Sosyoloji

Türk Sosyologları: Mehmet Ali Şevki Sevündük ve İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu

Mehmet Ali
Şevki Sevündük ve İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu

Mehmet Ali Şevki Sevündük

1882 yılında İstanbul’da doğdu. 1907 yılında
Hukuk Mektebi’nden mezun oldu. 1903-1908 yıllarında Maliye Düyunu Umumiye
Kalemleri Kâtipliği, ardından Kavala İdadi Hayriyesi Ders Nazırlığı ve
Muallimliği yaptı. 1918’de Darüleytam Müdürü Umumi Muavinliği’ne, 1924 yılında
da Çamlıca Kız Orta Mektebi Müdürlüğü’ne getirildi. Mehmet Ali Şevki Bey,
1930’lu yıllarda ise sırası ile Kadıköy Erkek Mektebi Tarih-Coğrafya Muallimliği,
Vefa Lisesi Coğrafya Öğretmenliği ve 1938-1940 yıllarında İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tecrübi Sosyoloji Okutmanlığı yaptı. Bu görevinden hastalığı
nedeniyle ayrılmak zorunda kaldı ve 1963’te öldü.

Science Sociale ekolünü ülkemize taşıyan
isim Prens Sabahattin; ekolün çizgisinde alan araştırmaları yürüten isim de
Mehmet Ali Şevki Sevündük’tür. Ona göre, sosyolojinin basma kalıp ilkelerinin
karşısına gözleme ve deneye dayalı bir yöntem konulmalıdır. Gözlem, anket ve
monografi teknikleri sosyolojiye pozitivist ve pragmatik bir özellik kazandırmıştır.

Sosyolojinin objesi tarih değil, insan
gruplarıdır. Bunun için monografik ankete başvurulur. Olaylar yerinde ve yaşarken
gözlemlenir. 1918’den itibaren, Meslek-i İçtimai dergisiyle Science Sociale
ekolünü canlandırmayı, etkili hale getirmeyi dener. Köy sosyolojisini merkeze
alan çalışmalar planlar.

Mehmet Ali Şevki Sevündük’ün tüm çalışmaları,
Osmanlı Tarihinin Sosyal Bilimle Açıklanması
adlı bir kitapta toplanmıştır.

Köy
Sosyolojisi

Sosyolojik içerikli ve fiili köy çalışmaları,
1930’larda Mehmet Ali Şevki Bey tarafından Kurna Köyü Monografisi ile gerçekleştirilmiştir.

Kurna köyü çalışmasında isim yapma dışında
ciddi veri ve değerlendirmelere rastlamak olanaksızdır.

Eğitim
Sosyolojisi

Ülkemizin, ekonominin her alanında
gereksinim duyduğu girişken iş adamları yetiştirecek bireyci bir eğitim felsefesine
ihtiyacı vardır.
Devlet müdahalesinin
olduğu her yerde kadrolar tekdüze yetiştirilir.

Aile
Sosyolojisi

Bireyci ve çağdaş aile, bu yapıya uygun bir
eğitimle birlikte donatılmış, bağımsız ve girişken bireyler yetiştirir.
Çağdaş Batı uygarlığını Kuzeybatı Avrupa
çevresinde oluşmuş bireyci ailenin yetiştirdiği bağımsız ve girişken bireylerin
ürünü sayan Sevündük, ülkemizin temel sorunlarını bireyi bu özelliklerden
yoksun bırakan aile eğitimine bağlamaktadır.

Osmanlı
Tarihini Açıklama Çabaları

Türklerin ana yurdu olan Orta Asya göçebe yaşam
biçimine elverişlidir ve kamucu tipte toplumları ortaya çıkarırlar.

Anadolu yaylası doğu ile batıyı birbirine bağlayan
yolların da kesiştiği bir yerdedir. Anadolu içlerinde yaşayanlar kamucu
kurallara bağlı kaldıkları halde, kıyıda yaşayanlar ticaretle uğraştıkları için
kamucu kuralları gevşeterek ilerleme ve gelişme yolunu tutabilmişlerdir.

Orta Asya steplerinden göç eden Türklerin
bir kısmı İran üzerinden Anadolu’ya gelmişlerdir. Buralara gelen Türk göçebe
çobanlar tarıma elverişli yerlerin meydana getirdiği tarımcı toplumlarla çatışmışlar
ve sonunda yerli tarımcıları vergiye bağlayarak devletleşme yolunu
tutmuşlardır. Yerli tarımcıların üzerine kılıcının hakkıyla konan aşiret başbuğu,
bunun ardından tımarlı sipahi olmuştur.

Sipahiler fethettikleri toprakları tımar,
zeamet ve has adıyla üç sınıfa ayırmıştır. Tımar ve zeamet sipahilere, has şehzadelere,
vezirlere, beylerbeyine dağıtıldıktan sonra geriye kalanı “has-ı humayun” adıyla
padişaha kalmıştır. Tımar ve zeamet sahipleri de bu toprakların mülkiyetine değil,
sadece yönetimine memur kimselerdir. Aslında bu toprakların hepsi devletindir

Sevündük’e göre, Osmanlı siyasal birliği
kuruluşunda, yönetici grubu Müslüman ve Müslüman olmayan “reaya” üzerinde kurduğu
bir devlettir.

Sevündük’e göre, toplumsal değişmenin itici
gücünü dinde değil, toplumsal yapıda aramak gerekir. Osmanlı toplumunun geri
karılışının temel nedeni, öteki Asya Türk toplumları gibi üzerinde yaşadıkları
coğrafya koşulları gereği, kamucu toplum tipine girmeleridir. Bu tür coğrafi
yapının yarattığı durağanlık Osmanlı için de geçerlidir.

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu

1886 yılında İstanbul’da doğdu. 1908 yılında
Darülfünun’dan mezun oldu. Öğrenciliği sırasında bazı memurluklarda bulundu. Eğitimle
ilgili incelemeler yapmak üzere Avrupa’ya gönderildi. Ardından Darülfünun’a hoca
olarak atandı. 1917’de Ziya Gökalp’in önerisi üzerine Eğitim Sosyolojisi dersleri
vermeye başladı. Öğretim üyeliği sırasında, 1918’de Orta Öğretim Genel Müdürlüğü
ve 1919’da Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulundu. Bir süre Edebiyat
Fakültesi Dekanlığı ve 1923’ten itibaren bir dönem İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü
yaptı. 1927-1930 yıllarında Gazi Terbiye Enstitüsü Müdürlüğü görevinde bulundu.
1933 Üniversite reformu sırasında kadro dışı bırakıldı. 1941 yılında tekrar üniversiteye
dönen, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Pedagoji Profesörlüğüne atanan
Baltacıoğlu, 1943-1950 yıllarında iki dönem milletvekilliği yaptı. 1950 yılında
emekliye ayrılmasına karşın bilimsel çalışmalarına devam eden Baltacıoğlu, 1978
yılında Ankara’da öldü.

II. Meşrutiyet döneminin milliyetçi ve modernist
aydınlarından biridir.
Eğitim alanında
J. J. Rousseau, felsefe alanında H. Bergson ve sosyoloji alanında E. Durkheim’in
etkisi altındadır. Ona göre, Durkheim Okulu, sosyolojinin ulaştığı son aşamadır.
Toplumları şekillendiren üç kuvvet bulunmaktadır. Yeryüzündeki tüm toplumlar
dinsiz, dilsiz, sanatsız olmadığı gibi, bunlarsız ne bilim, ne ekonomi, ne teknik,
hiçbir sosyal kurum, kültür ve uygarlık olamaz, gelişemez.

Din
Sosyolojisi

Dinsiz bireyler olabilir ama dinsiz toplum olmaz.
Anormal olan dinin kendisi değil, din yaşayışının anormal şekilleridir. Din ile
bilim de çatışmaz. Bu çatışma yarım aydınların kafalarında mevcuttur.
Baltacıoğlu, toplumsal kurumların ve
toplumsal ilişkilerin temeline dini yerleştirir.

Baltacıoğlu, din konusunda milliyetçi ve
reformist bir anlayışa sahiptir. Ona göre, dini yok saymak onu gerici güçlerin
tekeline bırakmak demektir. Oysa dinde reform yapmak ve herkesin dini ile
ilgili içeriği anlamasını sağlamak gerekir. Bunun yolu da, Kuran’ın Türkçe’ye
çevrilmesi ve Türk halkının dinini aracısız anlamasını sağlamaktır.

Baltacıoğlu, din ve millet ayrımına şiddetle
karşı çıkar. Ona göre din ile millet etle tırnak gibidir.

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, milleti,
toplumsal evrimin ulaştığı son aşama olarak ele alır. Toplumların evrimini
kabile, aşiret, derebeylik, site ve millet şeklinde sıralar.

Bir milleti millet yapan ırk, toprak, kültür
birliği gibi tezleri reddeden Baltacıoğlu, bu tezlerin yerine gelenek birliğini
koymaktadır.

Uygarlık uluslararasıdır. Avrupa uygarlığı
deyince, Avrupa’da bu uygarlığın öbeğine giren uluslarda ortaklaşa olan
teknikleri anlamamız gerekir. Medeniyet teknikten ibarettir.

Baltacıoğlu, Batı’dan kültür değil uygarlığın
alınması gerektiğini belirtir.

Irk kuramını reddeden Baltacoğlu, millet
kuramından yanadır. Irk biyolojik bir gerçekliktir. Irkın taşıyıcısı kalıtımdır.

Milliyet, ahlaki bir olgudur. Bir millet
farklı ırkları içine alan ahlaki bir birliktir.

Eğitim
Sosyolojisi

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Türk eğitim
tarihinin en önemli düşünürü ve eylem insanıdır. Ziya Gökalp’in sosyoloji alanında
yerine getirdiği işlevleri, eğitim alanında Baltacıoğlu yerine getirmiştir.

Ezberciliğe dayalı bir eğitim anlayışının
yerine uygulamalı eğitime dönük bir anlayış geliştirmiştir.

Eğitim öncelikle çocuğun içerisinde yaşadığı
toplumun değerlerini, kültürünü ve uygarlığın gereksinimlerini ona kazandırmalıdır.

Eğitimin görevi toplumun istediği insanı
yetiştirmektir.
Baltacıoğlu,
teorik eğitim anlayışını reddederek uygulamalı eğitim anlayışını, yaratıcı
bireyi yetiştirecek olan eğitim anlayışını savunur.

Geleneğe dayanmayan eğitim millî olamaz. Gelenekten
kopan kültür ise soysuzlaşır.

Kalkınma
Anlayışı

Dinsiz milliyetçilik olamayacağı gibi dinsiz
kalkınma da olamaz. Batı dinde reform yaptıktan sonra demokrasiye ulaşıp kalkınmayı
başlatmıştır.

Kalkınmanın birinci ilkesi gelenekler,
ikinci ilkesi nüfus yoğunluğu, üçüncü ilkesi de eğitimdir. Başka bir anlatımla,
kalkınmak için gelenekleri tanımak ve korumak; nüfusu artırmak, sıklaştırmak,
ülkeyi köy yığını olmaktan kurtarmak; ticaret, tarım, endüstri kişiliği yaratan
bir eğitim tekniği bulmak; mekanik toplum yapısından organik toplum yapısına
geçmek ve Batılı toplumlara benzemek gerekir.
Bir toplumda iş bölümü ne kadar ileri giderse medeniyet de o kadar
ileri gitmiş demektir.

Nüfus artışını teşvik eden, destekleyen
Baltacıoğlu nüfusunun artırılması için yasal, toplumsal ve ekonomik önerilerde
bulunur.

Sanat
Sosyolojisi

Baltacıoğlu, sanatın hemen hemen her dalı
ile uğraşmış; roman, piyes, sahne eserleri kaleme almıştır. Baltacıoğlu, yaşamı
boyunca uğraş verdiği alanların hem teorisi ve hem de pratiği ile uğraşmıştır.

Sanata, “sanat toplum içindir” tezi ile
yaklaşan Baltacıoğlu, sanatın kökeninde toplumun bulunduğunu belirtir. Sanat
toplumdan kaynaklandığı ve toplum için üretildiğine göre, sanatçının görüşü de
halkın tümünün görüşünden ayrılamaz.

Ona göre, vicdan kaynaklı olan her şey
Türk’e doğru, akıl kaynaklı olan her şey Batı’ya doğru olmalıdır.


Türk Sosyologları
Editör: Prof. Dr. M. Çağatay Özdemir
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2915
2. Baskı, Ağustos 2015

İlgili Makaleler