AZINLIKLAR
Soy, dil, kültürve
dinî inanç bağlarıyla birbirine bağlanmış ve kendilerinin bir ülkedeki çoğunluktan
farklı olduğunu hisseden (ya da hissettirilen) gruplara azınlıklar ya da
azınlık grupları adı verilir. Azınlıklar bu farklılık bilincini çoğunlukla eşit
olmak (örneğin iş bakımından farklı muameleye uğramamak) özel öğrenim
(Örneğin, kendi dillerinde eğitim görmek), özerklik ya da bağımsızlık gibi bir
takım siyasal taleplere dönüştürürler. Bulgaristan’daki Türkler, iki savaş
arası dönemde Polonya’daki Ukraynalılar ve Kuzey İrlanda’da-ki Katolikler gibi
azınlıklar farklı muameleye tabi tutulmuş ve zulme maruz kalmışlardır. Bazı
durumlarda (Güney Afrika örneğinde olduğu gibi) azınlık, egemenliği ele
geçirmiş ve çoğunluğu mağdur etmiştir: “Azınlık” ve “çoğunluk”
kavramları gerçekte siyasal kavramlar olup sayısal temelleri pek tatmin edici
değildir.
Azınlıklar (ya da
azınlık grupları) terimi zaman zaman etnik, ırkî ve dinî gruplar için de
kullanılmaktaysa da genellikle bir topluluk içinde bulunan insanların nitelik
açısından farklı olmaları ve hakim kültürün ya da İdeolojinin dışında yer
almalarını ifade eder. Azınlıklar, bir kültür içerisindeki alt-gruplardır. Onlar
egemen gruptan fiziksel görünüm, dil, örf ve âdetler ile kültürel özellikleri
bakımından ayrılırlar. Bu tür alt-gruplar hakim iktidar grubundan tabiatı
itibariyle farklı olarak görülürler, kendilerini de böyle görürler. Bu nedenle
onlar bilinçli olarak ya da bilincinde olmaksızın, normal kültür hayatına
katılmaktan alıko-nurlar ya da engellenirler.
Sosyolojik literatürde
kültürel ve fiziki Özellikleri yönünden farklı olan insanlar eğer farklı
muamelelere tabi tutuluyorlarsa “azınlık” olarak kabul
edilmektedirler. Bu durumu hisseden gruplar kendilerini koilektif bir ayrımın
nesneleri olarak görürler ve kendilerini ileri derecede farklı bir noktaya
getiren farklı davranışlar geliştirme konusunda bir eğİÜm gösterirler.
Böylece azınlık muamelesi görmek, bu duruma düşen gruplarda kendilerine ait bir
“benlik bilinci” gelişmesine neden olmaktadır.
XIX. yüzyıldan önce
ulusal ve uluslararası politikada rol oynayan azınlık gruplar yalnızca dinî
nitelikte olanlardı. XIX. yüzyılda millî bilincin gelişip milliyetçiliğin
ortaya çıkışıyla ulusal azınlıklar önemli roller oynamaya başladı. Böylece
ulusal azınlıklar milli olarak mağduriyete uğramalarını protesto ederek daha
iyi eğitinıgörmeyi talep ettiler (Örneğin Habsburg İmparatorluğundaki Çekler).
Uluslararası alanda da azınlıkların varlığı, bir ulusun diğer ulusun işlerine
müdahale etmesi için bahane sağladı (örneğin Hitler’in Çekoslovakya ve Polonya
devletlerine oradaki Almanca konuşan azınlığı bahane ederek baskı uygulaması
gibi).
ABD’de ve Batı
Avrupa’da göçmen etnik gruplardan müteşekkil azınlıklar vardır. Özellikle ABD zenciler,
Porto Rikolular ve Çinliler gibi çok sayıda azınlık grubu İçinde barındırmaktadır.
Bunlar özellikle ekonomik nedenlerle bu ülkeye göç etmiş azınlıklardır. Sivil
halklar, yaşama şartlan ve iş fırsatları bakımından bu azınlıklara eşit
davranılmaması sürtüşmelere, hatta bazan bu azınlıklarla asıl çoğunluğu
oluşturan nüfus rasında şiddete varan kavgalara yol açmaktadır. ABD’de bu sürtüşmeleri
azaltmak ve geçmişteki farklı muameleleri telafi etmek amacıyla ırk
ilişkilerini ve fırsat eşitsizliğini düzenleyen kanunlar çıkartılmıştır. Bu
kanunlarla resmi hizmetlere azınlıkların iskan, eğitim ve askerlikle ilgili
problemleri de dahil edilmiştir.
Azınlık durumunda
olanlar sayıca az olabilir. Fakat her sayıca az olan grup azınlık sayılmaz,
önemli olan, azınlık durumunda olanların görmüş olduğu muameledir. Diğer bir
ifade İle, azınlık olmalarının onları bazı haklardan mahrum edip etmediğidir.
Tarih içinde kurulan
birçok devlet, bünyesinde azınlıklar bulundurmuştur. Fakat bunların tamamına
yakın kısmı içinde, değil başka din ve ırktan olan insanlar, kendi
toplumlarının zayıf kesimleri bile büyük eziyet ve haksızlıklarla karşı
karşıya gelmişlerdir. Bütün bu medeniyetler içerisinde Yunan ve Roma’nın siyasî
ve idarî alandaki üstünlükleri bile, azınlıklara karşı gayri insanî muamelenin
ortadan kalkmasına engel olamamıştır, Bu konuda İslam medeniyeti ve özellikle
Hz.Muhammed (s.) ve Dört Halife devri farklı bir uygulama ortaya koymuştur.
İslam hukukunda “zımmî” tabir edilen müslüman olmayan azınlık, İslam
devletinin özel himayesine mazhar olmuştur. Yine İslam hukukunda bir zımmîyc
yapılan haksızlık ve zulüm, müslüman bir vatandaşa yapılmış gibi kabul edilip
aynı müeyyideye tabi tutulmuştur.
(SBA)
Bk. Etnik Gnıp; Etnosen
t/izm; I/k. [1]