ULU’L-EMR
ULU’L-EMR
Sözlük anlamı,
“Yeüri sahipleri”dir. Islâ-mî ıstılahla ise, müslüman bir toplumu yönetme
durumunda olan Halife, Sultan, Reis ve Kadı gibi anlamları olan
“Ulu’1-Emr” kavramı, Kur’an-ı Kerim’in Nisa süresindeki 59. ayette
geçen “ulu’1-emr” den geliştirilmiştir: “Ey inananlar! Allah’a
itaat edin, Resulü’ne ve sizden olan “ulu’I-emr”e itaat edin. Eğer
herhangi birşeyde anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahiret gününe (gerçekten)
inanıyorsanız- onu Allah’a ve Resulü’ne götürün. Bu daha iyidir ve sonuç bakımından
daha güzeldir.” Aynı surenin 83. ayetinde de bu kavram geçmektedir
“Onlara güven ve korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar. Halbuki onu
peygambere ve aralarında “ulu’l-emr”e götürselerdi, içlerinden işin
içyüzünü araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.”
Kur’an-ı Kerim’de “Ulu’l-Emr”in
hangi anlamda kullanıldığı hakkında ashab ve tabiin ulemasından değişik
görüşler nakledilmiştir: a-Emirler (Ümera): Ebu Hureyre, tbni Abbas -bir
rivayette-, Zeyd b. Eşlem, Süddî ve Mu kati I (R. Anhüm)’in görüşleri; b- Ulema
ve Fukaha: Ibni Abbas, Cabİr b. Abdillah, Hasan, Ebu’l-ÂIiyye, Ata”,
Nahaî,
Dahhak ve -Husayf in
rivayetinde- Müca-hid’in görüşleri; Fazla yaygın olmayan bazı nakillerde de:
c-Resuîullah (s.) dönemindeki Seriyye komutanları; d- Resul ullah (s.)’in
ashabı; e-Ebu Bekir ve Ömer (R. An-hüma);/-EA/-İ Beyt’ten Emirler; h-Emr-i
Bi’l-Ma’rufta bulunanlar şeklinde teviller yapılmışsa da, müfessirlerin
tercihleri birinci ve ikinci şıklarda yoğunlaşmaktadır. Müfessir Kurtubî, Nisa
58. “Emanet” ile ilgili ayetin ümeraya, bu ayetin de raiyyeye hitab
ettiğini belirtir. 59. Ayetin devamında da, çıkabilecek sorunların halli için
dolaylı olarak ulemaya müracaat edilmesi emredil-mektedir. Cassas ise, ayetteki
“Ulu’1-Emr” aynı anda fukaha ve ümerayı içermektedir, der. tslamî sistemde,
emir olan şahıs ya müc leh iddir ya da etrafını oluşturan çeşitli bilim
dallarına ait bilgin ve müc leh idlerden müteşekkil bir Şûra ile hareket
etmektedir. Birinci durumda kendisi, hem fakih hem de emirdir. İkinci durumda
da emirlik vasfı onda, fakihlik vasfı da kararlarında danıştığı Şûra
heyetindedir. Gerek birinci durumda ve gerekse ikinci durumda karar, îslamî
devlet yapısına göre, Allah (cc) ve Resn-lü’nün (s.) emir ve yasaklan
gözetilerek verileceğinden, Ümeraya itaat (Ulu’1-Emr) Allah (cc) ve Resulü’ne
(s.) itaatle beraber zikredilmiştir. Ayetin devamındaki, “Birşeyde
anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahiret gününe (gerçekten) inanıyorsanız-onu
Allah’a ve Resulüne götürün” emrinden bu kayıt çıkmaktadır. Bazı
müfessirlere göre, sözü edilen anlaşmazlık, raiyye ile Ulu’1-Emr arasındaki
anlaşmazlıktır. İsmail Hakkı Bursevi’nin ayete getirdiği yorum oldukça
orijinal ve derli topludur: “Onlar (Ulu’1-Emr) Hulefa-i Raşidin ve onlara
uyan mühtedilerden Hak yolda emirler ve
adaletli valilerdir.
Ama zalim emirler, itaatte Allah’a ve Resulü’ne atfedilmekten uzaktırlar.
İnsanların mallan m kahr ve galebe yoluyla almış olduklarından mütegallib hırsızlar
hükm ündedirler onlar.” (Ruhu’1-Be-yan, 2/228).
Nurettin YILDIZ Bk.
Ehl-i Hal ve ‘l-Akd Hilafet, İmamet,