İslam Felsefesi

Zikr – Zikir Nedir, Anlamı, Felsefesi, Hakkında Bilgi

Anış (Zikr)

İnsan yaratılıştan eksik bir varlıktır; Tanrı onun olgunlaşması, inanç bakımından gelişmesi, yükselmesi için birtakım kurallar bildirmiştir. Tanrısal gerçeğe ulaşmanın tek yolu bu bildirilmiş kurallara göre davranmak, Tanrı’ nın buyruklarını inanarak yerine getirmektir. Bunları yerine getiren kimseye Tanrı kayrası ulaşır. Kişi Tanrı yardımı olmadan en ufak bir devinim yapamaz.

Tanrı, ancak kendisini anan, adlarını dilinden düşürmeyen kimseleri sever. Tanrı adlarını, İslam dininin gerektirdiği inanç ilkelerine uyarak, belli bir sıraya göre ve uyumla söylemeye amş (zikr) denir. Amş kişinin içini kuşkudan, geçici isteklerden, sarsıcı tutkulardan arındırarak Tanrı sevgisiyle doldurur; insanla Tanrı arasında bir duyuş yakınlığı kurar. Tanrı, inanan kimseleri sever, kıvanca, mutluluğa kavuşturur. Tanrı’yı amş, onun Kuran ve Hadis’te geçen, bilinen adlarını saymakla bitmez. Tanrı’yı düşünerek birtakım uyumlu, derinden gelen sesler çıkararak kendinden geçiş de bir amş niteliğindedir. Tanrı’nın bilinen adlarını söylemek, kimi durumlarda, ona karşı saygısızlıktır. Bu nedenle ad söylemeden, “ya Hu”, “ya Hayy” gibi sesler çıkarmak daha uygundur.

Anışın arkasından kendinden geçiş, derin bir sessizliğe gömülerek, gerçeği kavrayış gelir. Kişi anışı alışkanlık edinince bütün geçici tutkulardan, isteklerden arınır, varlığının özünü daha kolay kavrar, birtakım yükseliş aşamalarından geçerek olağanüstü yetiler kazanır. Amş sesli olduğu gibi sessiz de olabilir. Kuran ve Hadisle bildirilen görevler yerine getirilmeden yapılan anışlar eksiktir, isteneni sağlamaz. Anışa yönelen kişi önce şeriatın öngördüğü işlemleri yapacak, sonra derin bir sessizlik içinde kendini Tanrı’ya verecektir. Bu işlemde geçici dünya varlıklarım amaçlayan bir çıkar sözkonusu değildir. Anışm özünü Tann’yı övme ve ona bağlanma oluşturur. Sevgiyle, Tanrı ’ya duyulan derin özlemle yapılmayan bir anışın değeri yoktur.

Abdülkadir Geylanî’nin ileri sürdüğü inanç ilkeleri yalnız İslam dininden kaynaklanmaz; onlarda az da olsa, eski Iran çok tanrıcılığının, özellikle Zerdüştçülük’ün izlerini görmek kolaydır. Şeriatın önerdiği kurallar birer biçimdir, onların boş olan içlerini anışla doldurarak bütünlüğü sağlamak gerekir. Anış, inanan kişinin yüreğini aydınlatır, anlayış gücünü geliştirir, seziş yeteneğini güçlendirir.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

İlgili Makaleler