TÜKETİCİNİN KORUNMASI
TÜKETİCİNİN KORUNMASI
Tüketici, “kendi
ve yakınlarının ihtiyaçlarını karşılamak için mal ve hizmeti satın alan kişi
veya gruplar” olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle tüketici; aldığı
mal veya hizmeti tekrar satışa arzetmeyen, kullanan veya tüketen kişi, grup ve
organizasyonlardır. Genel anlamda tüketicilerin korunması da, tüketicilerin
aldığı bu mal veya hizmetlerin ihtiyaçlarını gidermesi özelliğine sahip
olmasının teminine yöneliktir.
Herhangi bir malı
satın alan tüketicinin, üreticinin fayda ve menfaatlerine karşılık bir takım
haklan vardır. Bu haklar; mal veya hizmetin tüketicinin ihtiyacını giderebilme
özelliğine sahip olması, aksi halde geri verebilme veya değiştirebilme,
bilinçli olarak seçebilme, tüketicinin fiziki ve sıhhi sağlığını güven altına
alma ve mal veya hizmet hakkında tam, doğru ve yeterli bilgi alabilme gibi
haklardır. Dolayısıyla tüketicilerin korunması kavramı, “mal ve hizmetlerin
alıcılarının haklarının korunması ve pazardaki güçlerinin arttırılması ile
ilgili tüm faaliyetler” anlamına gelir.
Bir tüketicinin
korunması hareketinde üç önemli unsur vardır. Bunlar; tüketici, üretici ve
devlettir. İster kişi veya grup oj-sun, isterse bir örgüt olsun tüketicinin korunması,
onun haklarının belirlenmesi ve muhafazası ile ilgilidir. Bunun için herşey-den
önce, tüketicinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekir. Eğitilmemiş veya
bilinçli tüketim seviyesine ulaşmamış tüketicilerin haklan sadece devletin
düzenlemeleriyle korunamaz. Tüketici açısından bir başka Önemli konu,
tüketicilerin tek başlarına veya organizasyonlar kurarak haklarını
savunabilmeleridir.
Tüketici korunmasının
ikinci unsuru üreticilerdir. Üreticinin mutlak manada kaliteli mal üretme
mecburiyeti yoktur. Bu ahlâkî ve millî kaynakların etkili ve verimli
kullanılmasıyla ilgili bir meseledir. Her malın ayrı alıcısı vardır. Bu sebeple
genel sağlık şartlarına uygun olması kaydıyla üretici de, üreteceği malda
bulunacak vasıfları serbestçe tayin etme hakkına sahiptir. Ancak tüketici
aldığı malda bulunan vasıflan tam ve doğru olarak bilmelidir. Üretici sattığı
mamulün kalitesini iyi ve doğru ifade etmelidir. Tüketicinin korunması açısından
üreticiler kendi aralarında birlikler veya mesleki kuruluşlar oluşturarak, bir
kendi kendini kontrol sistemi kurabilir, üreticilerin kuracakları birlikler
veya geliştirecekleri tedbirler, malların üretilmesinden Önceki dönemde
yoğunlaştırılacak olursa, hem tüketiciler hem de ülkenin kaynaklan etkili bir
şekilde korunmuş olacaktır.
Üçüncü temel unsur ise
devlettir. Devlet konuyla ilgili kanunlar koyarak ve uygulayarak, gerekli
kurum ve kuruluşlar oluşturarak, tüketicileri koruyabilir. Devletin hem üretim
öncesi hem de üretim sonrası alabileceği pek çok düzenleyici tedbir ve koruyucu
mekanizma bulunmaktadır. Ancak tüketicinin korunması çok yönlü bir meseledir.
Dolayısıyla koruma hareketinin, konuya taraf olan bütün ilgililerce ele
alınması ve uyumlu bir işbirliği ile çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Tüketicinin korunması
hareketi aldatıcı reklamlar, haksız rekabet, istismarcı fiyat-landırma,
tüketici aleyhine rakiplerle fiyat anlaşmaları, ambalajların çevreyi kirletmesi,
etiketlerin yeterli bilgi taşımamaları, sahte ve uygulanmayan garantiler,
belirti len özelliklere sahip olmama gibi doğrudan doğruya tüketiciyi olumsuz
yönde etkileyen sebeplerden doğmuş ve gelişmiştir. Modern toplumlarda
kazandığı yeni anlamla tüketicinin korunması hareketi ilk olarak
19. yy .in sonlarında
ABD’de ortaya çıkmış ve bugüne kadar bir çok safhadan geçmiştir. Bu safhaların
ilki, 1900 yılında uzun yular boyu artan fiyatlar ve düşen gelirler sonucunda
ortaya çıkan huzursuzluklar ve hareketlenmelerdir. Bu hareketlenmelere bağlı
olarak sendikal çalışmalar hızlanmıştır. 1930larda ise, büyük ekonomik bunalımın
doğurduğu bazı huzursuzluklar yaşanmış ve tüketicilerin toplu davranışları gözlenmiştir.
19601ı yıllara gelindiğinde, gelirler üzerindeki baskılar aynı şekilde tüketici
hareketlerine yol açmıştır. Bu hareketler, 1966 yılında en üst düzeye ulaşmış
ve bunun üzerine tüketiciyi korumak için devlet tarafından çeşitli tedbirlerin
alınmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Daha sonra, tüketiciyi korumaya
yönelik organizasyonların kurulma çalışmaları hızlanmış ve bu
organizasyonların etkinlikleri giderek hız kazanmıştır.
Tüketicinin
korunmasına yönelik çalışmalarda 1927 yılı bir dönüm noktası özelliği
taşımaktadır. 1927 yılında FJ. Schink adlı bir Amerikan vatandaşı
“Paranızın Değeri” adlı bir kitap yayınlamış ve bunun amacının,
hileli satış ve reklamların ardındaki gerçekleri gözönüne sermek olduğunu
belirtmiştir. Kitap bir anda büyük bir ilgi görmüştür. Kitapta verilen
bilgileri daha ayrıntılı öğrenmek isteyenlerin çokluğu üzerine Schink bazı
yardımcılar bularak okuyucu mektuplarını cevaplandırıp, bunları teksir etmeye
başlamıştır. Böylece “Tüketiciler Kulübü Emtia Listesi” adlı ilk tü
ketici yayını basılmıştır. 1929 yılında ise “Tüketici Araştırmaları
Organizasyonu” çalışmalarına başlamıştır. Bu kuruluşun tüzüğünde amaç
maddesi, tüketici meseleleri ve bunların kullanıldığı mal ve hizmetlerle ilgili
bilimsel araştırmalar yapmak şeklinde tanımlanmıştır. Tüketici araştırmaları organizasyonu
aynı zamanda tüketicinin salın aldığı mallan test etmek amacıyla kurulan ilk
kuruluştur. Gün geçtikçe yerini sağlam-laştıran ve giderek güçlenen bu
kuruluşun çalışma yöntemleri, tüketicinin korunması için harekete geçmek
isteyen bir çok ülke tarafından incelenmiş ve benimsenmiştir.
Avrupa’da ilk teşkilat
ise 1947’de “Danimarka Tüketici BirliğTnin kurulması ile ortaya çıkmıştır.
Avrupa Topluluğu ülkelerinin konuya yaklaşımı da esas olarak aynı yöndedir.
1972 yılında Paris’te toplanan Topluluk zirvesi şu teshili yapmıştın “Ekonomik
gelişmenin kendisi varılacak son amaç değildir. Ekonomik gelişme hayat seviyesinin
iyileştirilmesi için kullanılması gereken bîr araçtır.” Bu düşünceyle
tüketicinin korunması sahasında çalışmalara başlayan AT Komisyonu,
politikasını çok açık olarak şu esasa bağlamıştın “Tüketicinin zarar
görmemesi için tüm tedbirlerin alınmasına çalışılacak, ancak bu tedbirler, Topluluğun
sanayi yapısının bozulması ve mal değişimlerinin engellenmesi sonucunu doğuracak
seviyelere çıkarılmayacaktır.” AT komisyonu, kendi içinde bir
“Tüketiciyi Koruma Servisi” kurarak ise başlamış ve ayrıca
“Tüketiciler Danışma Komitesi” kurulmuştur.
Tüketicinin korunması
ile ilgili olarak köklü tarihi geleneklerimiz bulunmasına rağmen, ülkemizde
tüketicinin korunması, son derece Önemli iktisadi ve hukuki meseleler arasında
yer almaktadır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kasabalara ve köylere kadar
yayılan Ahi Birlikleri, tüketiciyi koruma fonksiyonunu yerine getiren güçlü bir
teşkilat olmuştur. Bu birlikler, meslek ahlâkına sıkı sıkıya bağlı, köklü,
sağlam ve düzenli bir toplum yapısı kurulması; üretici ile tüketici arasında
sağlıklı bir ilişkinin oluşturulması ve bunların devamı yönünde faaliyet
göstermişlerdir. Keza “Loncalar” da pazarın kontrol edilmesinde bir
hayli etkili olmuştur. Her mesleğin dürüst uygunla-masıra sağlamakla görevli
olan bu organizasyonlar, mesleğin kendi içinden seçilen kişiler tarafından
yönetilmekte ve mamulün kalitesi ile fiyatını kontrol ederek hatalı üretim
yapılmasını engellemekteydiler. Daha da Önemlisi, toplumun her seviyesinde
tüketicinin hakkının korunmasına yönelik bir sosyal anlaşma ve kültürel yapı
bulunmaktaydı. “Müşteri Velinimetim izdir” şeklinde veciz olarak
ifade edilen bu anlayış, tüketicileri korumaya yönelik önemli bir sosyal
kontrol sağlıyordu. Bu yapı ve anlayış, tüketici olarak bir insanın yüceliğini
tanımlamakta ve onun hak ve hukukunun, üreticinin kâr ve menfaatlerinden önce
geldiğini tesbit etmekteydi. Ancak üreticinin de bazı hakları ve Ölçüleri
bulunmaktaydı. Müşterinin İstek ve beklentileri de bu hak ve ölçüleri
aşamazdı.
Cumhuriyet döneminde
ise. Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Borsalar kurularak, bu gibi meslek
grupları bir çatı al unda toplanılmaya çalışılmıştır. Ayrıca, Türk Standartlar
Enstitüsü (TSE) ile tüketim mallarının belirli bir standarda bağlanması,
giderek anan bir önem kazanmıştır. Tüketicinin korunması konusu ilk kez
1971’de gündeme gelmiştir. Ankara’da yapılan bir bilimsel toplantının ardından
Ticaret Bakanlığı bünyesinde bir “Tüketici Sorunları Şubesi”
kurulmuş, ancak bu şube uzman personel temin edememe gerekçesiyle 1975fde
lağvedilmiştir.
Ülkemizde 1970’li
yıllarda başlayan çalışmalar yeterli bir sonuç verememiştir. 1982
Anayasası’nın 172. maddesi “devlet tüketicileri koruyucu, aydınlatıcı
tedbirleri alır ve tüketicilerin bu konuda kendilerini koruyucu girişimlerini
de teşvik eder” denilmektedir. Anayasanın bu maddesi ile tüketicilerin
korunması devlete görev olarak verilmiştir. Aslında, tüketicilerin dolaylı veya
dolaysız korunması ile ilgili olarak bugüne kadar çıkarılan hukuki metinlerin
sayısı oldukça çoktur: 58 kanun, 5 tüzük, 10 kararname, 7 yönetmelik ve 10
tebliğ. Ayrı ca ülkemizde 1986’da “Tüm Tüketicileri Koruma Derneği”
adı ile tüketici birliği kurulmuş bulunmaktadır.
Ömer DİNÇER Bk:
Tüketici Davranışı.