Ahmed-i Dâî. (ö. 824/1421’den sonra) Türk edebiyatında nazım ve nesir türünde çeşitli eserler veren, fakat daha çok Çengnâme adlı manzum eseriyle tanınan şair.
Yaşamı
Babasının adı İbrahim, dedesinin adı Mehmed’dir. Adı ve mahlası birlikte anılan Ahmed-i Dâî hakkında bilgi veren kaynakların hepsi onu Germiyanlı olarak gösterirler. Doğum yeri ve tarihi üzerinde tez.kirelerdeki bilgiler birbirini tutmaz. Sehî ve Latifi, Dârnin Emîr Süleyman devri (1402-1410) şairlerinden olduğunu söyledikleri halde, Hasan Çelebi ve Mehmed Süreyya onu I. Murad dönemi (1362-1389) şairlerinden sayarlar. Velûd bir şair olan Dârnin eserlerine bakarak onun I. Murad. Germiyan Beyi II. Yâkub, Yıldırım Bayezid’in oğlu Emîr Süleyman ve II. Murad devirlerini idrak ettiği söylenebilir. Âlî ve Sehi’nin kaydettiklerine göre Dâî, Germiyan’da bir süre kadılık yapmıştır. Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı ile Yıldırım Bayezid’in evlenmesi münasebetiyle (1378) Kütahya’nın çeyiz olarak Yıldırım Bayezid’e verildiği yıllarda Dârnin orada kadılık yaptığı tahmin edilmektedir. Süleyman Şah’ın 1387’de vefatından sonra yerine geçen II. Yâkub (1387-1390) Dâîyi himayesine almıştır. II. Yâkub’un Yıldırım tarafından mağlûp edilmesi ve Germiyan (Aydın, Samban, Menteşe) topraklarının Osmanlı ülkesine katılması sonucu Dâî de muhtemelen Kütahya’da tanıştığı Emîr Süleyman’ın yanına gitmiştir. Divanındaki Bergama ve Mihaliç’le ilgili sanatkârane yazılmış iki şiirinden, onun 1390-1402 yıllan arasında Emîr Süleyman’la birlikte olduğu tahmin edilmektedir. Fakat Ankara Savaşı sırasında Dâî’nin nerede olduğu ve ne yaptığı bilinmemektedir. Son derece cömert olan ve sanatkârları himayesi altına alan Emîr Süleymarfın çevresinde toplanan Dâî, Ahmedî. Şeyhî ve Hamza gibi şairler ona şiirler söylüyor, eserler sunuyorlardı. Dâî de 808’de (1406) Çengnâme adlı mesnevisini Emîr Süleyman adına kaleme almıştır. Divanında da Emîr Süleyman adına yazılmış şiirleri vardır. Emîr Süleyman’ın 1410’da öldürülmesi üzerine Dârnin Çelebi Mehmed’in himayesine girdiği, onun cülusu ile ilgili olarak yazdığı kasidesinden anlaşılmaktadır. Bu sırada düzenlediği Farsça divanını Veziriazam Osmancıklı Halil Paşa’ya sunmuştur. Bir süre ilgi göremediğinden şikâyet eden Dâî, nihayet Çelebi Mehmed tarafından korunmuş ve hatta Çelebi Mehmed’in oğlu Murad’a hocalık yapmak üzere sarayda görevlendirilmiştir, ‘llküdü’l-cevâhir adlı Arapça’dan Farsça’ya sözlüğünü Şehzade Murad için bu sırada yazmıştır. Çelebi Mehmed’in 1421’de vefatından sonra II. Murad’ın himayesine giren Dâî, bu devrede de Tezkiretü’l-evliya adlı eserini kaleme almıştır. Tezkiretü’î-evliyâ, Dâf’nin son eseri olmalıdır. Zira daha sonraki tarihlerde yazdığı başka bir eserine rastlanmamıştır.
Dâî’nin ölüm tarihi bilinmemektedir. Ancak son eseri Tezkiretü’l-evliyâ olduğuna göre, o tarihten sonra uzun süre yaşamadığı anlaşılıyor. Bursa’da onun adıyla anılan bir cami. bir mahalle ve bir hamam vardır. Caminin yanındaki Dâî Dede adlı birinin mezarının Ahmed-i Dâî’ye ait olduğu söylenmektedir.
Telif hakkı © 2023 | MH Themes tarafından WordPress teması