İdeolojiler Tarihi

Türkiye’de İslamcılık (1920-1970)

İSLAMCILIK

«İslamcılık» terimi XX. yy.ın başında Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkçülüğün karşısında Osmanlıcılık ile birlikte yer alan siyasal akımın adı olarak kullanılmağa başlamıştır. Türkçülük akımının temsilcilerinden Yusuf Akçura, Kahire’de çıkan Türk gazetesindeki Üç tarzı siyaset adlı yazısında, osmanlı birliği ve türk birliği ülküleriyle birlikte İslâm birliği ülküsünün varlığını konu edinmişti (1904). Türkçülük akımının kuramcısı Ziya Gökalp Türkleşmek, İslâmlaşmak, muasırlaşmak (1918) kitabında, Türkçülük akımının temsilcilerinden Ahmet Ağaoğlu Üç medeniyet (1920) eserinde İslâmcılığı Türkçülükle karşılaştırıyorlardı. Bu akım, özellikle İkinci Meşrutiyet’ten sonra etkili olmuş ve temsilcileri batı emperyalizminin siyasal baskısına karşı çıkarak İslâm ülkelerinin halifelik çevresinde birleşmesi gerektiğini savunmuşlardı. İslamcılar dinle devleti birleştiren teokratik düzenin devamını, şeriata bağlılığı savunuyorlar ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde uygulanan devrim hareketlerine hemen hemen bütünüyle karşı çıkıyorlardı. Cumhuriyet’in ilânından sonra halifeliğin kaldırılması (3 mart 1924), şeriat mahkemelerinin kaldırılması (1 mayıs 1924), tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 kasım 1925), yeni Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle şeriat hükümlerinin uygulamadan kaldırılması (1 temmuz 1926), İsviçre Medenî Kanunu’na dayanılarak hazırlanan yeni Medeni Kanun’un kabulü (4 ekim 1926), ibadetin türkçeleştirilerek türkçe hutbe okunması (1927), İslâmlık ve şeriatla ilgili hükümlerin Anayasa’dan çıkarılması (10 nisan 1928), latin yazısı (1 kasım 1928), türkçe ezan (1933) v.d. hareketler, İslamcı akımın ilkeleriyle çatışmaktaydı. Laiklik ilkesini ve batı uygarlığını benimseyen Türkiye Cumhuriyeti, İslamcılığın bütün bütüne karşısında yer alıyordu; Cumhuriyet’in ilânı ve birbirini izleyen devrim hareketleri islâmcı akımın ilkeleriyle çatışmaktaydı. Bakanlar Kurulu kararıyle kapatılan (1924) Terakkiperver Fırkası, Şeyh Sait Ayaklanması (1925), Menemen Olayı (1930) v.d., İslâmcılığın laikliğe ve batı uygarlığına karşı çıkan ilkelerini değiştirme amacını gütmüştü. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok partili siyasal yaşayışa geçilirken halk topluluklarının eğilimlerinin göz önünde bulundurulması iddiasıyle İslâm dinine, şeriata bağlılığı öngören siyasal partiler kuruldu: Sıkıyönetim tarafından kapatılan İslâm Koruma Partisi (1946), Türk Muhafazakâr Partisi (1947) v.d. İkinci Meşrutiyet’ten sonra islâmcı akımın görüşlerini savunan Sebilürreşat dergisi bu dönemde yeniden yayımlanmağa başladı. Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu dergisi, İslâm, Hakkaniyet dergileri v.d., Hz. Muhammed’in yaşadığı Asrı Saadet adı verilen dönemin üstünlüklerini, şeriat adı verilen İslâm hukukunun batı hukuk ilkelerine üstünlüğünü savundular. İslamcı görüşün çevresinde toplananlar Milli Eğitim Bakanlığının yayımlamakta olduğu bilimsel İslâm ansiklopedisi ne karşılık bir Türk-islâm ansiklopedisi yayımlamağa giriştiler. Demokrat Parti yöneticilerinin din ve devlet konularını birbirinden ayıran laiklik ilkesini yeniden gözden geçirme çağrısı, halka mal olmuş ve olmamış devrimler şeklinde bir ayrıma girişmeleri, din bağından yararlanarak islâm ülkeleriyle siyasal ilişkilerin güçlendirilmeğe çalışılması v.d., islâmcı akımın yeniden güçlenmesine yol açtı.

Karşıdevrimcilerin islâmcı görüşü savunması, Atatürk devrimlerini savunagelmiş C.H.P.’nin  de islâmcıların bazı görüş ve davranışlarını uygulama alanına geçmesinde çeşitli katkıları olmasına yol açtı. Din eğitimi, bazı türbelerin açılması hakkında kanunun kabulü, radyoda Kur’an ve Mevlit okutulması gibi davranışlar, 1950’deki iktidar değişikliğinin islâmcı akıma verdiği tavizler arasında yer aldı. Sonradan yerini merkezi Ankara’da bulunan CENTO’ya bırakan Bağdat Paktı, D.P. genel başkanı ve Başbakan Adnan Menderes’in İslâm birliğini gerçekleştirme yolunda bir çabası olarak yorumlanmıştı. Türkiye’de İslamcılık zaman zaman cemaat bazında ticanîlik, nurculuk, süleymancılık gibi v.d. akımlarda siyasette ise Milli Nizam Partisi ve bu partinin kapatılmasının ardından Milli Selamet Partisi’nde bir siyasal görüşün ifadesi oldu.

İlgili Makaleler