Sosyoloji

Volkan Arslan – Hemşin Müzik Kültürü ve Remzi Bekar

Hemşin
Müzik Kültürü ve Remzi Bekâr
– Özet

Karadeniz Bölgesinde yaşayan halkın bütününe
“Laz” tanımlaması yapılmasına rağmen bölgede geçmişten günümüze kadar yaşamış
olan birçok etnik topluluk olduğu da gözardı edilmemelidir.

Karadeniz Bölgesinin doğusunda, sahilden iç
kesimlere uzanan, dağlık bölgelerde yerleşik olan ve burada hayatını devam
ettiren bir topluluk da Hemşinlilerdir.

Hemşinlilerin, Türk ya da Ermeni soyundan
olup olmadıkları konusu, farklı görüşler neticesinde hala kesinlik
kazanmamıştır (Hâlbuki kimlik iradeyle
seçilen bir şeydir; örneğin gebe bir Yahudi, o bölgeye gidip doğum yapsa,
çocuğu Hemşinli mi olacak, tabii ki hayır. Kendini Ermeni olarak
tanımlayanlar Ermenidir
). (s. 1)

2. HEMŞİN’İN TARİHÇESİ

Hemşinlilerin Karadeniz Bölgesine gelişleri
daha çok efsanelere ve seyyahların naklettiklerine dayandırılmaktadır.

Hemşinlilerin anlattıkları birinci efsane,
ulu ataları Erzurum, Kars bölgelerinden bugünkü Hemşin bölgesine gelmişlerdir.
Ham/Hem ve Şem/Şin adındaki iki kardeş Hıristiyanlık dönemlerinde Çoruh ve Kaçkar
dağlarının denize yakın bölgelerinde ve dere kenarlarına yerleşiyor. Zamanla bu
iki kardeşin soyu sopu artıyor. Daha sonra yurt edindikleri yerlere sığmayarak
dört kola ayrılıyorlar. Ekinci ve bağcı olan 1. Pazar (Atina) Hemşinliği 2-
Viçe Hemşinliği 3- Abu Hemşinliği (bunlar erken Müslüman olmuşlardır) 4- Çoğu
göçebe ve yaylacı olan Hopa Hemşinliği.

İkinci efsane ise; Ulu ataları Hem / Hem ile
Şem / Şim adlı iki kardeş Kars’ın doğusundaki eski Ani vilayeti bölgesinden
şimdi ki Hemşinlik’e gelip yerleşmişlerdir. O zaman Hıristiyan dininde imişler.
Çoğalmışlar İslamlık yayılınca İslamlığı kabul etmişler” (Gündüz, 2002). (s. 4)

Tarih kaynaklarına göre Hemşinlilerin
ataları, iri gövdeli, dev yapıları ve güçleri ile ün salan, Horasan’da
Arsaklılarla1 birlikte 2200 yıl önce Amadan (Hemedan) bölgesine gelip yüzlerce
yıl bu başkent bölgesinde kalan sonrada Doğu Anadolu’ya geçen ulu – ilbeğleri soyundan
Amad- Uni (Amad / Hemedan Hanedanı) uruğundandır (boyundan). Amaduni uruğunun
Kars doğusundaki Arpaçayı ile Gökçegöl arasında Arakaz (Elegez) dağı
çevresindeki yaylalarda, şimdiki Revan / Erivan kuzeyindeki Araban kesiminde
yaşayan kolu 604’te başlayan son Sasanlı – İran işgali üzerine Bizanslılar
elindeki Çoruk boyuna oradan da 620 yıllarına doğru şimdiki Karadeniz bakarındaki
Hemşenlik bölgesine gelmişlerdir. Amad – Unili İlbeği Hamam Beğ, Çoruk
bölgesinden kuzey batıya geçip, yakılıp yıkılarak bozulan Dampur / Tambur
kasabasını yeniden şenlendirdiğinden “Hamam-ı Şen Hamam ŞEN” (=Hamam – abad /
Hamam’ın şenlendirdiği) diye anılıyor. “Ham – Şen / Hem –Şin” boy ve bölge adı
da bundan bozma ve kısaltma olarak kalıyor” (Gündüz, 2002). (s. 4-5)

Mehmet Bilgin “Doğu Karadeniz
Tarih-Kültür-İnsan” isimli çalışmasında Hemşin bölgesinin çeşitli dönemlerde
çeşitli yerlerden gelen insanların yerleştiği bir bölge olduğunu belirtmiştir.
Bölgedeki bazı yer adlarının Ermenice zannedilmesinden dolayı Hemşin halkının Ermeni
asıllı olduğu düşüncesinin öne sürüldüğünü ifade etmiştir. Bölgeye yerleşen
insanların çeşitli izler bıraktığını (koç ve koyun heykelli mezar taşları gibi)
yer isimlerinin ise Akkoyunlu ve Karakoyunlu boy birliklerini oluşturan
boylarla ve eski Türk ulusları ile bağlantılı olduğunu belirtmiştir (Bilgin,
2002). (s. 8)

Mehmet Bilgin “Doğu Karadeniz
Tarih-Kültür-İnsan” adlı çalışmasında (…) Hemşen Bölgesinde yaşayan halkın
kökeninin Akkoyunluların Purnak Boyuna dayandığını ifade ederken, Purnak
Boyunun bölge üzerindeki etkisinin ne derece önem taşıdığından da bahsetmiştir.

“İspir Bölgesinde (Pazaryolu-Erzurum yolunun
doğusuna düşen Koçun Boğazı denilen yerlerde) ve Furtuna Deresi vadisinde
Ülküköy ve Aşağı Vice’deki koç heykelleri, Çamlıhemşin ve yaylalarında koyun
yataklarının Purnek/Pornak/Pornag olarak adlandırılması, 18.yüzyılda Hemşen’den
Sürmene’ye göçmüş bazı ailelerin Purnaklıoğlu ismi taşıması ve 17.yüzyılda
sakinleri Hemşen Bölgesinden gelerek Karadere Vadisine yerleşen Trabzon’un
Araklı ilçesine bağlı Purnak (şimdi Taşgeçit) köyü, Hemşen Bölgesindeki Purnak
Boyunun varlığını tartışmasız bir şekilde ortaya koymaktadır.” (Bilgin, 2002).
(s. 14-15)

3. HORON KAVRAMI

“Horon; horom sözcüğünden oluşmuştur. Horom
kesilmiş ve tarla üzerinde dik olarak kümelendirilmiş, birkaç bağdan oluşan
mısırlara verilen bir addır. Horom’ların bulunduğu tarla uzaktan görünüş olarak
kollarını havaya kaldırmış bir şekilde duran insan kalabalığını andırmaktadır.”
(Demirkaya, 1990) (s. 22-23)

“Hor, Kor, Hori kelimeleri Yakutçada nakarat,
tekrar etme ve sıra ile vurmak anlamlarına gelmektedir. Hor’un Lapseki, Antep,
Urfa dolaylarında Sıra-Dizi anlamına geldiğini, Çağatayca’da düğün ve davetlerde
halka şeklinde oturmak anlamını taşıdığı bilinmektedir. Tatar, Türkmen ve
Başkırtlarda toplu olarak söylenen bir şarkı çeşidine “Hor” denir. Artvin
dolaylarında yonca otunu uzak bir yere taşırken dağılmaması için bükerek topak
ve sarma haline getirmeye Horum denir. O taraflarda halka ve daire halinde
oynanan oyuna da Horum denir.” (Karahasan, 2003). (s. 23)

Hemşinli tulum sanatçısı Remzi Bekâr’ın
verdiği horon çeşitleri listesi:

1- Büyük Düz Horonu

2- Memetina Horonu (Laz Horonu)

3- Çinçiva Rizesi Horonu

4- Ança Horonu

5- Samistal Kız Horonu

6- Hemşin Horonu

7- Ceymakçor Kız Horonu (Bakoz Horonu)

8- Bakoz Horonu

9- Anzer Horonu

10- Alican Horonu

11- Büyükoğlu Horonu

12- Papilat Horonu

13- Abdinin Rizesi Horonu

14- Eski Hemşin Horonu

15- İki Ayak Horonu

16- Sabah Horonu

17- Çarişka Horonu

18- Seydioğlu Horonu

19- Kaçkar Horonu

20- Hodeçur Horonu (Avcı Destanı)

21- Abdi Horonu

22- Sırtlının Rizesi Horonu

23- Ye Hala Horonu

24- Çinçiva Vişne Horonu

25- Tumas Horonu

26- Dik Büyük Horonu

27- Kaynaklı Rize Horonu

28- Polatın Rizesi Horonu

29- Çano Horonu

30- Çano 2 Horonu

31- Tapeçi (Langa Limanı) Horonu

32- Yüksek Hemşin Horonu

33- Paraçkur Kız Horonu

34- Polat Horonu

35- Rize Horonu

36- Mahmudoğlu Horonu

37- Ğant Horonu

38- Heveg Horonu

39- Kemer Horonu

40- Amlakit Kız Horonu

41- Sık Rize Horonu

42- Gotina Horonu

43- Yali Horonu

44- Apso Zanat Horonu

45- Alika Horonu (s. 25-26-27)

…horonların isimleri ve sayıları kişilere
göre farklılık göstermektedir. 52’ye kadar çıkan bu sayı, kimi horoncu ya da
tulumcuya göre aslında 6’yı geçmez. Bunun sebebi ise diğer horonların bu 6
horondan türemiş olduğudur.

Kimisinde ayaklar daha sert vurulur,
kimisinde daha yumuşak Örneğin Rize Horonunda ayağın yere daha sert vurulması,
Kaçkar Horonun da ise ayak hareketlerinin ön planda olması gibi farklılıklar
bulunmaktadır. (s. 34)

Sahil kesimindeki horonlar daha hareketlidir.
Hemşin horonları ise belli horonlar dışında genelde rahat oynanan horonlardır.

Yöre insanının çalışma biçimi ile de
zannedersem eşdeğer. Kolların havaya kaldırılması, indirilmesi gibi. Mesela
kolların ileri geri hareket ettirilmesini yayık sallama hareketine
benzetebiliriz. Sahil kesiminde daha farklıdır. Ağın denize atılması, çekilmesi
gibi. Ama muhakkak yaşayış biçimi ile ilgisi vardır. (s. 35)

…dereden ırmaktan suyun üzerinden taştan taşa
atlama, bol yağış olması nedeni ile çamurdan korunup çamuru aşmak için yürüyüş
biçimleri… (s. 36)

Hemşin Bölgesindeki kız horonlarına bakıldığında,
genelde “savuşlu” (horonun hareketli sayılabilecek şekilde 3 sağa 3 sola
gitmesi) horonlar olduğu görülür.

Savuşlu horonların genelinde hareketlilik
mevcuttur.

Kız horonlarına örnek olarak, Samistal Kız
Horonu, Amlakit Kız Horonu, Paraçkur Kız Horonu, Ceymakçor Kız Horonu gibi
örnekler verilebilir.

Hemşin Horonlarını diğer horonlardan ayıran
en önemli özelliklerden biri ise “sözlü horonlar (türkülü horonlar)” olmasıdır.
Horonlarda türkü söylenen ya da türkü atılan bu bölüme “fora” denmektedir. Fora’nın
Hemşin Horonlarındaki anlamı; dinlenmek, yorgunluk atmak, amacı ile rahat bir
şekilde sola doğru gidilerek türkü söylemektir. (s. 37)

Bütün horonlarda ki fora sola gider. Forayı
veren kişi “düş soluma” diyor. Sol tarafa gitmek anlamında. Hem türkü söylenilir,
hem de dinlenilir.

Hemşin Horonları “tulumla” oynanan
oyunlardır. Özellikle Batı Hemşin grubu denilen grupta tulumdan başka çalgı ile
oynanmaz.

Tulumcu ve Tulum imalatçısı Süleyman Serin’e
göre, İskoçyalıların Gayda dedikleri tulumun asıl adı, gaydadan gitmedir ve
onların gayda dedikleri tekli sestir. Bizim ilk icadımız öyle idi. İkili tulumu
doğal store, çiftli ses tulumda bulunduğunu ve İskoçlar bunun teklisini çalarak
kendilerini bizim gaydayla – tulumla dünyaya tanıttılar. Asıl yurdu Orta Asya
Gudadır (Topaloğlu, 2005). (s. 40)

İskoç Gaydasının adını tulumdan aldığına dair
ifadeler vardır. Hemşin’de tulum çalmaya kayda – gayda vurmak gibi bir ifade
kullanılması ve İskoçların da bu ifadeyi “Gayda” şeklinde aldıkları
belirtilmektedir.

Karadeniz Bölgesinde oynanan horonların
genelinde mutlaka horonu yöneten bir kişi vardır. Bu kişilere “Çavuş”
denilmektedir. Bu tabir her yörede aynı olmayabilir. Bazen “horoncu başı”
denildiği de görülmektedir.

Horonlar çevirenin komutları doğrultusunda
oynanır. Çeviren ve tulum çalan kişi arasında her zaman bir iletişim olmak
zorundadır. (…) Aynı zamanda tulumcuların horon kaidelerini çok iyi bilmeleri
gerekmektedir. (s. 43)

Eskiden tulum sesi, ayak sesi denirdi. Başka
ses olmazdı. Şimdi bırak sesi adam ağzında sakızla türkü söylüyor.

Günümüzde en çok duyulan uyarı “konuşma!”
uyarısıdır.

Hemşin
horonlarında yöresel olarak kullanılan uyarı ve komutlar şunlardır
:

Al yüru; al oyna gel bana bakeyim; al gene;
al oyna yüru boyle; al oyna tel ol tel; al da git; al bi daha yüru; yuksek
oyna; al oyna yuksel; al da ha boyle gel bana gel; gel bakeyim ha boyle; kalk
yuru; al da yuksel: Bu terimler horonun yukarıda oynandığı bölüme (kolların
yukarıda olduğu bölüm) geçilmesi gerektiğini belirten

komutlardır.

Asil ha boyle; kollari sallama, belleri
salla: Horonun yukarıda oynandığı bölümde kullanılan terimlerdir.

Al aşaği beraber; eller beraber, kollar
beraber, tulum ile beraber; say bi daha beraber; geliyor; eller eller; kara kiz
kaçti; hep beraber; yikil dağlar; hayde beraber, duy da ses ver; aha geldim;
geliyor geliyor; hayde hayde; geliyor dinle bak, say da beraber; geldi beraber:
Horonun aşağıda oynanan bölümüne geçmek için verilen komutlardır.

Bi sağ bi sol: Horona başlarken, fora
bölümünden önce ya da sonra, bulunulan yerde sağa-sola dönülmesi gerektiğini
ifade eden bir terimdir.

Duyulmadi parti 33 ; olmadi bi daha; bir daha
vur; olmadi gençlik; doymadum bi daha; üçtur beştur; ha boyle ha ha; say bi
daha parti; vur bi daha gelsun: Horonda yapılacak hareketlerin bir veya birden
fazla yapılması gerektiğini ifade eden terimlerdir.

İşle sağdan yüru, nani nani: Hemşin
horonunda, sağa doğru tempolu bir şekilde gidilmesi gerektiğini vurgulayan
komuttur.

Şimdi tek vur sol ilen; tek vur soluma; vur
soluma tek: Hemşin horonunda horonun aşağıda oynanan bölümündeyken sol tarafa
dönülerek yapılması gereken hareketi belirtmek için verilen komutlardır.

Üç git üç gel 34: Hemşin horonunda, horonun
aşağıda oynanan bölümünde sağa sola 3 adım gidip gelinmesi gerektiğini belirten
bir komuttur.

Şimdi çapçap (alkış): Hemşin, Papilat ve Çift
Ayak horonunda, sola, sağa ve tekrar sola dönülerek iki elin birbirine
vurulacağını belirtmek amacı ile verilen bir komuttur.

Ha bir, ha iki, üçtur beraber; bir, iki üç;
vurdi, geldi, şaşti, küt; hop, küt, pat; vur bi daha vur; bir, iki, üçtur vur
içeri; işlemeden içeri vur; şaşti uçalum beraber: Hemşin horonunda “içeri
vurmak” olarak tabir edilen bölüme geçmek için verilen komutlardır.

Şimdi düş soluma yüru: Hemşin horonunda
aşağıda oynanan bölümde sola dönülerek yürünmesi gerektiğini belirten komuttur.

Orasi… bas geri bas: Hemşin horonunda sola
doğru dönüp yürüme komutu verildikten sonra sağa dönmeden, geriye tempolu bir
şekilde gelinmesi gerektiğini belirten bir ifadedir. Hemşin Horonunun yapısında
bulunmamasına rağmen son zamanlarda uygulandığı görülmektedir. (s. 45-46)

4. HEMŞİN HORONLARINDA ATMA TÜRKÜLER

Hemşin horonları ve türküleri, Hemşin
kültürünün önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.

F.Gülay Mirazaoğlu atma türküleri “yapısal ve
işlevsel açıdan icra gelenekleri” adı altında inceleyerek, “iki gurubun, ya da
iki kişinin karşılıklı olarak irticalen türkü söylemesidir” sözleriyle
tanımlamıştır. Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinde, bu şekilde söylenen
türkülere verilen isimlere; atma türkü, atma, atışma, çatma, çatışma, kesme
türkü, karşılıklı türkü, karşı – beri, karşılama, karşılaşma, kovalama şeklinde
örnekler vermiştir.

Yapısal özellik bakımından atma türkülerin
nazım biriminin dörtlük olanlarının genellikle mani dörtlükleri şeklinde olduğunu,
7’li hece kalıbıyla ve üçüncü dizenin serbest olarak söylendiğini ifade
etmiştir. Kafiye şemaları aaba, abab ve abcb şeklinde olup dörtlükler dışında
nazım birimi beyit şeklinde ve üç mısralık bentlerden oluşanlarda vardır. (s.
47)

Kadınlar arasında yapılan kına geceleri gelin
kaynana atışması için verimli bir ortamdır.

…bir diğer icra ortamı da yayla
şenlikleridir.

…uğurlamalarında atılan türküler…

“Şairin, bir konu seçip, o konuda manası ve
sözleri kendisine ait olmak üzere türkü söylemesine “atma türkü” denir.

Atma türkünün iki şekli vardır:

1- Her yarım türkü birbiri ile kafiyelidir.

Türkülerin yedili duraklara riayet edilerek
iki mısra şeklinde yazılmasına yarım türkü denir. (Ak, 1998; 8) (s. 49)

2- Atma türküler tam türkü 39 şeklinde de
olup, bunlar arasında kafiye aranmaz fakat anlam bütünlüğü aranır.

Yedi heceli dört mısradan oluşan türkülere
(isterse iki mısra halinde yazılmış olsun) tam türkü denir (Ak, 1998; 8). (s. 50)

Hemşin yöresinde horonlarda söylenen
türküler, horonun kaidesiyle doğru orantılıdır. Türkü söylenirken türküyü atan
ve alan kişi ya da kişiler olmalıdır. Oynanan horona göre de türkü kaidesi
değişmektedir. Türküyü atan kişi ya da kişiler, söylenen sözü kaideye uygun
olarak iki kere tekrar ederler. Türküyü alan kişiler de aynı şekilde aynı sözü
iki kere tekrar ederler. Çalışmada verilmiş olan örnek şu şekildedir:

“1.Grup Bana Osoğlu derler

2. Grup Bana Osoğlu derler

1. Grup Ben bi yüzi karayim

2. Grup Ben bi yüzi karayim

1. Grup Verun bağa bir güzel

2. Grup Verun bağa bir güzel

1. Grup Ben yardan fukarayim

2. Grup Ben yardan fukarayim” (Ak, 1998) (s.
60-61)

Daha çok mecilerde, kadıbağı kurularak, yani
birkaç kişi bir tarafta, birkaç kişi de diğer tarafta olmak üzere, gelin ve
damat tarafları, ya da iddialı taraflar olarak, kaidesiyle söylenen türkülere
çatma türkü denilmektedir. Bu tip türküler (7+7) hece vezni ile söylenmektedir.
(s. 63)

5. REMZİ BEKÂR

Bekiroğlu’ndan Remzi Bekâr 1937 yılının mart
ayında Rize iline bağlı Hemşin İlçesi Nurluca Köyü’nde dünyaya gelir. Babası “taşçı”
ustası Celal Bekâr, annesi Emine Bekâr’dır.

Remzi Bekâr, yedi çocuklu fakir bir ailenin
en küçük çocuğudur.
Babası, annesi okuma-yazma
bilmemektedir. Küçük yaşından itibaren öğrenmeye büyük heves ve isteği olan Remzi
Bekâr, okuma yazmayı okula gitmeden evvel öğrendiği için eğitim hayatına öğretmenler
kurulu kararıyla 3. sınıftan başlar.

1954 senesinde köyünden ayrılarak gurbete
çıkar. İlk gurbet yeri de Erzurum’dur. 1 sene kadar Erzurum’da çalıştıktan
sonra gurbet hayatına İstanbul’da devam etme karan alır. 1956 senesinde o
sırada yeni açılan Divan Oteli’ne komi olarak girer.
1964 yılında askerliğini Ankara Orduevi’nde yaptı. 1968 senesinde
eşi Aysel Hanım ile evlenir. Aysel Hanım, İsparta’nın Uluborlu İlçesi’nden PTT
memuru Mehmet Akbatur’un kızıdır. Bu evlilikten, 1969 senesinde oğlu Mehmet
Serdar Bekâr ve 1974 yılında da kızı Ayşe Selin Bekâr dünyaya gelir. (s. 82)

Remzi Bekâr, 1990 yılında Divan Oteli’nden
şef garson olarak emekliye ayrılır. O güne kadar hem işini sürdürür hem de
Tulum icrasını devam ettirir.

1946 yılında Çayeli’nin Çilingir Köyü’nden
Nurluca (Çanava) Köyü’ne gelen düğüncülerin elinde tulumu gördüm. Uzaktan
harika bir ses duyuyordum, duyduğum bu güzel ses içime işliyordu. O günden
sonra tulumun sesine âşık olmuş ve tuluma olan ilgim fazlasıyla artmıştı. (s.
83)

Remzi Bekâr’ın 13 yaşında iken yaşadığı bir
olay çok dikkat çekicidir.

İngiliz organolog / müzikolog Laurence Piçken
bölgeye bir alan araştırması için gelmiştir. (Bu
görüşme dolayısıyla tulum icracısı olarak uluslararası literatüre girer).

(1964’ten sonra) Ankara Radyosu’nun önemli sanatçılarından
biri olan merhum Ziya Taşkent ile tanışır. Ziya Taşkent, Ali Can ile
tanışmasını sağlar. (Böylece radyoda) program yapma imkânı doğar. (s. 86)

İlerleyen yıllarda tulum çalgısına özel ilk
plak ve ilk TV programını gerçekleştirir.

Tulum: nefesli çalgılar ailesinden polifonik
yapıya sahip 5 perde, 6 tam sesten oluşan bir halk çalgısıdır.

Dünya üzerinde tulum çalman başka bölgelerde
de bu çalgı dışında çalgılar kullanılmaktadır. Yalnızca Hemşin’de tulum tek
çalgı olarak yerini almış ve muhafaza etmektedir. (s. 116)

Arslan, Volkan. Hemşin Müzik Kültürü ve Remzi Bekâr. Haliç Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016

İlgili Makaleler