Sosyoloji Tarihi

Yardım Davranışı – SOSYAL İLİŞKİLER

 

Bir başkasına faydası dokunacak bir davranışta bulunmaya yardım etmek denir. Ya­nınızda oturan kişiye kalem ödünç vermek, sevgilisinden yeni ayrılmış arkadaşını­zın derdini dinlemek, hasta akrabanıza bakmak, deprem kurbanlarına bağışta bu­lunmak, görme engelliler için kitap okumak, boğulmakta olduğunu fark ettiğiniz bir çocuğu kurtarmak için suya atlamak… Bunların hepsi yardım davranışlarıdır ve kü- çük-büyük, maddi-manevi, planlanmış-planlanmamış gibi değişik açılardan sınıf­landırılabilirler. Hayatlarımız başkalarına yardım etmekle ve başkalarından yardım almakla geçer. Hayatında hiç yardıma ihtiyacı olmamış, kimseden yardım almamış bir insanı tasavvur etmek güçtür. İnsanlar niçin zamanlarını, enerjilerini, paralarını ve hatta hayatlarını başkaları — bazense hiç tanımadıkları — uğruna feda ederler?

Bu soruya evrimsel açıdan yaklaşan psikologlar, insanların en fazla kendileriy­le aynı genetik materyali paylaşan kişilere yardım etmeye yatkın olduğunu çünkü bunun kendi genlerinin ileriki nesillere aktarılmasını sağlayacağını söylemişlerdir. Bu savı destekleyecek şekilde, genlerinin % 100’ünü paylaşan tek yumurta ikizle­rinin genlerinin yalnızca % 50’sini paylaşan çift yumurta ikizlerine göre birbirleri­ne daha fazla yardım ettiği bulunmuştur. Özellikle ölüm kalım durumlarında, in­sanlar akrabalarına yardımda bulunmayı arkadaşlarına yardımda bulunmaya ge­nellikle tercih ederler.

Ancak elbette ki yardımseverliğimiz akraba çevremizin bittiği yerde bitmez. Kül­türel öğrenme ve içselleştirilen normlar bizi daha geniş anlamda yardımsever insan­lar olmaya iter. Örneğin ihtiyacı olanlara, darda kalmışlara yardım etmek her kültür­de erdemine inanılan ve örnek gösterilen bir davranıştır. Çok temel, evrensel bir başka toplumsal norm ise mütekabiliyettir. Mütekabiliyet, ilişkilerde karşılıklılık esa­sının gözetilmesine denir. Örneğin, bize iyilikte bulunmuş olana biz de iyilikte bu­lunmak ister, sosyal açıdan birilerine borçlu kalmaktan kaçınırız. Kendimiz iyilik ya­parken her zaman karşılık beklemesek bile, sürekli verip de hiç alamadığımız iliş­kiler uzun vadede bizi rahatsız eder. Mütekabiliyet normu bizi geçmişte bize iyilik­te bulunmuş ya da ileride bulunabilecek olanlara yardım etmeye iter.

Herkes toplumsal normları öğrense hayırseverliğin, cömertliğin, iyilikseverliğin arzulanası şeyler olduğunu bilse bile, herkes eşit düzeyde yardım davranışında bu­lunmaz. Bireysel faktörler ve kişilik özellikleri de yardım davranışını belirlemede rol oynar. Yardım davranışında en net fark yaratan etmenlerden biri empatidir. Empati,“bir anlığına kendini başkasıyla karıştırma”, “kendini başkasının yerine koynp onun hissettiklerini hissedebilme” gibi şekillerde tanımlanır. Empati düzeyi yüksek insan­lar yardıma ihtiyacı olan birini gördüklerinde eyleme geçmeye çok daha yatkındırlar,

Durumsal faktörler de insanların yardımda bulunup bulunmama kararlarını çok etkiler. Örneğin yardıma muhtaç kişinin bir yönüyle bize benzemesi, biraz evvel bir başkasının yardım davranışına tanık olmuş olmamız, acelemizin olmaması ya da iyi, neşeli bir ruh h§li içinde olmak yardım davranışını arttırdığı gözlenmiş faktörlerden­dir. Acil durumlarda yardım davranışını azalttığı bilinilen bir başka değişken ise or­tamdaki insan sayısıdır. Başka bir deyişle, bir acil duruma başka insanlarla beraber tanık olmak, o duruma müdahale etme olasılığımızı düşürür, tepkimizi yavaşlatır.

Örneğin, bir bekleme odasında karşınızdaki koltukta oturan kişinin sıra dışı bazı hareketlerde bulunduğunu, bir ihtimal sara krizi geçiriyor olduğunu düşünelim.

Aştırmalara göre, o odadaki diğer tek insan sizseniz, hastanm yardımına koşma ya da kalkıp bir yetkiliye haber verme olasılığınız ve hızınız odada başkalarının da ol­duğu senaryoya layasla daha yüksektir. Bunun başlıca sebebi, ortamda daha çok kişinin bulunduğu durumlarda sorumluluğun bireyler arasında dağılmasıdır.

،