Toplum Nedir ?
- Toplum Nedir ?
içtimai tezahürlerin yada sosyal olaylar, olgular ve süreçlerin ilmi olarak tarif ettiğimiz sosyolojinin konusunu daha açık bir şekilde belirtmiş olmak bakımından onu, “belli zaman ve mekândaki toplumu ve toplumsal gerçekleri vasıflayan, karşılaştıran ve yorumlayan bir bilimdir”[3] diye tanımladığımız zaman, onun her şeyden önce toplumun bilimi olduğunu vurgulamış oluruz. Bu bakımdan burada, sosyolojinin konusunu daha iyi anlatabilmek için kısaca toplumun ne olduğunu anlatmakta fayda vardır.
insanlar toplu halde yaşarlar. Aristo insanın bu İçtimaî vasfını dile getirmek üzere “anthopos zoon politikon” (sosyal varlık) tabirini kulanmıştır. XIV yüzyılda yaşamış büyük İslâm âlimi İbn Haldun ise “insan toplumu zarurîdir” ifadesiyle toplum hayatının gerekliliğini daha veciz bir biçimde dile getirmiştir.[4] Gerçekten de, “münzevî insan”, yani toplum hayatından uzakta tek başına yaşıyan insan modeli ancak mücerret olarak zihnen düşünülebilmiş olup, sadece romanlara konu olabilmiştir. Meselâ, Endülüslü İslâm filozofu İbn Tufeyl (vef. H. 581/M. 1185), Hayy b. Yakzan adlı felsefî eserinde, ıssız bir adada her türlü toplum hayatından uzak ve yapayalnız bir şekilde tabiatla başbaşa yaşıyan münzevî insanın hayatı ve zihnî gelişimini ele almaktadır. Aynı şekilde Daniel Defoe (1660-1731), Robinson Crusoe adlı romanında bu tür bir kahramanın serüvenini anlatmaktadır. Ancak, bütün bunlar, yazarlarının zihinlerinde tasarlanıp, romanlarda dile getirilmiş olan varsayımlardan ibarettirler. Çünkü toplum hayatının dışında bir insan mevcut olmayıp, insanlığın, ne kadar eski tarihine ve ne kadar karanlık devirlerine inersek inelim, insanları daima, birlikte yaşayan gruplar yada topluluklar halinde bulmaktayız. Bu bakımdan, insanı her şeyden önce fizikî bir varlık olarak ele alıp, toplumsal yaşayışın onun özünde saklı bir hali ve yaratılışının temelli bir niteliği olduğunu reddeden görüşler hatalı olmaktadırlar.
Toplu halde yaşamak insanın temelli bir niteliği olup, insanlar toplum hayatı yaşadıklarına göre, o halde toplum nedir?
Sathî olarak bakıldığında bir “toplum”, bir insan yığını imiş gibi görünür. Ancak, bu onun aldatıcı bir dış görünüşünden başka bir şey değildir. Çünkü, toplum hayatı, insan varlıklarının belirli bir amaç etrafında birleşmesinin bir sonucudur. İnsan topluluklarını basit bir “sürü” olarak görmeye kalkışmak yanlıştır. Kaldı ki, hayvan sürülerinin bile toplum olduğundan söz edenler olmuştur.[5] Esasen, insanların amaç taşımayan her birleşmesi, bir araya gelmesi toplum niteliğini taşımaz. Toplumsal hayatın gerçekliği iki veya daha çok insanın şuurlu karşılıklı ilişkilerine dayanmaktadır. O halde, toplumun yapısı son derecede girift ve karmaşık olup, cemiyet sonsuz bir münasebetler ağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Şekilsiz ve düzensiz bir toplum hiç bir zaman var olmamıştır. Her toplumun bir şekli, yapısı, yerleşmiş gelenek ve görenekleri, uyulmakta olan kanun ve kaideleri vardır. Öte yandan her toplum sürekli bir oluş ve değişme içindedir. Her şeyden önce toplumu teşkil eden fertler değişirler. Toplumun yapısı, teşkilatı, örf ve âdetleri, vs. de zamanla değişir. Bu bakımdan, toplumu, sürekli hareket halindeki bir bütün olarak tanımlamak uygun düşmektedir. Başka bir deyişle toplum, insanlar arası karşılıklı ilişkilerin, toplumsal olguların kaynaştığı bir pota gibidir. Toplum, bir sosyal münasebetler ağı olduğu gibi, aynı zamanda bir sosyal teşkilatlar ağıdır. Bir yandan yardımlaşmalara, bir yandan da bölünmelere imkân vererek gruplaşmalara yol açar. Bir yandan insan davranışlarını tahdit ederken, öte yandan da hürriyete kavuşturma fonksiyonu icra eder. Devamlı değişme halinde olan toplum, böylece dinamik bir karaktere de sahiptir.[6]
İşte, sosyolojinin görevi de, insanların oluşturdukları bu toplumun ve orada ortaya çıkan toplumsal olayların, olguların ve süreçlerin, daha genel bir terimle toplumsal realitenin bilimsel incelenmesi olmaktadır. Bu bakımdan burada, “toplumsal olay”, “toplumsal olgu”, “toplumsal süreç” ve “toplumsal realite” kavramlarına biraz daha açıklık getirmek, konusu toplumun dinî-sosyal hayatının veya bir başka telâkkiye göre, toplumda ortaya çıkan sosyal karakterli dinî olaylar, olgular ve süreçlerin incelenmesinde ibaret olan din sosyolojisinin daha iyi anlaşılması için faydalı olacaktır.
[1] H. Freyer, Din Sosyolojisi, Ankara, 1964, s.l
[2] G. Gurvitch, Traite de Sociologie, Paris: PUF, 1962, C. 1, s. 3
[3] • M’Taplamacıoğlu, Din Sosyolojisi “Giriş”, Ankara, A.Ü. İlah. Fak. Yay., 1961, s. 8.
[4] İbn Haldûn, el- Mukaddime, s. 39.
[5] M. Ö. 116-27 yılları arasında yaşamış bulunan Roma’lı Varron, insan kolonileri ile arı kovanları, Yunanlı Lucien (125-192) ise eski çağ siteleri ile karınca toplulukları arasında benzerlikler görmektedirler. Alfred Espinas da, 1877 de yayınladığı “Societes Animales” (Hayvan Toplumlan) adlı eserinde hayvanlardaki toplum hayatını ele almaktadır. (Bak: M. Taplamacıoğlu, Genel Sosyoloji, Ankara: İlahiyat Fak. Yay., 1969, s. 15.)
[6] A. Kurtkan, Genel Sosyoloji, İstanbul, 1976, s. 4.