Sosyoloji

Walter Benjamin – Kafka, Ölümünün Onuncu Yıl Dönümü İçin

Kafka’nın ailelerinde baba oğlunun sırtından geçinir, devasa bir parazit gibidir. (s. 115)

El Greco gibi Kafka’da her jestin arkasındaki gökyüzünü yırtıp açar ama yine de -ekspresyonistlerin hamisi olan- Greco’da olduğu gibi jest belirleyici ve olayın merkezi olarak kalır. (s. 121)

Kafka’nın hayvan öykülerini, kahramanların insan olmadığını hiç algılamadan uzunca bir süre okuyabilir insan. Sonra maymun, köpek ya da köstebek olsun, yaratığın ismini görünce korkuyla irkilir ve insanların dünyasından çoktan uzaklaşmış olduğunu fark eder. Ama Kafka hep budur, insan davranışını geleneksel desteklerinden yoksun bırakır ve böylece onu bitip tükenmeyen düşüncelerin nesnesi haline getirir.

(Kafka’nın parabolleri), daha çok dinsel öğretilerle ilişkilidirler. …ve zaten kendi başlarına ele alınamazlar; öyle yaratılmışlardır ki, alıntılanabilir, bir şeyi aydınlatmak için anlatılabilirler. (s.122)

Kafka sıradan insanlardan sayılmak istiyordu. Attığı her adımla anlamanın sınırına gelip dayanıyor, başkalarını da oraya itiyordu. Kimi zaman Dostoyevski’nin Büyük Engizisyoncusuyla birlikte neredeyse şöyle diyecek gibidir; öyleyse önümüzde kavrayamadığımız bir gizem var. Tam da bu sebepten, onu insanlara vaz’etmeye, insanlara özgürlüğün de sevginin de önemli olduğu/olmadığını, önemli olanın sadece, hiç düşünmeden hatta vicdanlarına karşı gelerek teslim olmaları gereken o bilmece, o gizem olduğunu anlatmaya hakkımız vardı.” (s. 123/124)

Kafka ender rastlanır bir yetiye, kendi kendine paraboller yaratma yetisine sahipti. Gene de parabolleri açıklanabilir olan şeylerle tüketilemez, daha ziyade metinlerinin yorumunu engellemek için akla gelen bütün önlemleri almıştır. Bu metinlerin içinde özenle, temkinle hep diken üzerinde ilerlemelidir insan.

Kurtuluş varoluşa verilen bir pirim değil, Kafka’nın dediği gibi kendi alın kemiğinin yolunu şaşırttığı insanın son kaçış imkanıdır. (s. 124)

Kafka’nın metinlerini yanlış anlamanın iki temel yolu vardır, bunlardan biri onları natüralist bir perspektiften, ötekiyse doğaüstücü bir perspektiften yorumlamaktır. Gerek psikanalitik gerekse teolojik yaklaşımlar temel noktayı kaçırır. (s. 126)

Onun hikayelerindeki epik, Şehrazad’ın dilinde kazandığı anlamı yeniden kazanır: Geleceği ertelemek. Dava’da davalının umudu ertelemedir. (s. 127)

Kafka bir şeyi hep gestus olarak kavrayabilirdi. Anlamadığı bu gestus ise parabollerindeki bulanık noktayı oluşturur. Kafka’nın yapıtının çıkış noktası burasıdır.
Kafka’nın utancı, bu utancı yöneten yaşam ve düşünceden daha kişisel değildir, yaşamı ve düşüncesi için şöyle demiştir:: “kendi kişisel hayatını yaşamak için yaşamaz, kendi düşündüğünü düşünmek için düşünmez. Sanki bir ailenin kısıtlaması altında yaşamakta ve düşünmektedir… Bu bilinmeyen aile yüzünden… özgürlüğüne kavuşamaz.” Bu meçhul ailenin kimlerden -hangi hayvanlardan ve insanlardan- oluştuğunu bilmiyoruz. Ancak şu kadarı açıktır ki, Kafka’yı yazarak çağları yerinden oynatmaya zorlayan odur. (s. 128)

“Dava’nın asıl konusu, hatta bu inanılmaz kitabın asıl kahramanı unutmadır, …onun temel özelliğiyse kendi kendini unutmasıdır…” Willy Haas

Her unutulan, geçmişte unutulanlara -katılır- karışır, belirsiz ve değişken sayısız yeni melez oluşturur. Unutuş, Kafka’nın hikayelerindeki sonu gelmeyen ara dünyanın içinden çıkmaya çalıştığı kutudur. (s. 129)

Kafka’nın bütün yaratıkları arasında en çok hayvanlar düşünür. Adalet için yozlaşma neyse hayvanlar için de kaygı odur.
Ama en unutulmuş yabancı kendi bedenimiz olduğu için Kafka’nın kendi içinden kopup gelen öksürüğe neden “hayvan” adını taktığı biraz olsun anlaşılır. Öksürük büyük sürünün öncüsüdür. (s. 130)

…unutmak hep en iyi olanla ilgilidir (s. 133)

Cogito, Sayı 52, Güz 07, YKY