Tarihi Şahsiyetler

Yağlıkçızade Mehmed Emin Paşa Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Yağlıkçızâde Mehmed Emin Paşa (ö. 1183/1769) Osmanlı sadrazamı.

Receb 1136’da (Nisan 1724) İstanbul’da Elvan Çelebi Camii civarında doğdu. Ba­bası ticaretle uğraşan, devrin önde gelen zenginlerinden yağlıkçı tüccarı Hacı Yû­suf Ağa’dır. Küçük yaşta babasının iş ge­zilerine katılarak Kabe’yi ziyaret etti ve genç yaşta hacı oldu. 1157’de (1744) elçi olarak Hindistan’a gönderilen maliye tezkirecisi Trabzonlu Salim Mehmed Efendi’nin maiyetinde ticaret sebebiyle o tarafları bilen babasıy­la birlikte yer aldı. Salim Efendi’nin yolda ölmesi üzerine elçilik görevini babası Yû­suf Ağa tamamladı. Hindistan ve Nâdir Şah idaresindeki İran arasında mevcut savaş sebebiyle altı yıl orada kalan ve Rebîülâhir 1163’te (Mart 1750) İstanbul’a dönebilen babasının yanında bulundu. Dönüş sı­rasında Cidde’de Mısır’a gitmek üzere ba­basından ayrıldı, bindiği gemi Kızıldeniz’de battiysa da kendisi kurtuldu. Dönü­şünde seyahatiyle ilgili olarak yazdığı takrirlerin beğenilmesinden ötürü Sadâret Mektûbî Kalemi’ne alındı. Zengin bir aile­nin mensubu olarak Sadâret Mektubî Ka­lemi’ne girmesi hayatının seyrini değişti­ren bir tercih oldu. Hızla yüksek makam­lara doğru çıktı. 10 Cemâziyelevvel 1171′-de (20 Ocak 1758) Sadâret Mektûbî Kale­mi başhalifesi. Safer 1175te (Eylül 1761) sadâret mektupçusu. 22 Safer 1178’de (21 Ağustos 1764) kendisini takdir eden Sadrazam Köse Mustafa Paşa’nın tavsiye­siyle reîsülküttâb oldu. Dokuz ay yedi gün kadar bu görevde kaldı. İyi bir eğitim gör­müş olması işleri hemen kavrayarak göze girmesini sağladı. Bu sırada devrin padi­şahı III. Mustafa’nın dikkatini çekti ve 6 Zilhicce 1178’de (27 Mayıs 1765) vezâretle nişancılığa getirildi. Mora ve Aydın muhassıllığı da kendisine havale edildi. Bir ara on altı gün kadar Tersane’de kaptanpaşa vekâletiyle görevlendirildi. 10 Şaban 1181’de(1 Ocak 1768) henüz daha çocuk yaşlarında olan Şah Sultan’a damad adayı olduğu ilân edildi, bu münasebetle saraya birçok kıy­metli hediye sundu hemen ardından Halep eyaleti has­larına dahil edildi. Hiçbir hazırlık yapılma­mış olarak Rusya ile savaşa kalkışı İm ası­na taraftar olmayan Sadrazam Muhsinzâde Mehmed Paşa’nın azli ve yerine Ay­dın muhassılı Kayserili Hamza Paşa’nın tayini üzerine [23 Rebîülevvel 1182 / 7 Ağustos 1768] sadâret kaymakamlığına getirildi. Hamza Paşa’­nın, 26 Cemâziyelevvel 1182’de (8 Ekim 1768) Rusya’ya ilân edilen savaşın yüküyle bunalması ve eskiden be­ri var olduğu ileri sürülen aklî zafiyetinin nüksetmesinden ötürü bir ay içinde az­ledilmesi üzerine sadrazam oldu.[8 Cemâzlyelâhir 1182/20 Ekim 1768] İhtiras­la beklediği bu göreve kavuşan Mehmed Emin Paşa savaş halinin uzun sürmeyeceğini, silâhlı çatışmalara dahi gerek kal­madan Ruslar’ın kısa bir zaman içinde barışa yanaşacağını sanmakta, Rus elçisi Obreşkov ve divan tercümanı Nicolaus Drako da onu bu yönde kandırmaktaydı. Kendisinin askerî konular ve ordu şevkiy­le ilgili herhangi bir bilgisi yoktu. Savaşın hedefi ve gidilecek istikamet belirlenme­diği gibi ordunun takip edeceği yollar üzerinde hazır bulundurulması gereken mühimmat ve iaşe için de herhangi bir önlem alınmamıştı. Böylece ordu “sefer taşıyla geziye çıkar gibi” yola çıktı. İsakça’ya varıldığında bu işlerin yabancısı ol­duğunu, sefer ahvaliyle ülfeti bulunmadı­ğını, dolayısıyla ne yapılması gerektiğini ve hangi istikamete gidilmesi icap ettiği­ni sormaya başladı orduyu Hantepesive Bender arasındaki yerlerde aylarca dolaş­tırıp durdu. İşlerin daha da kötü gitmesi üzerine sıhhatinin bozulup “dimağı muh-tel olduğu” gerekçesiyle bir­kaç defa istifaya teşebbüs etti. Buna rağ­men yerine rakip gördüğü Moldovancı Ali Paşa gibi başarı kaydeden kumandanlarla nefsaniyete düşmekten de geri durmadı. Erzak darlığı bahanesine sığınan ve Rus-lar’la meydana gelen daha ilk vuruşma­larda kaçarak İstanbul’a gelen bir kısım askerin sadrazamı suçlaması İstanbul’da onun aleyhine bir hava yarattı. Bunun üzerine azline karar verildi. İkinci Mîrâhor Fevzi Bey orduya gönderilerek elinden mühür alındı [9 Rebîülâhir 1183/12 Ağus­tos 1769] ve kendisine Mısır’da görev tev­cih edildiği bildirilerek Edirne’ye yollandı. İstanbul’a kaçıp gelen as­kerlerin kendi gayretsizliklerini örtbas et­mek için bu gibi söylentiler yaydıkları bi­linmekle beraber seferin kötü gidişinin suçunu üstüne atmak ve kamuoyunda oluşan kızgınlığı gidermek amacıyla ida­mı kaçınılmaz görüldüğünden Edirne’de boğularak öldürüldü.[10 Cemâziyelevvei 1183/11 Eylül 1769] Mezarı Edirne’dedir. Mehmed Emin Paşa’nın 10 milyon akçelik muaz­zam servetine ve mallarına el kondu.

Mehmed Emin Paşa kaynaklara göre gayet vakur bir devlet adamıydı. Resmî işlemleri iyi bilmekle beraber zenginliği­nin ve süratle yükselmesinin etkisiyle et­rafına tepeden bakmaya başlamış, tevcih edilen valilikleri mütesellimler göndererek idare etmişti. Bu sebeple divan ka­lemlerindeki yazışma usul ve kaidelerine vâkıf olması dışında herhangi idarî bir tecrübesi yoktu. Çağdaşları onu “nevzu­hur” olarak görmüş hatta kıskanarak “Yağlıkçioğlu” diye aşağılamak istemiş Hindistan’a yap­tığı seyahatten kinaye ve kabarıp herke­se tepeden bakan kendini beğenmişliği­ne işareten “hindi” lakabı ile de anılmıştır. Gülşen-i Hayâl adlı bir eser sahibi olan Mehmed Emin Paşa’nın Hin­distan seyahatiyle ilgili risalesi İsmet Miroğlu tarafından yayımlanmıştır. Üsküdar’daki Dedeler Mescidi’ne minber koydurmuştur.

İlgili Makaleler