Tarih

Wilson Prensipleri Cemiyeti Nedir Amacı Tarihi

Wilson Prensipleri Cemiyeti. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra 4 Aralık 1918’de İstanbul’da, çoğunluğu gazeteci-yazar, doktor, avukatlardan oluşan bir aydın grubu tarafından, ABD başkanı Thomas Woodrow Wilson’ın açıkladığı, tarihe Wilson Prensipleri adıyla geçen 14 madde’nin 12.sine dayanarak Amerika’dan yardım sağlamak umuduyla kurulmuştur.

Halide Edip (Adıvar), Celâleddin Muhtar Bey ve Ali Kemal Bey (Sabah Gazetesi başyazarı) öncülüğünde kurulan cemiyetin üyeleri arasında Refik Halit (Karay), Ragıp Nureddin (Ege), Celâl Nuri (İleri) (İkdam Gazetesi başyazarı), Necmeddin (Sadak) (Akşam Gazetesi başyazarı), Cevat (Zaman Gazetesi başyazarı), Mahmut Sadık (Yeni Gazete başyazarı), Ahmet Emin (Yalman) (Vatan Gazetesi başyazarı), Yunus Nadi (Abalıoğlu) (Yeni Gün Gazetesi başyazarı) gibi çok farklı görüşlerden olan basın dünyasının önde gelen isimleri yer alıyordu.

Cemiyetin amacı, önce Amerika’nın dostluğunu kazanarak, Wilson Prensiplerine uygun bir barışın gerçekleştirilmesini sağlamak için çalışmak, daha sonra da, Türkiye’yi Amerikan mandası altına sokarak, ülkenin kurtuluşunu temin etmekti.

Cemiyeti kuranların Amerikan mandasını istemekteki dayandıkları öncelikli noktası, Osmanlı Devleti’nin çoğunluğu Türk olan bölgelerinin bile bağımsız kalamayacağı, paylaşılacağı veya bir başka devletin himayesi altına gireceği endişesiydi. Onlara göre, eğer Amerikan mandası altına girilirse, Amerika’nın rehberliği ve liderliği ile kalkınılacaktı. Ayrıca eğer Amerikalılar çekip gitse bile, arkalarında güçlü, müreffeh, kültürlü, bütün etnik unsurları ortak değerlere sahip bir Türkiye bırakacaklardı. Bunlardan başka, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu çeşitli askerî, siyasî, ekonomik problemlerin yanında, mutlaka cezalandırılacağı inancı da, bu kişileri Amerikan mandası fikrine itmiştir.  

Kısa ömürlü fakat oldukça etkili olan bu cemiyet, özellikle basın yayın yoluyla, Amerika lehinde kamuoyu oluşturmak için büyük çaba sarf etmiştir. Türkiye’nin Amerikan mandası altına girmesi için her yola başvuran cemiyet yöneticileri 5 Aralık 1918’de Amerika Başkanı Wilson’a gönderdikleri bir muhtıra ile, resmen Amerikan mandasını talep etmişlerdir.

Osmanlı Devleti’nin çöküş günlerinde, muhtemelen karamasarlığa kapılmış olan İsmet (İnönü), Rauf (Orbay), ve Refet (Bele) gibi bazı komutanlarda bu manda fikrini savunmuşlardır.

Halide Edip, Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği 10 Ağustos 1919 tarihli mektupta da aynı görüş ve ideallere yer vermiş, özellikle Amerikan mandasının gerçekleşmesi ile ekalliyetlerin Avrupa destekli ayaklanmalarına son verilebileceği görüşünü savunmuştur.

Mustafa Kemal Paşa’nın bunlar için yaptığı değerlendirme de şöyleydi:

“İstanbul’da bir kısım rical ve nisvan (ileri gelen erkek ve kadınlar) da halâs-ı hakikinin (gerçek kurtuluşun) Amerikan mandasını talep ve teminde olduğu kanaatinde bulunuyorlardı. Bu kanaatte bulunanlar fikirlerinde çok ısrar ettiler, isabet-i mutlakanın nokta-i nazarlarının tervicinde (kesin isabetin kendi görüşlerinin kabulünde) olduğunu ispata çok çalıştılar.”

Mustafa Kemal Paşa kendisi de Wilson prensiplerinden yararlanmaya çalıştı. Ama onun düşüncesinde ne çökmüş devleti yaşatmak gibi bir hayalcilik, ne de ABD’nin mandat yönetimi altına girmek gibi, milli çıkar ve onurla bağdaşmayan bir anlayış vardı:

“Malûmunuzdur ki, Mîsâk-ı Millî’yi en nihayet Ankara’da tesbit etmiştim…İtiraf ederim ki, ben de hudud-u millîyi biraz Wilson prensiplerinin insanî maksatlarına göre ifadeye çalıştım. Hemen tasrih (açıklama) edeyim. O insanî prensiplere istinadendir ki, Türk süngülerinin müdafaa ve tesbit ettiği hudutları müdafaa etmişimdir….Zavallı Wilson anlamadı ki, süngü, kuvvet ve şeref ve haysiyetin müdafaa edemediği hudutlar başka hiçbir prensiple müdafaa edilemez.”

Osmanlı aydınlarının adına cemiyet kurup yardım dilendikleri Wilson’da gerçekte ilan ettiği prensipleri içinde geçen “insani maksatları” sadece Hristyan ahaliyi kapsamakta (Kürt Teali Cemiyeti vb. Kürt cemiyetleri kurmuş olan bazı Kürtler, Wilson Prensipleri’nden kendilerine verilmesini bekledikleri Kürdistan topraklarını Ermenistan haritası içinde görünce şoka uğrayacaklardır), Osmanlı İmparatorluğu ve Türklere yönelik gerçek düşünce ve niyetleri arasında tam bir karşıtlık bulunmaktadır. Osmanlı ve Türkler hakkındaki olumsuz, hatta düşmanca düşüncelerinin oldukça eski ve köklü olduğu anlaşılmaktadır. O kadar ki, açıkça Türkiye’nin haritadan silinmesi gerektiğini (Fromkin, David, A Peace to End All Peace: Creating the Modern Middle East, 1914-1922), Birkaç yıl önce, Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki ABD büyükelçiliğine atama yapılması gerektiğinde, bu göreve Henry Morgenthau’nun atanmasını öneren Albay House’a, “Türkiye diye bir yer kalmayacak ki” cevabını vermişti. Ona göre, Osmanlı Devleti nasıl olsa yıkılacaktı; bu yüzden de oraya bir atama yapılmasına gerek yoktu. House da buna karşılık, “iyi ya!” demişti, “gidip durumu yerinde görsün.”(Charles Seymour (ed.), op.cit., Vol. I, s. 96’dan aktaran Evans, op.cit., s. 29)

Aynı Wilson Yunanlılar İzmir’i işgale hazırlanırken İngiltere Başbakanı Lloyd George’un bu konuda kendisinden istediği onayı da esirgemiştir.

Ancak, Wilson Prensipleri Cemiyeti de, diğer manda ve himaye taraftarı cemiyetler gibi, Millî hareket güç kazanarak, günden güne zafere doğru ilerledikçe, kan kaybetmiş ve Millî Mücadelenin zaferle sonuçlanmasıyla yok olmuştur.