Yakazat-ı Leyliyye Şiiri – Cenap Şahabeddin Şiirleri
Yakazât-ı Leyliyye
Gel bu akşam da ser-be-ser güzelim,
İbtizâzât-ı leyli dinleyelim:
Tâ uzaklarda işte bir piyano,
Tâze parmakların temâsiyle
Ağlıyor bir hazan hevâsiyle.
Dinle ey yârim işte ağlayan o
Gecenin ka’r-ı pür-sükûnunda,
Zulmet-i ebkemin derûnunda
Gâh onun ihtizâz-ı pestiyle
Mütevahhiş, hazin, rakik ü nizâr
Dağılır cevve bir sürûd-i hezâr.
Gâh onun irtiâş-ı mestiyle
Dolaşır kâinat-ı nâimeyi
Bir umûmi şehik-i tenhâyî…
Onu kim dest-i ra’şedâriyle
Çalıyor, perde perde inletiyor?
Onu kim böyle gamla söyletiyor?
Tellerin lâhn-i inkisâriyle
Hangi metrûke böyle eğleniyor?
Hangi mâtem bu sesle söyleniyor?
Gâh olur ince, nâzenin bir ses,
Leyl içinde sürüklenir, inler;
Onun zulmet, sükût ile, dinler.
Gâh olur, bir figan-ı tîz-heves;
Bütün a’sâb’ı kâinatı gerer;
Kalb-i hâbide-i cihân titrer.
Sonra bir şehka-i bükâ olarak
Düşer âgûş-i leyl-i târike
Çalışır rûh-ı samtı tahrîke…
Sonra tedrîcen alçalıp solarak
O kadar pest olur ki öksürerek
Zannedersin tebâb olup gidecek…
Sonra baygın, kesik sükût eyler;
Mûsıkî-i sükûtu okşayacak
Bir enîn-i hafî kalır ancak…
Kim bilir, kim bilir neler söyler;
Bu süreksiz hevesli zemzemeler,
Bu susup durma, sonra söylemeler,
Bu nevâzişli, nazlı, boş negamât,
Bu rekâket, bu lüknet-i elhân,
Bu tereddütlü mûsıkî-i figan,
Bu yarım cümleler, yarım kelimât,
Belki leyl-i hamûşa yalvarıyor;
Belki bir tûf-i tesliyet arıyor.
Gâh mestâne bir şetâretle
Bâd-i pür-gûyu eyliyor taklîd,
Uçuyor cevve pür-hayâl ü ümîd
Gâh bir muğşiyâne hâletle
İnliyor muhtazır, zebûn ü harâb;
Oluyor can-be-leb tuyûr-î cevâb…
Tâ uzaklarda işte bir piyano;
Onu bî-şüphe bir kadın çalıyor;
Mûsıkîden cevâb-ı ye’s alıyor.
Dinle ey rûhum işte ağlayan o…
Cenab Şahabeddin