Sosyoloji

Yüksek Şatodaki Adam

Philip K. Dick – Yüksek Şatodaki Adam

Kitabın ilk bölümü Robert Childan adlı karakteri tanıtıyor.
Bu adamın antika eşyalar satan bir dükkânı var. Kuzey Amerika’nın Pasifik
sahillerini kontrol altında tutan Japonlar, Amerikan kültürüne ve tarihine ait
eşya ve sembollere oldukça meraklılar. Ordu mensubu çok sayıda Japon müşterisi
olan Childan bu işten oldukça iyi kazanıyor.

Tagomi adında bir müşteri Childan’dan antika bir silah
koleksiyonu almak ister. Bunun için çok yüksek bir rakam teklif eder. Childan
elindeki tabancalardan beğendiği bir tanesini Tagomi’ye verir: 1860 yapımı,
sıra dışı bir Colt AA. Ancak bu silah sahtedir. Satış gerçekleşmez. Childan iyi
bir antikacıdır. Buna rağmen gerçekle ile sahte arasında ayrım yapamamıştır.

Kitabın hemen başında böyle bir vak’a anlatılarak okuyucuya
neyin gerçek neyin sahte olduğunu nasıl ayırt edeceği hakkında soru soruyor.

Hemen bütün hikâyelerindeki sıra dışı kurgularıyla gerçeklik
algısını sorgulayan (yazarın böyle bir sorgulama hevesi olmayabilir, ancak
kurgularının merkezinde bu olgu yatıyor: neyi gerçek olarak algılıyoruz?
Yaşanan, yaşatılan vs.) yazar bilim-kurgu külliyatının başyapıtlarından olan bu
eserinde de farklı bir şey anlatmıyor: 2. Dünya Savaşı’nı Müttefikler değil de
Miğfer Devletleri kazansaydı nasıl bir dünya çıkardı karşımızda? Romanda
Almanya ve Japonya arasında paylaştırılmış bir dünya resmi var karşımızda.
Almanlar savaştan hemen sonra gökyüzünün fethine girişmişler. Japonlar ise
Almanlara kıyasla daha yerel kalmışlar. Her ikisi arasında da üstü örtülü bir
soğuk savaş var.

Romanda Kuzey Amerika’nın Pasifik sahillerinde, Japonlara
ait bölgedeki günlük hayat anlatılıyor. Karşımıza çıkan karakterlerin hemen
hepsi çift kimlikli (gerçek-sahte). Almanlardan ve Japonlardan oluşan güç
odaklarının menfaatleri peşinde çalışan çok sayıda “ajan” formasyonlu eleman,
kendilerine ait özel gündemleriyle roman kurgusu içinde yine gerçek-sahte
ayrımına dikkat çekiyorlar.

Kitabın içinde bir alt metin olarak okunan Çekirge Serilmiş
Yatıyor adlı kitap, gerçek tarihi verileri bir kurguymuşçasına anlatıyor: Bu
kitapta savaş, bilindiği gibi, Müttefiklerin galibiyetiyle sonuçlanmıştır.
Kitap, Almanların kontrolündeki bölgelerde yasaklanmıştır.

Notlar:


1

(Childan) beklediği değerli kargo hâlâ gelmemişti.

Ben Bay Tagomi. İç Savaş nefer toplama afişim geldi mi
bayım?

(Childan) Otuz sekiz yaşındaydı ve savaştan öncesini, o eski
zamanları anımsayabiliyordu.

Böyle müşterilerin memnun kalmalarını sağlamalıyım; işlerin
iyi gitmesi onlara bağlı.

Asıl ismi Frank Fink idi. New York’ta, Doğu Yakası’nda
doğmuş ve 1941’de, Rusya’nın çöküşünden hemen sonra kendisini A.B.D. Ordusu’nda
bulmuştu. Japonlar Hawaii’yi ele geçirdikten sonra Batı Yakası’na
gönderilmişti. Savaş sona erdiğinde yerleşim hattının Japon tarafında bulmuştu
kendini. Ve işte bugün, on beş yıl sonra, hâlâ buradaydı.

1947, Teslim Olma Günü

…eski, insansı yamyam devin yeniden yükselmesi, dünyayı bir
kez daha yönetmesi. Ondan kurtulmak milyonlarca yılımızı aldı, diye düşündü
Frink ve şimdi geri döndü. Üstelik yalnızca hasım olarak da değil, efendi
olarak.

Juliana karısıydı. Daha doğrusu eski karısıydı. Juliana
kendisini bir sene önce boşamıştı ve onu bir yıldır görmüyordu.


2

I Ching ya da Değişimler Kitabı

Naziler’de olup bizde olmayan şey – soyluluk. Onlara çalışma
aşklarından ya da üretkenliklerinden dolayı saygı duyabilirsiniz… Ama insanı
asıl harekete geçiren şey düşleridir.

3

Juliana Frink

Judo öğretmeniydi.

“Ne yapacaklarını asla bilemezsiniz,” dedi
Juliana. “Gerçek düşüncelerini gizlerler.”

4

Amiral Harusha Batı Yakası’na ilk kez geliyor

Gemisindeki her subaya değerli birer tarihi eser, epik
Amerikan İç Savaşı’nda kullanılmış hafif silahlar armağan etmek istiyor.

1860 yapımı, sıra dışı bir Colt AA

Bayım, bu bir taklit

5

Çekirge Serilmiş Yatıyor
6

7

Robert, “Eğer Almanya ve Japonya savaşı kaybetselerdi,
bugün dünyayı Yahudiler yönetiyor olurdu,” dedi. “Moskova’dan ve Wall
Street’ten.”

“Geçtiğimiz günlerde,” dedi polis, kanepenin
üstündeki bir evrak çantasından çıkardığı altlıklı kâğıtlara bakarak, “bir
adam, bir beyaz, kendisini İmparatorluk Donanması’nın bir subayının temsilcisi
olarak tanımlayan biri tarafından ziyaret edildiniz. Daha sonraki araştırmalar
bunun doğru olmadığını ortaya çıkardı. Böyle bir subay yok. Böyle bir gemi
yok.”

Robert Childan adamın fotoğrafının altındaki isme baktı.
Frank Frink. Frank Fink olarak doğmuş. Evet, kesinlikle bir Yahudi’ydi. Bunu
herkes anlayabilirdi, Fink gibi bir ismi duyunca. Adını değiştirmişti.

Yahudiler’in ince numaralarıyla masumları kandıramayacakları
bir kanun ve nizam toplumunda yaşıyoruz. Korunuyoruz.

8

9

10

11

12

13


14

…yin’in her yerde bulunduğu zamanda, ışığın ilk kıpırtısı en
karanlık derinliklerde canlanır ansızın…
…dünya bilinçaltı materyali tarafından
tamamen çarpıtılıyor, yalnızca sembolik, arketipsel nitelikle görünüyor.
Hipnozun yol açtığı tipik uyurgezerlik hali. Gölgelerin arasındaki bu korkunç
süzülüşü durdurmalı, konsantrasyonumu yeniden odaklamalı ve böylece ego
merkezimi yeniden faaliyete geçirmeliyim.

15

Kitabınızı kâhin yazdı, değil mi?
Hawthorne, “Gerçeği bilmek istiyor
musun?” dedi.

“Bu kitabımın gerçek olduğu anlamına
geliyor, öyle değil mi?”

The
Man in the High Castle

(1962)

Türkçeleştiren: Dost Körpe

Metis Yayınları, 1999