Sosyoloji

Theodor Adorno – Otoritaryen Kişilik Üstüne – Niteliksel İdeoloji İncelemeleri

Theodor Adorno – Otoritaryen Kişilik Üstüne – Niteliksel İdeoloji İncelemeleri

Yaşantı ile klişe arasında yalın bir boşluk yoktur. Klişe, olaylara rahatlatıcı bir şekilde bakmanın bir aracıdır; ne var ki klişe derinde yatan bilinçdışı kaynaklardan beslendiği için, ortaya çıkan çarpıtmalar sırf gerçek bir bakışla düzeltilemez.

Klişeler yaşantıyla ‘düzeltilemez’; en literal anlamıyla, klinik anlamıyla habis düşüncelerin büyümesini önlemek için, yaşantı edinme kapasitesini yeniden oluşturması gerekir.

Önyargılı özne, klişenin içeriğinin imgesel olduğunun, kendi yaşantısınınsa hakikati temsil ettiğinin, belli belirsiz farkındadır.

Klişe / stereotypy -> Terimde ‘klişe’ ve ‘hastalık’ anlamları bir araya getirilmiş.

Klişe, stereopati haline gelir. Bilgisizlik yükünün ve nesnel materyalle ilişki yoksunluğunun her türlü gerçek deneyimi yasakladığı politik alanda durum böyledir.

Klişelerştirme gerçekliği atlar. Kişiselleştirme ise, bunun tersine, gerçek soyutluktan kaçınır; yani, mülkiyet ilişkileriyle belirlenmiş ve insanların kendilerinin adeta sırf eklenti haline geldiği bir toplumsal gerçekliğin ‘şeyleştirilmesi’nden kaçınır.

Klişeleştirme ve kişiselleştirme, gerçekte yaşanmayan bir dünyanın birbirinden uzaklaşan iki parçasıdır; birbiriyle yalnızca bağdaşmaz olmakla kalmayıp, gerçeğin görüntüsünü yeniden kuracak herhangi bir eklemeye de izin vermeyen parçalardır.

Kendi avantajlarını paylaşmayan herkesten özveri bekleyen iktidar ve ayrıcalığın varlığı, kızgınlığı kışkırtır ve bvütün kültür tarihimiz boyunca gelişmiş olan eşitlik ve adalet özlemini derinden yaralar. Herkes kendi kalbinin derinlerinde, ayrıcalığı gayrımeşru öngörür. Ancak, bu dünyada işlerini yürütmek için, insan kendini de gerçekte bu dünyayı tanımlayan iktidar ilişkileri sistemine sürekli uyarlamak zorundadır. Yüzyıllar boyunca devam eden bu sürecin sonuçları, günümüzde kişiliklerin bir parçası durumuna gelmiştir.

İktidarın varlığı zorunlu kabullenişimiz ile ona karşı direnişimiz arasında bir tür duygusal uzlaşmaya varılır.

Dramatik çatışma, onu niteleyen bu sempati ile bizim yön değiştirmiş saldırganlığımız arasındaki çatışmadır.

Bürokrat, anlaşılamayan siyasetin, kişiliksizleştirilmiş bir dünyanın kişiselleştirilmesidir.

Faşist felsefeyi nihai olarak tanımlayan da kesinlikle siyasetin bu pragmatize edilişidir.

Çeviren: Doğan Şahiner
Say Yayınları, 2011

İlgili Makaleler