YATIRIM
YATIRIM
Genel anlamda yatırımı, tasarrufların kazanç elde
etmek amacıyla çeşitli alanlarda değerlendirilmesi olarak tarif etmek mümkündür.
Fertler, işletmeler hatta devlet, gelirlerinden tüketime harcamadıkları kısımları
değerlendirmeyi arzu ederler. Tüketime harcanmayıp tasarruf edilen meblağların
ise muhtelif şekillerde tutulması mümkündür: Nakit, mevduat, hisse senedi ve
tahvil olarak; altın, arsa, lüks bina, v.b. reel üretim vasıtalarına bağlanmış
şekilde.
Bu alternatiflerin her biri aşağıdaki unsurları ihtiva
eden bir paket olarak düşünülebilir:
1) Sermaye
kıymeti,
2) tahmini gelir,
3) likidite
(Sermayeyi nakde dönüştürme kolaylığı),
4) vergi
sonuçlan. Sonra, her alternatif harcama zikredilen her unsurla ilgili olarak
bir belirsizlik derecesine ve dolayısıyla da riske sahiptir. Fertler,
işletmeler ve devletten meydana gelen iktisadi karar birimleri, muhtemel
riskleri göze alıp alamayacaklarını tartarak, kendilerine en yüksek faydayı
sağlayacak harcamayı veya harcama kobinezonunu seçeceklerdir.
Konuyu, bu genel tariften esas noktaya getirdiğimizde,
durum oldukça değişir. Böyle bir durumda, yukarıda sayılan alternatif
harcamalardan bir çoğunun yatırım sayılamayacağı ortaya çıkar. Millî ekonomi
açısından yatırım, muayyen bir dönemde tüketimden alıkonulan meblağların reel
üretim vasıtalarına harcanması suretiyle ekonominin üretim vasıtaları mevcuduna
yapılacak net ilaveleri ifade eder. Anlaşılacağı gibi kavram birbirinden
farklı üç görünüşe sahiptir tik olarak yatırım, reel üretim vasıtalarına yapılan
bir sarfiyatı, bir harcamayı ifade etmektedir. Özel müteşebbisler veya devlet
tarafından muayyen bir dönemde üretim vasıtalarına yapılan harcamalar bu
şekilde değerlendirilir. İkinci olarak, yatırım, bu sarfiyat karşılığında
ekonominin üretim vasıtalarına yapılan net ilaveyi ifade eder. Nihayet
yatırım bir fiilin icrası olarak düşünülebilir. Bu anlamıyla serbest ve seyyal
kapitalin üretime sevkedilmesiy-le bağlı sermayenin (üretim vasi lalarının)
meydana gelmesi arasındaki vetireye işaret eder.
Yatırım yoluyla ekonominin üretim vasıtaları
mevcuduna yapılan ilâveler başlıca üç grupta mütalaa edilmektedir 1) Teçhizata (bina, yol, baraj, fabrika
v.s.) yapılan ilâveler,
2) Ham maddeler
ve yan mamul maddeler ile satış için hazır bulundurulan mamul maddelerin
stoklarına yapılacak ilâveler,
3) Nihayet mesken mevcuduna yapılan ilaveler. Bu üç
grupta toplanan mallar, ekonominin üretim kapasitesini genişletecek reel
üretim vasıtaları olarak kabul edilmektedirler. Öyleyse bunlar üzerine yapılacak
her harcama yatırım olarak kabul edilecektir.
Reel üretim vasıtaları ile ekonominin üretim
kapasitesini artırmaya herhangi birtesiri bulunmayan mal ve maddelere yapılacak
harcamaları birbirinden ayırdetmek gerekir. Altın, gümüş vb. kıymetli
madenler, spekülatif maksatla alınıp bekletilen arsa ve benzeri unsurlara
yapılan harcamaları yau-nm olarak kabul etmenin imkânı bulunmamaktadır.
Burada, genelde ve tek tek fertler veya işletmeler söz
konusu olduğunda yatırım sayılabilen, ancak milli ekonomi açısından yatırım
olarak kabul edilmesi mümkün olmayan bazı harcamalara dikkat çekmek yerinde
olur. Parayı nakit olarak el altında bulundurma veya bankada bir mevduat hesabında
bekletme, hisse senedi ve tahvil gibi kıymetli evraka yatırma, daha Önce mevcut
olan bir binayı veya merkezi satın alma şeklindeki kullanım ve harcamalar
millî ekonomi açısından ve gerçek anlamda değil, tek tek iktisadi birimler
açısından yatırını olarak değerlendirilebilirler. Çünkü bunlar ekonominin reel
üretim vasıtaları mevcudunda bir artış meydana getirmezler.
Bu izahlar bizi yatırımın reel yatırım ve malî yatırım
(plasman) olarak iki gruba ayrılması hadisesiyle karşı karşıya getirir. Reel
üretim vasıtalarında bir artış meydana getiren harcamalar reel, bu vasıtaların
iktisadî birimler arasında sadece transfer edilmesi ile neticelenen harcamalar
malî yatırımlar olarak kabul edilirler. Daha önce ihraç edilmiş hisse
senetlerinin veya daha önce mevcut bir meskenin bir kimse tarafından satın
alınması durumunda malî yatırımlardan bahsedilecektir. Hatta hisse senedi ve
tahviller yeni ihraç edilmiş olsalar bile, bunlara yapılan harcamalar reel
yatırım olarak kabul edilemezler. Çünkü yatırım gerçek anlamıyla reel üretim
vasıtalarına yapılan direkt harcamaları ifade etmektedir. Eğer bu kıymetli
evrakı ihraç edenler, bunların satılmasından elde ettikleri paralan yeni bina,
makina, ham ve yan mamul madde ve mamul madde gibi unsurlara harcarlarsa, reel
bir yatırımın gerçekleştiğinden söz edilebilir.
Reel ve malî yatırımlar ayrımının yanında, gayri safi
ve safi (net) yatırımlardan da bahsedilebilir. Gayri safı yatırımlar bir dönem
zarfında yapılmış olan yatırımların toplam kıymetini ifade eder. Safı
yatırımlar ise aşınma, eskime, günü geçme ve hasar ihtimallerine karşılık
olarak ayrılacak bir meblağın toplamdan indirilmesinden sonra sermaye mevcuduna
yapılmış net ilâvelerin kıymetini ifade eder. Bu ifadelerden anlaşılmaktadır
ki aşınma, eskime, günü geçme v,s. için indirilmesi gereken meblağ, mevcut
sermaye stokunu aynı seviyede tutmak için yapılması gereken yatırımlar anlamına
gelmek üzere, ikame yatırımlardır.
Yatırımlar bir başka açıdan otonom ve uyarılmış
yatırım lar olarak tasnif edilebilir. Otonom yatıranlar miUî gelir seviyesinin
ve bu seviyedeki değişmelerin fonksiyonu olarak mütalaa edilemeyecek
yatırımlardır. Uyarılmış yatırımlar ise millî gelirdeki bir değişmenin, tüketim
harcamaları yoluyla satış miktarını etkilemesinden kaynaklanan yatırımlardır.
Henüz gelişmemiş bir bölgeyi kalkındırmak için devlet tarafından başlatılan yatırımlar,
teknolojik gelişmelerin sağladığı imkânlara dayanılarak yapılan yatırımlar bu
grupta mütalaa edilebilir. Meselâ, bir malın üretiminde maliyet azalmasına
sebep olan bir teknolojik yenilik, tüketim harcamalarında meydana gelecek bir
artışın uyarmasına gerek kalmaksızın, müteşebbislerin yatırım yapmasına imkân
verebilir.
Yatırımların sermaye teşekkülüne imkân verdiği
malumdur. Sermaye teşekkülü ise genişliğine ve derinlemesine olmak üzere iki
istikamette gelişir. Genişliğine sermaye teşekkülü, her yeni emek biriminin
mevcut tip ve standartta sermaye ile teçhiz edilmesi anlamına gelir.
Derinliğine sermaye teşekkülü ise, her bir emek biriminin daha fazla sermaye
ile teçhiz edilmesi demektir. Otonom yatırımlar derinliğine, uyarılmış
yatırımlar da genişliğine sermaye teşekkülü ile aynı anlama gelmektedir. Keza
ikame yatırımları genişliğine sermaye teşekkülü demektir. Eğer safi yatırımlar
da mevcut sermayeyi vasıf itibariyle değiştir-miyorsa, genişliğine sermaye
teşekkülü kategorisine dahil edilebilir.
M. Hanifi ARSLAN