Bahariyye, Türk ve İran klasik şiirinde teşbih kısmında bahar tasviri yapılan kasidelere verilen ad.
Kelime sözlükte “bahara ait, baharla ilgili olan” mânasına gelmektedir. Bahâriyyelerde baharın güzelliği, bahar manzaraları ve çiçekler türlü benzetmelerle ve oldukça soyut bir biçimde anlatılır. Divan şairlerine göre tabiat, hüner ve marifet göstermeye vesile olmaktan ibarettir. Şair tabiatı gerçek manzarası ve kendi gözüyle görmekten çok kendinden önce ifade edilmiş kalıplarla ve kendi üslubuyla yeniden anlatmaya çalışır. Bu noktadan hareket eden şair için yapılacak iş, tabiatı özellikle baharı tasvir vesilesiyle sanatına yeni bir zemin bulmak ve bu hususta üstünlük göstermektir.
Divan şiirinde tabiat kasidelerin teş-bîb kısmında ve mesneviler arasında ele alınır. Buralarda en çok bahar veya kış mevsiminden söz edilir. Kasidelerin bu bölümü “der vasf-ı bahar” başlığını taşıyorsa bahardan, “der vasf-ı şitâ” başlığını taşıyorsa kıştan bahseder.
Bahâriyye bir edebî tür olmadığı gibi müstakil bir bahar manzumesi ve bir tarz da (janr) değildir. Daha çok kasidede kendisinden bahsedilecek olan bir din veya devlet büyüğünün methine zemin hazırlamak maksadıyla kaleme alınarak baharın birçok özelliği dile getirilir. Divan şairine göre bahar hayattır, İsa’nın nefesi gibi ölülere can, gönüllere ferahlık verir. Bahar mevsiminde ortalık yeşillenir; gülşende güller açar, bülbüllerin sesi her tarafı doldurur. Servi boylu dilberler gül bahçesinde salınır. Bunları seyretmek insana safa verir; dolayısıyla gam dağılır, kişide keder kalmaz. Bahar gülüp eğlenme mevsimi ve felekten kâm alma zamanıdır.
Nef î’nin Sultan IV. Murad için yazdığı ve “Esti nesîm-i nevbahâr açıldı güller subh-dem” mısraıyla başlayan ünlü kasidesi bahâriyyeye güzel bir örnektir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi