VATANDAŞLIK
VATANDAŞLIK
Vatandaşlık, din,
hukuk, ahlâk, örf, âdet ve larih gibi ortak kültürel unsur ve değerlerle
birbirlerine bağlanan ve muayyen bir toprak parçası (ülke) üzerinde yaşayan insanların
meydana getirdikleri toplu yaşama düzenine verilen isimdir.
Özellikle hukukî ve
siyasî literatürde çok kullanılan vatandaşlığın hukukta ve siyaset biliminde
ayn manası vardır. Hukukî kaynaklarda vatandaşlık, siyasî cemiyet, yani
devletle o siyasî toplumun herhangi bir ferdi arasındaki ilişkiler, karşılıklı
hak ve vazifeler karşılığı olarak kullanılır. Siyasî sınırlarla çevrilmiş bir
vatan parçasında bir bayrak ve idare altında yaşayan insanlar, o siyasî camia
içindeki sosyal hayatlarını sürdürebilmek için birbirlerine karşı belli bir
takım sorumluluklar, haklar ve görevlerle bağlıdırlar. Bunlara hukukî
kaynaklarda “vatandaşlık hak ve görevleri” de denir.
Devletler hukukundaysa
vatandaşlık, bir ülkenin teb’ası, uyruğu olmayı ifade eder; az Önce zikredilen
hukukî muhtevasıyla bir devletin kendi halkından, vatandaşından veya
devletinden olmayan bir kişiye, halkından her hangi birine tanıdığı haklan tanıması
mukabilinde kullanılır. Bazı ülkelerin, sömürgelerindekilere veya bir başka ülkeden
kendisine sığınanlara, kendi vatandaşı gibi muamele etmeyi kabul etmesi veya
etmemesi böyle bir manayı muhtevidir. Bu, devletler hukukunda, vatandaşlığa kabul
veya vatandaşlıktan çıkarma tarzında ifadesini bulur. Yine bazı ülkeler, bir
diğer ülkeden olanlara kendi vatandaşına tanıdığı bazı haklan fânır ki, buna
da, iki ülkenin de vatandaşı olma anlamında “çifte vatandaşlık” denir.
Siyaset biliminde
vatandaşlık özel bir anlam kazanmış olup bir takım hak ve görevlerde kişilerin
ortak ve eşit olmalarını ifade eder. Bu eşitlik ve ortaklık antik Yunan
sitelerinde, Roma’da sadece hür olan vatandaşlar arasındaydı. Günümüzün demokratik
ülkelerde, bazı farklılıklar olmakla birlikte bu mana daha da genişlemiştir.
îzzet ER