33Sosyoloji Sözlüğü

TİCARET HADLERİ

 

TİCARET HADLERİ

 

Ticaret hadlerini
öncelikle iç ticaret had­leri ve dış ticaret hadleri olmak üzere iki ay­rı
bölümde incelemek gerekir. Dış ticaret hadleri, ülkeler arasındaki ticarette
nisbi fi­yatlar şeklinde karşımıza çıkar ve en çok kullanılan şekilde ihracat
fiyat endeksinin ithalat fiyat endeksine oranı olarak tanımla­nır. İç ticaret
haddi ise ülkede tarımsal ürün­ler fiyat endeksinin sanayi ürünler fiyat en­deksine
oranıdır. Birincisi ülkenin uluslara­rası ticarette, ticaretin o ülkenin
aleyhine olup olmadığını, ikincisi ise mübadeleden

sanayi kesiminin mi
yoksa tarım kesiminin mi daha kazançlı olduğunu açıklamakta kullanılır. Her iki
endekste de oran Ve eşit­se ticaretten kayıplı çıkan yoktur. Bir başka deyişle,
mübadelede istismar ya da birinden ötekine transfer söz konusu değildir. İhra­cat
fiyatlarının ithalat fiyatlarına oranı bir­den büyükse ülkeye dış ülkelerden
gelir transferi olmakta, tersi durumda ülkeden yabancı ülkelere gelir transfer
edilmekte­dir. Ülke içi ticarette de eğer tarımsal ürün fiyat endeksinin sanayi
ürünleri fiyat en­deksine oranı l’den büyükse iç ticarette ta­rım kesimi sanayi
kesiminden, tersi durum­da da sanayi kesimi tarım kesiminden kay­nak aktarıyor
demektir. Görülüyor ki hem iç ticaret hadlerinin hem de dış ticaret had­lerinin
seyri bir ülke açısından büyük Önem taşımaktadır. Ülkedeki yöneticilerin ülke­nin
başka ülkelere kaynak transferine mani olacak politikaları almaları gerektiği gibi,
ülke içinde de tarımda çalışanların sanayi ürünü üretenlerce sömürülmelerine de
ma­ni olmalıdırlar.

Ticaret hadleri
dendiğinde akla iç ticaret hadlerinden çok dış ticaret hadleri gelmek­tedir.
Dış ticaret hadleri ise ürettikleri ve sattıkları malların genel özellikleri
dolayı­sıyla gelişmekte olan ülkeler lehine gelişme göstermiştir. Bir başka
deyişle gelişmiş ül­keler hızla kalkınmalarını kendi çabaları kadar gelişmekte
olan ülkelerden transfer etlikleri bu kaynaklara da borçludurlar. Uluslararası
mübadele, fakir ülkelerin fa­kirliğini nisbi olarak artırırken zengin ülke­lerin
zenginliğini de nisbi olarak artırmak­tadır. Dolayısıyle ülkeler arasında
uçurum büyümektedir.

Aynı durum iç
ticarette de söz konusu­dur. Sanayi kesiminin elde ettiği gelir nisbi

olarak artarken tarım
kesiminin geliri nisbi olarak azalmaktadır. Mübadele tarım kesi­mi aleyhine
gelişme göstermektedir. Savaş ve buhran zamanlan bu durum için istisna teşkil
eder. Bu dönemlerde tarımsal ürün fi­yatları arttığı için, hem iç ticaret hadleri
ta-nm kesimi lehine gelişir, hem de dış ticaret hadleri azgelişmiş ve
gelişmekte olan ülke­ler aleyhine gelişme göstermez, onların ti­caret hadleri
iyileşir.

Bununla beraber
iktisatçılar arasında ge­lişmenin ilkel mallar üreticileri lehine mi (tarımsal ürünler
ve hammaddeler) yoksa sanayi ürünleri üreticileri lehine mi gelişme göstereceği
hususunda tartışma vardır. Bir kısım iktisatçılar, azalan verimler kanunu,
sanayi mallarındaki kalite gelişmesi ve hiz­met ticaretinin hesaba katılması
halinde ge­lişmekte olan ülkeler ticaret hadlerinden daha kazançlı çıkmaktadır.
Bir kısmı ise (ünlü sınger-prebishteji de dahil) tersini id­dia ederek
sanayicilerin fiyatlama biçimi­ne, konjöktürün sanayi mallan fiyatlanm fazla
etkilememesine, gelir arttıkça sanayi mallarına talebin artmasına bağlı olarak
ti­caret hadlerinin sanayileşmiş Ülkeler lehine gelişme gösterdiğini iddia
etmişlerdir. Fa­kat zaman zaman her iki görüşü haklı çıka­racak gelişmeler
olmasına rağmen bizce de ikinci görüş daha doğrudur.

Emin ERTÜRK

 

İlgili Makaleler