TİCARET HADLERİ
Ticaret hadlerini
öncelikle iç ticaret hadleri ve dış ticaret hadleri olmak üzere iki ayrı
bölümde incelemek gerekir. Dış ticaret hadleri, ülkeler arasındaki ticarette
nisbi fiyatlar şeklinde karşımıza çıkar ve en çok kullanılan şekilde ihracat
fiyat endeksinin ithalat fiyat endeksine oranı olarak tanımlanır. İç ticaret
haddi ise ülkede tarımsal ürünler fiyat endeksinin sanayi ürünler fiyat endeksine
oranıdır. Birincisi ülkenin uluslararası ticarette, ticaretin o ülkenin
aleyhine olup olmadığını, ikincisi ise mübadeleden
sanayi kesiminin mi
yoksa tarım kesiminin mi daha kazançlı olduğunu açıklamakta kullanılır. Her iki
endekste de oran Ve eşitse ticaretten kayıplı çıkan yoktur. Bir başka deyişle,
mübadelede istismar ya da birinden ötekine transfer söz konusu değildir. İhracat
fiyatlarının ithalat fiyatlarına oranı birden büyükse ülkeye dış ülkelerden
gelir transferi olmakta, tersi durumda ülkeden yabancı ülkelere gelir transfer
edilmektedir. Ülke içi ticarette de eğer tarımsal ürün fiyat endeksinin sanayi
ürünleri fiyat endeksine oranı l’den büyükse iç ticarette tarım kesimi sanayi
kesiminden, tersi durumda da sanayi kesimi tarım kesiminden kaynak aktarıyor
demektir. Görülüyor ki hem iç ticaret hadlerinin hem de dış ticaret hadlerinin
seyri bir ülke açısından büyük Önem taşımaktadır. Ülkedeki yöneticilerin ülkenin
başka ülkelere kaynak transferine mani olacak politikaları almaları gerektiği gibi,
ülke içinde de tarımda çalışanların sanayi ürünü üretenlerce sömürülmelerine de
mani olmalıdırlar.
Ticaret hadleri
dendiğinde akla iç ticaret hadlerinden çok dış ticaret hadleri gelmektedir.
Dış ticaret hadleri ise ürettikleri ve sattıkları malların genel özellikleri
dolayısıyla gelişmekte olan ülkeler lehine gelişme göstermiştir. Bir başka
deyişle gelişmiş ülkeler hızla kalkınmalarını kendi çabaları kadar gelişmekte
olan ülkelerden transfer etlikleri bu kaynaklara da borçludurlar. Uluslararası
mübadele, fakir ülkelerin fakirliğini nisbi olarak artırırken zengin ülkelerin
zenginliğini de nisbi olarak artırmaktadır. Dolayısıyle ülkeler arasında
uçurum büyümektedir.
Aynı durum iç
ticarette de söz konusudur. Sanayi kesiminin elde ettiği gelir nisbi
olarak artarken tarım
kesiminin geliri nisbi olarak azalmaktadır. Mübadele tarım kesimi aleyhine
gelişme göstermektedir. Savaş ve buhran zamanlan bu durum için istisna teşkil
eder. Bu dönemlerde tarımsal ürün fiyatları arttığı için, hem iç ticaret hadleri
ta-nm kesimi lehine gelişir, hem de dış ticaret hadleri azgelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler aleyhine gelişme göstermez, onların ticaret hadleri
iyileşir.
Bununla beraber
iktisatçılar arasında gelişmenin ilkel mallar üreticileri lehine mi (tarımsal ürünler
ve hammaddeler) yoksa sanayi ürünleri üreticileri lehine mi gelişme göstereceği
hususunda tartışma vardır. Bir kısım iktisatçılar, azalan verimler kanunu,
sanayi mallarındaki kalite gelişmesi ve hizmet ticaretinin hesaba katılması
halinde gelişmekte olan ülkeler ticaret hadlerinden daha kazançlı çıkmaktadır.
Bir kısmı ise (ünlü sınger-prebishteji de dahil) tersini iddia ederek
sanayicilerin fiyatlama biçimine, konjöktürün sanayi mallan fiyatlanm fazla
etkilememesine, gelir arttıkça sanayi mallarına talebin artmasına bağlı olarak
ticaret hadlerinin sanayileşmiş Ülkeler lehine gelişme gösterdiğini iddia
etmişlerdir. Fakat zaman zaman her iki görüşü haklı çıkaracak gelişmeler
olmasına rağmen bizce de ikinci görüş daha doğrudur.
Emin ERTÜRK