Felsefe Yazıları

Tüketicinin Korunması

sosyoloji-2/tuketici Tüketicinin Korunması

Tüketici, “kendi ve yakınlarının ihtiyaçlarını karşılamak için mal ve hizmeti satın alan kişi veya gruplar” olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle tüketici; aldığı mal veya hizmeti tekrar satışa arzetmeyen, kullanan veya tüketen kişi, grup ve organizas­yonlardır. Genel anlamda tüketicilerin korunması da, tüketicilerin aldığı bu mal veya hizmetlerin ihtiyaçlarını gidermesi özelliğine sahip olmasının teminine yöneliktir.

Herhangi bir malı satın alan tüketicinin, üreticinin fayda ve menfaatlerine karşılık bir takım hakları vardır. Bu haklar; mal veya hizmetin tüketicinin ihtiyacını giderebilme özelliğine sahip olması, aksi halde geri verebilme veya değiştirebilme, bilinçli ola­rak seçebilme, tüketicinin fiziki ve sıhhi sağlığını güven altına alma ve mal veya hizmet hakkında tam, doğru ve yeterli bilgi alabilme gibi haklardır. Dolayısıyla tüketicilerin korunması kavramı, “mal ve hizmetlerin alıcılarının haklarının korunması ve pazardaki güçlerinin arttırılması ile ilgili tüm faaliyetler” anlamına gelir.

Bir tüketicinin korunması hareketinde üç önemli unsur vardır. Bunlar; tüketici, üretici ve devlettir. İster kişi veya grup olsun, isterse bir örgüt olsun tüketicinin korunması, onun haklarının belirlenmesi ve muhafazası ile ilgilidir. Bunun için herşeyden önce, tüketicinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekir. Eğitilmemiş veya bilinçli tüketim seviyesine ulaşmamış tüketicilerin haklan sadece devletin düzenlemeleriyle korunamaz. Tüketici açısından bir başka Önemli konu, tüketicilerin tek başlarına veya organizasyonlar kurarak haklarını savunabilmeleridir.

Tüketici korunmasının ikinci unsuru üreticilerdir. Üreticinin mutlak manada kaliteli mal üretme mecburiyeti yoktur. Bu ahlâkî ve millî kaynakların etkili ve verimli kullanılmasıyla ilgili bir meseledir. Her malın ayrı alıcısı vardır. Bu sebeple genel sağlık şartlarına uygun olması kaydıyla üretici de, üreteceği malda bulunacak vasıfları serbestçe tayin etme hakkına sahiptir. Ancak tüketici aldığı malda bulunan vasıfları tam ve doğru olarak bilmelidir. Üretici sattığı mamulün kalitesini iyi ve doğru ifade etmelidir. Tüketicinin korunması açısından üreticiler kendi aralarında birlikler veya mesleki kuruluşlar oluşturarak, bir kendi kendini kontrol sistemi kurabilir, üreticilerin kuracakları birlikler veya geliştirecekleri tedbirler, malların üretilmesinden Önceki dönemde yoğunlaştırılacak olursa, hem tüketiciler hem de ülkenin kaynaklan etkili bir şekilde korunmuş olacaktır.

Üçüncü temel unsur ise devlettir. Devlet konuyla ilgili kanunlar koyarak ve uygulayarak, gerekli kurum ve kuruluşlar oluşturarak, tüketicileri koruyabilir. Devletin hem üretim öncesi hem de üretim sonrası alabileceği pek çok düzenleyici tedbir ve koruyucu mekanizma bulunmaktadır. Ancak tüketicinin korunması çok yönlü bir meseledir. Dolayısıyla koruma hareketinin, konuya taraf olan bütün ilgililerce ele alınması ve uyumlu bir işbirliği ile çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Tüketicinin korunması hareketi aldatıcı reklamlar, haksız rekabet, istismarcı fiyatlandırma, tüketici aleyhine rakiplerle fiyat anlaşmaları, ambalajların çevreyi kirletme­si, etiketlerin yeterli bilgi taşımamaları, sahte ve uygulanmayan garantiler, belirti len özelliklere sahip olmama gibi doğrudan doğruya tüketiciyi olumsuz yönde etkileyen sebeplerden doğmuş ve gelişmiştir. Modern toplumlarda kazandığı yeni anlamla tüketicinin korunması hareketi ilk olarak

19. yy.ın sonlarında ABD’de ortaya çıkmış ve bugüne kadar bir çok safhadan geçmiştir. Bu safhaların ilki, 1900 yılında uzun yıllar boyu artan fiyatlar ve düşen gelirler so­nucunda ortaya çıkan huzursuzluklar ve hareketlenmelerdir. Bu hareketlenmelere bağlı olarak sendikal çalışmalar hızlanmıştır. 1930larda ise, büyük ekonomik bunalımın doğurduğu bazı huzursuzluklar yaşanmış ve tüketicilerin toplu davranışları gözlenmiştir. 19601ı yıllara gelindiğinde, gelirler üzerindeki baskılar aynı şekilde tüketici hareketlerine yol açmıştır. Bu hareketler, 1966 yılında en üst düzeye ulaşmış ve bunun üzerine tüketiciyi korumak için devlet tarafından çeşitli tedbirlerin alınmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Daha sonra, tüketiciyi korumaya yönelik organizasyonların kurulma çalışmaları hızlanmış ve bu organizasyonların etkinlikleri giderek hız kazanmıştır.

Tüketicinin korunmasına yönelik çalışmalarda 1927 yılı bir dönüm noktası özelliği taşımaktadır. 1927 yılında FJ. Schink adlı bir Amerikan vatandaşı “Paranızın Değeri” adlı bir kitap yayınlamış ve bunun amacının, hileli satış ve reklamların ardındaki gerçekleri gözönüne sermek olduğunu belirtmiştir. Kitap bir anda büyük bir ilgi görmüştür. Kitapta verilen bilgileri daha ayrıntılı öğrenmek isteyenlerin çokluğu üzerine Schink bazı yardımcılar bularak okuyucu mektuplarını cevaplandırıp, bunları teksir etmeye başlamıştır. Böylece “Tüketiciler Kulübü Emtia Listesi” adlı ilk tü ketici yayını basılmıştır. 1929 yılında ise “Tüketici Araştırmaları Organizasyonu” çalışmalarına başlamıştır. Bu kuruluşun tüzüğünde amaç maddesi, tüketici meseleleri ve bunların kullanıldığı mal ve hizmetlerle ilgili bilimsel araştırmalar yapmak şeklinde tanımlanmıştır. Tüketici araştırmaları organizasyonu aynı zamanda tüketicinin salın aldığı malları test etmek amacıyla kurulan ilk kuruluştur. Gün geçtikçe yerini sağlamlaştıran ve giderek güçlenen bu kuruluşun çalışma yöntemleri, tüketicinin korunması için harekete geçmek isteyen bir çok ülke tarafından incelenmiş ve benimsenmiştir.

Avrupa’da ilk teşkilat ise 1947’de “Danimarka Tüketici BirliğTnin kurulması ile ortaya çıkmıştır. Avrupa Topluluğu ülkelerinin konuya yaklaşımı da esas olarak aynı yöndedir. 1972 yılında Paris’te toplanan Topluluk zirvesi şu tespiti yapmıştın “Ekonomik gelişmenin kendisi varılacak son amaç değildir. Ekonomik gelişme hayat seviyesinin iyileştirilmesi için kullanılması gereken bîr araçtır.” Bu düşünceyle tüketicinin korunması sahasında çalışmalara başlayan AT Komisyonu, politikasını çok açık olarak şu esasa bağlamıştın “Tüketicinin zarar görmemesi için tüm tedbirlerin alınmasına çalışılacak, ancak bu tedbirler, Topluluğun sanayi yapısının bozulması ve mal değişimlerinin engellenmesi sonucunu doğuracak seviyelere çıkarılmayacaktır.” AT komisyonu, kendi içinde bir “Tüketiciyi Koruma Servisi” kurarak ise başlamış ve ayrıca “Tüketiciler Danışma Komitesi” kurulmuştur.

Tüketicinin korunması ile ilgili olarak köklü tarihi geleneklerimiz bulunmasına rağmen, ülkemizde tüketicinin korunması, son derece Önemli iktisadi ve hukuki mese­leler arasında yer almaktadır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kasabalara ve köylere kadar yayılan Ahi Birlikleri, tüketiciyi koruma fonksiyonunu yerine getiren güçlü bir teşkilat olmuştur. Bu birlikler, meslek ahlâkına sıkı sıkıya bağlı, köklü, sağlam ve düzenli bir toplum yapısı kurulması; üretici ile tüketici arasında sağlıklı bir ilişkinin oluşturulması ve bunların devamı yönünde faaliyet göstermişlerdir. Keza “Loncalar” da pazarın kontrol edilmesinde bir hayli etkili olmuştur. Her mesleğin dürüst uygunlamasına sağlamakla görevli olan bu organizasyonlar, mesleğin kendi içinden seçilen kişiler tarafından yönetilmekte ve mamulün kalitesi ile fiyatını kontrol ederek hatalı üretim yapılmasını engellemekteydiler. Daha da Önemlisi, toplumun her seviyesinde tüketicinin hakkının korunmasına yönelik bir sosyal anlaşma ve kültürel yapı bulunmaktaydı. “Müşteri Velinimetimizdir” şeklinde veciz olarak ifade edilen bu anlayış, tüketicileri korumaya yönelik önemli bir sosyal kontrol sağlıyordu. Bu yapı ve anlayış, tüketici olarak bir insanın yüceliğini tanımlamakta ve onun hak ve hukukunun, üreticinin kâr ve menfaatlerinden önce geldiğini tesbit etmekteydi. Ancak üreticinin de bazı hakları ve Ölçüleri bulunmaktaydı. Müşterinin İstek ve beklentileri de bu hak ve ölçüleri aşamazdı.

Cumhuriyet döneminde ise. Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Borsalar kurularak, bu gibi meslek grupları bir çatı altında toplanılmaya çalışılmıştır. Ayrıca, Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) ile tüketim mallarının belirli bir standarda bağlanması, giderek anan bir önem kazanmıştır. Tüketicinin korunması konusu ilk kez 1971’de gündeme gelmiştir. Ankara’da yapılan bir bilimsel toplantının ardından Ticaret Bakanlığı bünyesinde bir “Tüketici Sorunları Şubesi” kurulmuş, ancak bu şube uzman personel temin edememe gerekçesiyle 1975’de lağvedilmiştir.

Ülkemizde 1970’li yıllarda başlayan çalışmalar yeterli bir sonuç verememiştir. 1982 Anayasası’nın 17

2. maddesi “devlet tüketicileri koruyucu, aydınlatıcı tedbirleri alır ve tüketicilerin bu konuda kendilerini koruyucu girişimlerini de teşvik eder” denilmektedir. Anayasanın bu maddesi ile tüketicilerin korunması devlete görev olarak verilmiştir. Aslında, tüketicilerin dolaylı veya dolaysız korunması ile ilgili olarak bugüne kadar çıkarılan hukuki metinlerin sayısı oldukça çoktur: 58 kanun, 5 tüzük, 10 kararname, 7 yönetmelik ve 10 tebliğ. Ayrıca ülkemizde 1986’da “Tüm Tüketicileri Koruma Derneği” adı ile tüketici birliği kurulmuş bulunmaktadır.

Ömer DİNÇER – SBA