Felsefe Yazıları

Vahdet-i Vücud Panteizm’den Farklı mıdır? (İslam Felsefesi)

Vahdet-i Vücûdun Müşkili: Panteizm felsefe/soru_isareti

Vahdet-i vücûd inancının doğru anlaşılmasını engelleyen konuların başında “panteizm” veya “vahdet-i mevcud” düşüncesi gelmektedir. Zira vahdet-i vücûd ile panteizm birbirine karıştırılarak her ikisine de karşı çıkılmaktadır. Oysa bu iki düşünce tamamen birbirinden ayrı şeylerdir. Panteist telakkiye veya vahdet-i mevcud anlayışına göre, Allâh ile âlem bir şeydir. Allâh, mevcud olan şeylerin tamamından ibârettir. Tabiatı, bir nev’i hayal sâhibi bir vahdet tasavvur ederek ona ibâdet ederler. Hegel, Didero, Spinoza, Dekart, Revâkıyyûn ve İskenderiye mektebi filozofları, genelde panteisttirler. Ogüst Kant panteizmi pozitivizm adı altında geliştirmiş ve “Allâh’sız kâinat, rûhsuz insan, cevherteryalizm de bir bakıma pozitivizmin devamıdır.
Vahdet-i vücûda karşı çıkan âlimler genellikle onu, Cenâb-ı Hakk’ı âlemin mecmuu sayan, O’nu icab ve zarûrete tâbi, irâde ve şuurdan mahrum olarak gören panteistlerin görüşleriyle karıştırırlar. Bu iki görüş, iki ayrı bardağa konmuş deniz suyu ile menba suyuna benzer. Uzaktan bakan bunların hangisinin deniz suyu, hangisinin menba suyu olduğunu ayırt edemez. Ancak bu ayırım, tadarak yapılabilir. Nitekim Elmalılı Hamdi Efendi, Bakara Sûresi tefsirinde: “İslâm’da emrolunan îmân, “La ilahe ilâllah” tevhîdi; Yâni tevhîd-i ulûhiyyettir. “La mevcûde illâ Hû” diye ifâde edilen tevhîd-i vücûd değildir. Bu olsa olsa tarîk-i ma’rifette kat-ı merâhil etmiş havass için mevzuu bahs olabilir. Bizim nazarımızda “tevhîd-i vücûd” ale’l-ıtlak münker değil, belki keşfen isbat olunmuştur. Lakin “Allâh” dan başka mevcud yoktur.” demekle “Her mevcud Allâh’tır.” demek arasında pek büyük fark vardır. Evvelkisi “tevhîd-i mahz” olabilir. Lakin ikincisi “şirk-i mahz”dır. “Allâh’tan başka mevcud yoktur.” denildiği zaman, mâsivâya isnad edilen vücûdun hakîkî olmayıp hayalî, vehmî, şuurda mün’akis bir emr-i zıllî olduğu ve vücûd-ı hakîkînin Allâh’a âit bulunduğu ikrar edilmiş olur.” diyerek vahdet-i vücûda karşı çıkmaz ve bir bakıma kabul ederken, panteizm demek olan vahdet-i mevcudu şu ifâdelerle reddetmektedir: “Her mevcud Allâh’tır.” denildiği zaman varlıkta tam bir kesret kabul edilmiş ve hepsinin Allâh olduğu iddia edilmiş oluyor ki, bu tevhîd değil, aksine Allâh’ı çoğaltmak ve O’na şirk koşmaktır. Bu vahdet-i vücûd değil, ittihat-ı vücûd veya hululdür. Allâh’ı inkâr ile âlemi isbattır. Bir’i “her” yapmaktır. Ortağı olmayan Allâh’a sonsuz ortaklar koşmaktır. Bunun adı “panteizm” veya “ittihad-ı ilâhiyet’tir. Panteizmde Allâh ve vücûd, hakîkaten herşey ile ittihad ve hulul hâlindedir.”

Hak Dini Kur’ân Dili, İstanbul 1971,1,576-577 tasavvufalemi.com

Vahdet-i vücud ve Panteizm arasındaki farklar

1.Vahdet-i vücud ilmi peygamberler ve onların varisleri olan veliler vasıtasıyla,hakiki menba’ olan Cenab-ı Hak’tan nazil olmuş bir ilimdir.Vücudilerin (Panteistler) ilmi ise,cismani duyguları ile bu süfli alemden aldıkları bilgileri delil kabul ederek varlığın birliğini sezmelerinden ibarettir.
2.”Vahdet-i vücud müşahidleri” muhakkikler arasında ihtilaf yoktur.Fakat vücudiler arasında ihtilaflar vardır.Çünkü ilimleri hislerinin ve nazari akıllarının icad ettikleri delillere dayanmaktadır.His ve akılların idrak dereceleri ise birbirinden farklıdır.
3.Vahdet-i vücudu müşahede edenler Hakk’ın zatına ”meçhul-i mutlak”derler;ve onu her çeşit sıfattan tecrid ederler.Fakat ”uluhiyet” mertebesinde,Hakk’ın zatını işitme,görme,irade,kudret v.s gibi sıfatlarla muttasıf bilirler.Vücudiler ise Hakk’ı ”İlk illet” (İllet-i ula) ve ”cevher” olarak isimlendirirler.
4.Vahdet-i vücudu müşahede edenler taayyünat ve aşyanın ”hakikat”inin Hak olduğunu söylerler;fakat taayyünatın ve eşyanın kendisine ”Hak” demezler.”Hak Hak’tır; ve eşya da kendi zalarında eşyadır” derler.Vücudiler ise eşyanın taayyünlerinin ve zatlarının Hak olduğunu söylerler.
5.Vahdet-i vücudu müşahede edenler arasında farklı nazariyelere tabi’ olan fırkalar yoktur.Vücudiler ise birbirinden farklı nazariyyeler takip ederler.Mesela Spinoza’ya göre sıfatlar ,”cevher” kabul ettiği ”illet-i ula”nın zat ve hakikatini teşkil eden şeylerdir.
6.Vücudiler varlığın birliği hakkındaki fikirlerinde vahdet-i vücudu müşahede edenlere benzerler.Bu benzeyiş İslam ”zahir uleması” nı Vahdet-i vücud itikadından ürkütür;ve Hakk’ın eşyadantenzih edilmesi için ,onlar akli deliller ortaya koymaya mecbur olurlar.
7.Vahdet-i vücudu müşahede edenler ”Vücud-i hakikinin her mertebesinin bir hükmü vardır;ve ona riayet etmek lazımdır”derler.Binaenaleyh bu ”suret alemi”nde Peygamberin getirdiği şeriat ile tesbit edilmiş olan amellereson derece riayet ederler.Vücudiler ise,kendilerini böyle bir kayıt ile bağlı ve mükellef bilmezler.
8.Vahdet-i vücudun son derece güç anlaşılan inceliklerini ”zevk” ve ”vicdan” ile anlamak için önce bunun Kur’an,hadis-i şerifler ve enbiya ile evliyanın ledünni ilimlerinin özü (lübb) olduğuna şüphe etmeksizin inanmak,sonra da bu ilmin hakikatine vasıl olmak için ”bir insan-ı kamilin terbiyesi ve nazarı altında ,ale’t-tedric süluk görüp hal-i fenayı tahsil etmek lazımdır.” Halbuki vücudilerin ilimlerini ve aralarındaki ihtilafları anlamak için ”akl-ı dimaği ve zeka-yı tabii” yeterlidir.
9.Vahdet-i vücud ilmi ilahi hikmetlere ait bir ilimdir.Bunu müşahede edenlere ”hakim-i ilahi” derler.Vücudilik ise tabii hikmetlere ait bir ilim olup,muhtelif kavimlerin filozoflarınca ifade edilmiştir.Bun ilmin alimlerine ise ”hukema-yı tabiiyye” denir.
10.Vahdet-i vücudu müşahede edenlerin ilmi birbirlerinden alınmış bir ilim değildir. ”Fean-fillah” dedikleri halin vuküundan sonra kendilerinde meydana gelen bir ”ilm-i şuhudi”,yani müşahedeye dayanan bir ilimdir.Vücudilik ise,filozofların birbirlerinden aldıkları ,sonra kendi akıllarına göre genişletip ifade ettikleri bir ilm-i nazari,yani akli görüşlere dayanan bir ilimdir.Şu halde Vahdet-i vücud ilmi ”ilm-i kal” değil ”ilm-i hal”dir.
11.Vahdet-i vücudu müşahede edenler Cenab-ı Hakk’ı hem ”tenzih” ve hem de ”teşbih” ederler.Nitekim bunların karşısında İslam zahir uleması ise yalnız ”tenzih” ederler.Muhakkiklerin müşadeleri ise ikisinin ortasındadır.

Merhum mevlevi arif Ahmed Avni KONUK efendi (Rh.A.) forumankebut.net

İlgili Makaleler