YAŞLILIK
Bilişsel süreçlerdeki yaşa bağlı değişiklikler
üzerinde yapılan araştırmalar, Batı toplumlarındaki yaşlı nüfus arasındaki artışın
sürmesine paralel olarak güçlenmiştir. Yaşlıların modern bir çevre ile başa
çıkabilmeleri ve dolu bir iş ve eğlence hayatı sürdürebilmeleri için bu
değişikliklerin tanınması, anlaşılması ve gözönüne alınması önemlidir.
Araştırıcı, normal yaşlanma sürecinin bilişsel
yetenekler üzerindeki etkilerini izole etmeye ve tanımlamaya çalışır. Yaşlanma
süreciyle oluşan değişiklikler fiziksel sağlık, hayat tarzı, motivasyon ve
kişilikteki değişikliklerle birlikte gider. Kötü performans zihinsel yıkıma
değil, duyu organlarındaki bozukluğa, kaygıya veya ilgi azalmasına bağlı
olabilir. Yaşlılar ve gençler karşılaştırıldığında, test, kuşak etkileri
nedeniyle sağlıksız sonuç verebilir. Nasıl ki, zekâ testlerini kültüre uygun
olmaması nedeniyle eleştirebilirsek, yaşlılık testlerini de kuşaklara uygun
olmamakla eleştirebiliriz (kültür faktörünü gözönüne almamak-kuşak farkını
gözönüne almamak). Kuşakların eğitim ve hayatta edindikleri tecrübeler
farklıdır ve farklı yeteneklerin gelişmesine yol açmışlardır. Deneysel
araştırmalar bu değişken faktörleri dışarda bırakarak yalnızca yaşın etkilerine
eğilmeye çalışırlar.
Birçok zihinsel yetenek yaşla birlikte kısmen yıkıma
uğrar, ancak bir kısmı da bozulmadan kalır. Bireysel farklılıklar belirginleşir,
kimileri yıkıma uğrarken, kiminin zihni sağlam kalır. Genelde 6O’Iı yaşların
ortalarına varmadan gözlenebilir hafif bir zihinsel yavaşlama olur. Geleneksel
psiko-metrik testler bir takım ölçeklerde ve standart zekâ testlerindeki basan
için yaşa ait normlar çıkarmıştır.
Sonuçlar, “kristalize” (yaşa bağlı olmayan)
zekâ ve “sıvı” (yaşa bağlı) zekâ arasında aynm yapılmasına imkân
vermiştir. En-tellektüel beceriyi ölçmeye yönelik testler, söz dağarcığı, sözel
yetenek ve olayların bilgisi gibi konularda yaşın çok az etkisi olduğunu
gösteriyor. Bilgiyi işleme ve dönüştürme yeteneğini Ölçen testler, geriye doğru
sayı sayma, rakamları sembollerle anlatma ve uzaysal akıl yürütme gibi konularda
bir aşağı gidişe işaret ediyorlar. Ancak bu testler, bazı yeteneklerin
kaybolmasına, bazılarının ise bozulmadan kalmasına yol açan mekanizmaların
anlaşılmasına yeterince ışık tutmamaktadır.
Psikologlar bu nedenlerle, algı, dikkat, öğrenme ve
hafıza araştırmaları için geliştirilmiş deneysel tekniklere döndüler ve bu
teknikleri yaşlılık problemine uyguladılar. Bilgi işleme yaklaşımı karmaşık
görevleri küçük parçalara indirgemeye ve bozulan unsuru teşhis etmeye imkân
verir. Böylece, örneğin, deneysel hafıza araştırmaları, yaşlılıkta hatırlama
sürecinin bilgi depolamadan daha çok etkilendiğini göstermiştir; ayrıca
zihinsel aritmetik çalışmaları “çalışan hafıza” kapasitesinin asıl
duyarlı bölme olduğunu göstermiştir. Bilgi işleme oranında azalma ve çalışan
bellek kapasitesinde azalma gibi faktörlerin birçok beceri testindeki
düşüklüklerden ortak sorumlu olduğu görülüyor. Eksikliklerin düzeni teorik
ayrımlar yaparak yorumlanabilir, dikkate ait süreçler ve otomatik süreçler
arasında olduğu gibi. Dikkate ait süreçlerin yaşla bozulması daha muhtemelken,
otomatik süreçler çoklukla bozulmadan kalır.
Karmaşık görevler araştırılırken ortaya çıkan bir
problem de strateji ve kapasite açısından yaş farklılıklarını ayırt
edebilmektir. Düşük basan, azalmış kapasite nedeniyle değil, doğru stratejiyi
uygulamamaktan doğuyor olabilir. Strateji söz konusu olduğunda yaş farkı
eğitimle giderilebilir. Sınırlı bir kapasite söz konusu ise yaş farkı ancak görevin
beklentiyi azaltacak şekilde yeniden düzenlenmesiyle giderilebilir. Günümüzde
yaşlılık araştırmalanndaki eğilim, performansı gerçek hayat koşullarında
ölçmek ve ağırlığı pratik ve uygulamalı yönlere vermektir. Bu daha uygulamaya
yönelik yaklaşım için yaşlı İnsanların günlük hayatlarında karşılaştıkları
güçlüklerin uygun stratejilerle ne aranda giderilebileceği ve onların
kapasitelerine uyması için çevreyi ne oranda değiştirmek gerektiğini bilmek
çok önemlidir.
(SBA)