YABANCI YATIRIM
“Yabancı yatırım, sermayeyi, verimliliğini
artırmak amacıyla kıt olduğu yerlere yönelterek ulusal sınırların ötesinde aşırmak
ve başka ülkelerde faaliyet için ko-numlandırmakür (ya da yatırmaktır).”
İster parasal, isterse doğrudan üretim aracı şeklinde
olsun, istihsal vasıtası olan yahut verimli şartlar arayan unsurların tamamı
sermaye olarak ifade olunabilir. Ancak burada uluslararası faiz farklılıklarından
yararlanmak isteyen parasal sermayeyi reel yatırım unsuru olarak hareket eden
sermayeden ayırmak zorundayız. Birincisi de ikincisi gibi bir sermaye
hareketidir. Fakat aralarında bazı farklar vardır. Faiz farklılıklarına bağlı
olarak gelişen ve menkul vasıtalara yatırım şeklinde oluşan bu sermayenin
müsmiriyeti zamana bağlı olmakla reel sermayeye benzetilebilirse de, plase edilmesi
niteliği ile ondan ayrılır. Elde edilen gelir sadece faiz geliridir. Kâr
farklılıklarından doğan kaymalar ise ani olarak gelişir ve zamana bağlı
değildir. İktisadi gelişmeleri anlık değerlendirir. Çapraz kurlardan
yararlanmaya çalışan parasal hareketlilik böyledir. Reel sermaye hareketleriyle
bi-
zim de burada üzerinde durduğumuz ve esasen yabancı
reel ve doğrudan yatırım olarak gelişen ve üretim vasıtalarının çok uluslu
şirketler kanalıyla bir ülkeden diğerine verimlilik farklarını değerlendirmek
amacıyla giden sermayeyi ifade eder. Buna yabancı sıfatı verilmesinin sebebi
milli sınırlar içinde değil, yabancı gerçek ve tüzel kişilerin ulusal sınırlar
içinde yatırım yapması sebebiyledir. Fakat ülke sınırları dışında ülke
vatandaşlarının sahip olduğu şirketlerin de kendi tüzel kişilikleri
dolayısıy-le ülkede yapmış oldukları yatırımlar, yabancı yatırım veya yabancı
sermaye olarak adlandırılmak zorundadır. Meselâ Hollanda tabiiyetinde olan
gerçek kişilerin ABD’de kurdukları bir şirketin Hollanda’da yatırım yapması ya
da bir yatırıma ortak olması yabancı sermaye yatırımıdır.
Gelir getireceği, üretime katkıda bulunacağı ya da
reel mal ve vasıtaları artırmaya matuf olarak üretim araçlarına harcama yapmaya
yatırım denir. Bunun bir ülkeden bir başka ülkeye yönelmesi onu yabancı yatırım
haline getirmektedir.
Yabancı sermaye, yabancı menkul kıymetlere yatırım ve
reel üretim vasıtalarına yatırım şeklinde ikiye ayrılmakta, birincisine
portföy yatırımı, ikincisine doğrudan yatırım denmekledir.
Yabancı sermaye neden bir ülkeden başka bir ülkeye
yatırım şeklinde yönelir?
Önce gönderen ülke açısından bakalım: Burada birinci
neden, yüksek gümrük duvarları sebebiyle ihracatın yapılamadığı ama talebin
yüksek olduğu piyasalarda, doğrudan yatırım kanalıyla verimsiz sermaye
kaynaklarını verimli hale getirmektir. İkinci neden, ülkeye kâr transferleri
yoluyla kaynak aktarmaktır. Bir başka deyişle ucuz
işgücü kaynaklarıyla birleşen sermaye kaynaklarının
yeterince ülkeye kâr transferi sağlamasıdır. Burada kârın oluşumuna katkıda
bulunan avantajların da zikredilmesinde yarar vardır. İçsel ekonomiler,
tecrübe ve birikim avantajı, ucuz işgücü, taşıma maliyetlerinden kurtulma,
vergi avantajlarından kaynaklanabilir. Yabancı sermayenin başka ülkelerde
yatırıma yönelmesinin nedenleri arasında piyasa payını korumak ya da artırmak olduğunu
belirtilmelidir. Bir diğer neden de fırsat çeşitlendirme yoluyla faaliyeti
kârlı kılma şeklinde ifade olunabilir. Görülüyor ki gönderen ülkenin ekonomisine
büyük katkıları olan yabancı sermaye yatırımları vageçilmez nitelik taşımaktadır.
Gönderen ülke açısından kayıp hanesine yazılacak
hususların başında sermaye çıkışının ödemeler bilançosu üzerinde doğurduğu
menfi etkisi gelir. Ayrıca dışa giden kaynakların büyümeyi yavaşlatabileceği ve
vergi gelirlerinin azalacağı da menfi sonuçlar olarak karşımıza çıkabilir. Ne
var ki yatırımcı ülke açısından baktığımızda kâr transferlerinin bu
menfilikleri ortadan kaldıracak şekilde gelişme göstermesi mümkündür.
Yabancı sermaye yatırımlarının yapıldığı ülkeye
müsbet ve menfi etkileri olacağı açıktır. Önce müsbet etkileri üzerinde duralım.
Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür.
Yabancı yatırımlar sermayenin kıt faktör olduğu
ülkelerde kaynak tamamlayıcılığı yoluyla üretimin dolayısıyla milli gelirin
artmasına katkıda bulunabilir. İkinci bir yarar, ödemeler bilançosunun bu
yatırımlar yoluyla iyileşmesidir. Yabancı yatırım, ülkede üreü’Iemeyen
teknoloji getirdiği taktirde teknolojik birikime katkıda bulunabilir. Bunun
yanında piyasa bilgi ve tecrübesi de sağlayabilir. İç piyasa yerine dış piyasaya
yönelik faaliyet yapıyorsa ihracat gelirlerinin artmasına ve bunun sonucu
olarak da ödemeler bilançosu açıklarının kapanmasına yardımcı olabilir.
Devletin vergi gelirlerinin artmasına da yardım edebilmeleri mümkündür. Ayrıca
iç piyasada faaliyette bulunan yerli firmaların dışsal istifadeler elde
etmeleri sonucunu da doğurabilirler. Çünkü piyasa tecrübesi, üretim kuralları,
pazarlama faaliyetleriyle ilgili bilgi aktarımı sayesinde yabancı firmalar
yerli firmalara yardımcı olabilirler. Yine emek talebini ve verimliliğini
artırarak emek gelirlerinin nisbî payını yükseltebilirler.
Bütün bunlara rağmen yabancı sermaye yatırım kararının
Önemli sakıncaları da vardır: Ülke ekonomisinde ikili bir yapının ortaya
çıkmasına sebep olarak ekonominin iç bütünleşmesine zarar verebilir. Ayrıca zamansız
kâr transferleriyle ödemeler bilançosunun dengelerini menfi yoldan etkilemesi
de ekonomi açısından iyi değildir. Ba-zan iç tüketim malları piyasasına
yönelerek iç piyasada faaliyetle bulunan firmaları zor’ durumlara soktuğu da
bilinmektedir. Yine istihdam edeceği işgücünü yabancı ülkeden getirerek
istihdama bir katkısının olmaması bir yana, gösteriş saikiyle tüketimi teşvik
ederek ülkedeki sermaye birikiminin aleyhinde sonuçlara yol açabileceğini de
belirtelim. Fakat bizce en önemli sakıncası iç çıkar çevre ve gruplarıyla
bütünleşerek ülkede politik huzursuzluklara yol açması, hatta Şili’de olduğu
gibi, siyasal iktidarın geleceği ile oynamaya kalkışma gibi sonuçlar
do-ğurmasıdır.
Yabancı sermaye yatırımlarının kapitalizmi
soluklandıracağı, azalan kâr hadlerini bir süre durduracağı ama kapitalizmin çöküşünü
Önleyemeyeceği şeklindeki marfc-sist tezin de henüz gerçekleşmediğini bu arada
belirtmek gerekir. Ancak çokuluslu şirketler yeni bir istismar biçimini de gündemde
tutmaktadırlar.
Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları: Osmanlı
Devleti’nden önemli sayıda yabancı sermaye şirketi tevarüs edildikten sonra
1950’ye kadar Önemli yabancı sermaye gelmemiştir. Yabancı sermayeyi 1925-45
arasında teşvikten ziyade eskileri millileştirme hareketi daha yaygındır. 1950
yılından itibaren yabancı sermayenin hem yabancı sermayeyi teşvik kanunları
hem de petrol kanunları yoluyla teşvik edildiğini görüyoruz. Ne var ki 1954’te
çıkarılan 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanu-nu’na rağmen ülkeye eski
millileştirmelerin verdiği ürkeklikle fazla yabancı sermaye girmediği de
aşikârdır. 1980’lere kadar 6224 Sayılı Yasa ile verilen yabancı sermaye
izinleri 1979 ve Öncesi için 228 milyon dolardır. 1988 sonu itibariyle ise bu
rakam 3 milyar 153 milyon 200 bin dolar olmuştur; sadece 1988 yılında 351
milyon dolar yabancı sermaye gelmiştir.
Tablodan da görüldüğü gibi firma sayısı daha az
olmakla beraber gelen yabancı sermayenin % 53.43’ü imalat sanayiinde yatırım
yapmıştır.
Yine imalat sanayiinde toplam sermayenin % 43.8’i
yabancı sermayedir. En büyük oran olan % 65.39’la bu sütunda, tarım başı
çekmektedir; ama firma sayısı düşüktür. Firma sayısı itibariyle başı hizmet
sektörü çekmektedir, 728 firma bu sektörü gelmiş ve yabancı sermayenin % 40’ını
getirmiştir, bu sektördeki sermayenin % 56.16’sı yabancı sermayeye ait
bulunmaktadır.
Yabancı sermayenin geldiği ülke itibariyle dağılımı
da şöyledir % 8.58’i ABD’ye, % 10.77’si Federal Almanya’ya, % 5.30’u Fransa’ya,
% 5.89’u Hollanda’ya* % 13.4l’i İngiltere’ye, % 13.37’si isviçre’ye, % 14.28’i
karma ülkelere aittir.
Emin ERTÜRK