bu son-sözde Boğdu eserini 666 (1267) yılı içinde tam bir ayda söyleyip yazdırdığını, bir ay sonra da temize çekmeye başladığını açıklamaktadır. Mevcut nüsha, İbnü’l-Fuvatî diye tanınan Abdürrezzâk b. Ahmed b. Muhammed b. Ebü’l-Meâlî tarafından Merâga’da istinsah edilmiş ve 667’de (1268) yazarına okunmak suretiyle orijinal bir metin elde edilmiştir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi