Sosyoloji

Thomas Aquinas

Thomas Aquinas (1225-1274)

Aquinas’ın babası, Roccasecca ve
Montesangiovanni yöresinin hâkimiydi. Annesi Theodora Napoli’li Caracciolo
sülalesinden gelmekteydi. Dolayısıyla siyasî nüfuzu olan bir aileye mensup
olduğunu söyleyebiliriz.

Thomas Aquinas, 19 yaşına kadar özellikle
yedi özgür sanat (septem artes liberales)
üzerinde yoğunlaşan bir eğitim aldı.

Septem artes liberales veya yedi özgür sanat iki ana kısımdan oluşmaktadır.
Bunlardan birincisi Trivium (üçlü) gramer,
retorik ve diyalektik (mantık)’ten oluşmakta; ikincisi Quadrivium
ise aritmetik, geometri, müzik ve astronomiyi içinde barındırmaktadır.

Paris’teyken Albertus Magnus’un derslerini
takip etti. Paris’te Petrus Lombardus’un
Sententiae adlı eseri üzerine dersler
verdi.

1273 yılının Aralık ayında yazmayı bıraktı.

Hakikat,
kendisinin ifade edilebilmesi için tüm bu saçmalıklara katlanamayacak kadar saf
ve biriciktir. Hakikati bir daha asla rahatsız etmeyeceğim.

THOMAS
AQUINAS’IN VARLIK ANLAYIŞI

Dünyamız, sayamayacağımız kadar çok
bireysel nesneyle doludur.
Bu nesneler çokluğu
nereden gelmektedir?

Thomas Aquinas’a göre evrenin yetkinliği
böyle bir çokluğu ve varolanlar arasındaki eşitsizliği baştan talep etmektedir.
Zira evrendeki hiçbir varolan, ilahi yetkinliği kendi başına temsil etme gücüne
sahip değildir. Tanrı her şeyi bir yetkinlik sıradüzeni içine yerleştirmiştir.
Bu sıradüzenin en üstünde melekler bulunmaktadır. Thomas Aquinas bunlara
maddesiz tözler adını vermektedir.

Meleklerin hemen altında insan yer almaktadır.
İnsan kısmen maddi, kısmen de ruhsal bir varoluşa sahiptir. Daha sonra
hayvanlar, bitkiler ve en sonunda da dört öge olan hava, su, ateş ve toprak
gelmektedir.

Thomas Aquinas’a göre birbirinden farklı
varoluşlar olduğu gibi birbirinden farklı pek çok form da vardır. En altta
temel ögelerin formları (formae elementorum)
bulunmaktadır. Bu formlar, maddeye en yakın durumda bulunduklarından en alttadırlar.
Bunların üstünde bileşik formlar, onların da üstünde bitkisel formlar (animae plantarum) yer almaktadır. Bitkisel formların
veya ruhların üstünde de hayvansal ruhlar (animae
brutorum
), bir üstte de insani ruhlar (animae
humanae
) bulunmaktadır. Thomas Aquinas’a göre, yaratılmış olan her varlık
sınırlı ve belirlenmiştir. Yaratılmış her şeyi sınırlayan ve belirleyen bir şey
vardır. Bu, onların varoluşlarından başka bir şeydir ve Thomas Aquinas buna “ne’lik”
(quidditas) veya “öz” (essentia)
demektedir. Dolayısıyla yaratılmış olanların varoluşları ile özleri asla özdeş
değildir. Bu özdeşlik durumu sadece Tanrı için geçerlidir. Zira Tanrı salt edimdir.
Tanrı’nın salt edim olması, onun sadece aktüel bir yapısının olması demektir.

O, kendisi ne ise O olandır, kendi kendisiyle
özdeştir.

Yaratılış
(Creatio)

Thomas Aquinas, insan algısında ortaya çıkan
her türlü varlığın mutlak olarak yaratılmış olması gerektiğini dile
getirmektedir.
Yaratılan (yani zorunsuz) ile
Ya-

ratan (yani zorunlu) arasındaki ilişki
özsel bir ilişkidir. Bu özsellik yaratılanın pay aldığı bir süreçte daha
belirgin hale gelmektedir.

Yaratılmış olan hiçbir şey yaşamsallığını
kendi başına sürdüremez. Bu gereksinim, çeşitliliğin ve çokluğun anlamlı
olabilmesi -yani bir hedefin olması- için bir Birlik anlayışını doğurur.

Thomas Aquinas Platon’un işaret ettiği, birliğin
çokluktan önce gelmesi gerektiği şeklindeki düşüncesine bu yüzden önem verir.
Varlık ile Hakikat arasında varoluşu anlamak bakımından derin bir ilişki
bulunmaktadır. Bu ilişki, Varlık ile Hakikat özdeşliğine kadar gider.

Thomas Aquinas’a göre, pay alma yoluyla
varolan her şey, aynı zamanda bir nedene bağlı olarak varlığa gelmiş demektir. Pay
alan, kendisinden pay alınanı gerekli kılmaktadır ve bu da zorunlu varlıktır.

Bu şekilde Thomas Aquinas’a göre varlık
“zorunlu” ve “zorunsuz” olmak üzere ikiye ayrılır.

Thomas Aquinas’a göre her bir yaratılmış
olan, bizzat kendi yetkinliğini elde etmek adına bir çaba göstermektedir. Bu
yetkinlikler İlahi Yetkinlik ve İyilikten pay almaktadırlar. Bu yüzden, Thomas
Aquinas’a göre Tanrı sadece yetkin bir “etkileyici neden” olmakla kalmaz; O,
aynı zamanda her şeyin kendisine yöneldiği bir Nihai Neden, bir Amaç Neden olarak
da karşımıza çıkar.
Her şey Tanrı’dan gelir
ve yine O’na döner.
Yaratılış, her şeyin başlangıç
İlkesine geri döndüğü ana kadar devam eden bir süreçtir.

Dünyada doğal nesneler olduğu kadar insan
elinden çıkmış nesneler de vardır. Doğal nesnelerin yaratıcısı Tanrı’dır. Yapay
nesneler ise insan tarafından üretilirler (yaratılmaz, üretilir).

Tanrı
Kanıtlamaları

Ortaçağ felsefesinde Tanrı ve O’nun
kanıtlanması problemi ağırlıklı bir yer tutmaktadır. Thomas Aquinas’ın Tanrı
kanıtlamasına düşünce tarihinde “Kozmolojik Tanrı Kanıtlaması
denmektedir.

1. Yol: Thomas Aquinas, bizzat nedenin
kendisinden hareket ederek Tanrı’nın bilgisine ulaşmanın olanaksız olduğunu düşünür.
Biz, ancak etkilerinden yola çıkarak Tanrı’nın bilgisine ulaşabiliriz.
Dolayısıyla harekete bakmalıyız. Evrendeki sürekli hareketin esas nedeni, bileşik
varoluşlar olarak şeylerin kendi yapılarında bir potansiyellik taşımalarıdır.
Hareket, potansiyelin aktüel hale geçmesidir. Hareket etmek, hareket için kendisinden
başka bir şeye gereksinim duymak veya başka bir şey tarafından hareket
ettirilmek demektir. Tek tek şeylere baktığımızda nedenselliği görürüz ve bu
bizi bir ilk hareket ettiriciye götürür ki o da tanrıdır.

2. Yol: “Her etkileyici kendi benzerine göre
edimde bulunur” (agit sibi simile). Doğal
nesneler bileşik yapıda oldukları için onlara etki edenler de bileşik yapılı
olmalıdır.

Oluşa gelen şeyler yokluktan hareketle değil,
potansiyel durumdan oluşa gelirler.

Aquinas’a göre bu dünyada bir etkin nedenler
düzeni vardır. Hiçbir şey kendi varoluşunun etkin nedenine kendi içinde sahip
değildir.

3. Yol: Thomas
Aquinas’a göre doğadaki şeyler, oluş (generatio)
ve bozuluşa (corruptio) tabi olarak yaratılmışlardır.
Olmaları ve/veya olmamalarının imkânı kendilerinde değildir.  Kendinde kendi zorunluluğuna sahip olan,
zorunluluğunu kendi dışından almayan, fakat her şeye zorunluluğunu veren bir
varoluş postulatını sergilemek zorunda kalırız

4. Yol: Kuramsal
bilginin amacı hakikattir.
Nedenini bilmeksizin bir
hakikati bilemeyiz. Ateş, şeyler arasında en sıcak olan şeydir. Çünkü o bütün
diğer şeylerin sıcaklığının nedenidir. O halde türemiş hakikatlerin nedeni olan
şey, en hakiki şeydir.

5. Yol: Thomas
Aquinas’a göre, akıldan yoksun olan bütün doğal nesneleri izlediğimizde, onların
kendileri için en iyiyi amaçlayan bir eylem gerçekleştirdiklerini görürüz. Akıldan
yoksun canlılar, bilgi ve akıl sahibi bir şey tarafından yönlendirilmedikleri
sürece bir amaca yönelik olarak hareket etmezler.

THOMAS
AQUINAS’IN BİLGİ ANLAYIŞI

Thomas Aquinas’a göre felsefe, şeylerin
gerçek varlığının ve özsel yapısının bilgisini amaçlamaktadır.

Aristotelesçi felsefede bileşik yapıyı
işaret eden töz, insani bilginin hedefindeki nesnedir. İnsan, beden ile ruhun
oluşturduğu bileşik bir yapıdır. İnsanın bilme etkinliğinin nesnesi hareket
halinde olan nesnelerdir.
Her şey bir oluş halinde
bulunduğundan, hiçbir şey hakkında kesin bir şey söyleme olanağımız yoktur.

Thomas Aquinas bu noktada, fizik varoluş
ile ilgili önermelerdeki hakikati ortaya çıkaran şeyin bilinenin özelliği değil;
fakat bilenin kendisi olduğunu dile getirmektedir.

Thomas Aquinas’a göre insan sadece akılsal
olduğu sürece bir insandır. Akılsallık, insanın anlama ediminde bulunması ve
yargı üretmesidir. Yargıda bulunmak, yani kavramları kullanarak bir durum hakkında
bilgi ortaya çıkarmak için akılsal ruha ihtiyaç duyan insanın, bilme
sürecindeki başlangıç noktası tikel fizik nesnedir. İnsan fiziksel nesnelere
dokunur, onları algılar ve insan bileşik yapıda bir varlık olduğu için (ruh ve
beden) salt maddi yorumla bu algıyı işlemez, algı verilerini aklederek
yorumlar.

Etkin
/ Edilgin Akıl

Aklın, kendi uygun nesnesi olan formları
ortaya çıkarması için bir soyutlama (abstractio) yapması zorunludur.

İki parçalı bir yeti olan aklın soyutlama
eylemini gerçekleştiren kısmına etkin akıl denir. Etkin akıl bir tür ışık
gibidir.

Etkin akıl, edilgin aklın anlama edimini
gerçekleştirmek için gereksinim duyduğu anlaşılabilir nesneleri (kavramları)
oluşturmaktadır.
İmge, duyulama olmaksızın hiçbir
şekilde ortaya çıkmayacak bir yapıdır.

Thomas Aquinas’a göre imgelem, aktüel
durumdaki duyulardan türeyen bir tür harekettir.

Soyutlama

Thomas Aquinas’a göre, akıl doğuştan
herhangi bir nesneye sahip değildir (tabula rasa).
Bununla birlikte etkin akıl, tanrısal aklın ışığından pay alan bir özelliğe
sahiptir ve bu ışıkla, nesnenin taşıdığı hakikat ile aklın hakikati arasındaki
ilginin gözlenebileceği bir nesnenin aktüelleştirilmesi etkinliğini ortaya
koyar. Thomas Aquinas böyle bir ışığı kabul ederek, Augustinus’un illuminatio’su ile bir ortaklık kurmaktadır.

Soyutlama sonucunda ortaya çıkan kavramlar bilmenin
nesnesi değil aracıdırlar. Aklın bir tür kurgulaması olan kavramlar, bilginin
bizzat kendisi olmuş olsaydı; o zaman bilgimiz bizzat formların kendilerinin
bilgisi olacaktı.

THOMAS
AQUINAS’IN AHLAK VE TOPLUM ANLAYIŞI

Thomas Aquinas’ın ahlak ve toplum anlayışı
Aristoteles’in felsefesi ile Hıristiyanlığın akılcı kavranışının bir karışımıdır.

Thomas Aquinas’a göre kendi yetkinliğine
yönelen her şey ilahi modele doğru yol almaktadır. Bu yüzden, insanın ahlak yapısı
aslında onun Tanrı’nın imgesinde nasıl olgunlaştığının da bir anlatımıdır

Thomas Aquinas, Latince karşılığı olan “Lex” (Leks okunur) kelimesinin “Ligare”den türetildiğini söyler. Latincedeki ligare kelimesinin Türkçedeki karşılığı bağlamaktır. Buradaki bağ, bir kimseyle eylemi arasındaki
ilişki temelinde anlaşılmaktadır.
Eylemin
ölçüsü veya kuralı, öyleyse, insani eylemin ilk ilkesi olan akıldır.
Her ne zaman bir şey arzu edilse, akıl bu amaca erişmek için
gerekli olanı buyurmaktadır. Dolayısıyla iradeye bağlı herhangi bir iş için aklın
rehberliğine gereksinim duyulmaktadır.

Hükümdarın iradesi yasanın gücüne sahiptir.
Hükümdarın başında olduğu toplumun huzuru ve refahı için yasanın bu gücünün
düzgün bir şekilde işlemesi gerekir. Dolayısıyla yasanın, özellikle toplumun
mutluluğu ve refahı için olması zorunludur.

Thomas Aquinas’a göre akıl ahlaki zorunluluğun
köküdür. İrade doğal bir biçimde iyi olana doğru yönelir ve pratik akıl bizim
iyiye yönelmemizi, kötüden de kaçınmamızı buyurur.

Doğal yasa akıl sahibi olan her bir varlığı
üç doğal eğilim çerçevesinde yönlendirir:

1. hayatını korumak ve sağlığını muhafaza
etmek;

2. çoğalmak ve karısı ve ailesine göz kulak
olmak;

3. hakikati gözetmek suretiyle akılsal
hayatını geliştirmek ve sosyal erdem içinde büyümek. Bu üçüncü madde, insanın
mutlaka bir toplum içinde yaşaması gerektiğini belirginleştirmektedir

Bununla birlikte insan bazen tutkuları veya
kötü gelenek yüzünden bu yoldan ayrılabilir ve doğal yasanın emrinden uzaklaşabilir.
Bu akıldışı durumu onarmak için doğal yasanın meydana gelmesini sağlayan bir başka
tür yasaya gereksinim vardır ve bu da ezeli-ebedi yasadır.
Toplumdaki yasalar o toplumun hükümdarı tarafından uygulanıyorsa
ezeli-ebedi yasa da ilahi basiret tarafından uygulanır ve ilahi iktidar tarafından
da yerine getirilir.

Thomas Aquinas’a göre, bireysel insanın iyi
bir hayat sürmesi için iki koşul bulunmaktadır. Birincisi ve en önemlisi erdeme
uygun davranmaktır; zira erdem bir insanın iyi yaşamasını sağlamaktadır. İkincisi
ise erdemli bir eylem için gerekli olan maddi ihtiyaçların sağlanmasıdır. İnsan,
doğa tarafından birliği sağlanmış bir yapıdır. Bununla birlikte toplumun birliği
çok daha önemlidir. Thomas Aquinas’a göre birliği sağlanmış olan toplum huzur
içinde demektir.

Ortaçağ Felsefesi

Editör: Prof. Dr. Ayhan Bıçak & Yrd.
Doç. Dr. Serdar Uslu

Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2296

Ağustos 2011