Felsefe Akımları

Teori Nedir? Genel ve Çeşitli Filozoflara Göre Tanımı

Bilgi edinme sürecinin herhangi bir aşamasında ortaya atılan, geçerlilik ve güvenilirliği bilimsel yöntemle saptanmış bir genel bilgi ve açıklama düzenidir. Modern bilimsel ve felsefî bakış açısına göre, deneyle karşıtlık içinde, düşünce ile kazanılmış bil­gi; belli olayların ilkelerden kalkarak bilimsel olarak açıklanması ve tek tek bilgilerin genel yasalar altında toplanması; kendilerinden her türlü yasallığın ve tek tek olayların çıkarılabileceği ilkelere göre düzenlenmesi, şeklinde tanımlanabilir.

Teori kelimesi, eski Yunanca’da theorein kelimesinden türetilmiş olup “dikkatlice bakmak” anlamına gelmektedir. Bu nedenle İlkçağ düşünürlerinin bu konudaki genel yaklaşımı teorinin, doğanın ve gerçekliğin gözlenmesinde ve açıklanmasında ince ve derin görüşler bütünü olduğu yolundadır. Nitekim, klasik çağın öncülerinden Platon’a göre teori, zihinsel veya düşünsel bir gerçekliği ifade eder. Aristoteles ise aynı kavramdan, pratik bilginin karşısında yer alan saf bilgiyi anlamaktadır. Aristoteles’e göre bu saf bilgiye, pratikten bir soyutlama ile ulaşılabilir. Teori, olgular dünyasındaki gözlemler sonucu elde edilen bir ilkedir. Onun teori hakkındaki bu görüşü, bilimsel tutumunun ve gözlem ile deneye verdiği önemin de bir göstergesidir. Fakat Aristoteles’in bu görüş ve tutumundan hareketle kurmaya çalıştığı bilim teorisinde nedensellik ilkesinin zayıflığı ve doğa kanunu fikrinin oluşmamış olması, kendisinde mevcut bulunan hylozoizm görüşünün kalıntıları sebebiyledir. Nitekim onun “doğal yer” anlayışı, bu hylozoist anlayışa bir örnek olması açısından önemlidir.

Teori, varsayım gibi açıklayıcı bir bilimsel araç olmasına rağmen varsayımdan daha geniş kapsamlı ve köklü izahlar getirmektedir. Bu anlamda teori, gözlem dışı ilişkileri dile getiren açıklamaya dayalı yasaların, olgular alanındaki ilişkilerin izahında aksiyon ve bir nevi varsayım işlevi gören bir sistem olarak düşünülebilir. Teoriler, olgular arasındaki ilişkilerin izahında kavramsal bir nitelik taşımaktadırlar. Bu yönüyle teorilere kavramsal bir sistem olarak bakmak daha doğrudur.

Teori kavramı, özellikle diyalektik metodu kullanan düşüncelerin hâkim olduğu dönemlerde, pratik karşıtı olarak ele alınmış ve gerçekliğin sistemli ve organize edilmiş bilgisi olarak tanımlanmıştır. Bu bakış açısına göre teoriler, düşünsel veya zihinsel birer yapı olarak görülmüş ve gösterilmiştir. Teoriler, bu anlamda, karşımıza bîr gerçeklik ve bilgi alanının soyut ve simgesel birer boyutu olarak çıkmaktadır. Bu noktada teorilerin pratik karşıtı bir yapı, sistem anlamını içeriyor olmalarına rağmen, gözlem ve deney sonucu ulaşılan bilimsel sonuçların mantıksal ve şematik bir sistemi belirtiyor olmaları da ayn bir gerçektir. Nitekim teori kavramının bir spekülasyon, aşırı bir genelleştirme ve hatta bir varsayım olarak görülmesi de kavramın taşıdığı bu ikinci anlamın gözden ırak tutulmasından kaynaklanmaktadır.

Teori, tanımından da anlaşılacağı üzere, varsayımdan daha genel bir açıklama tarzıdır. Varsayım, bir ölçüde, doğruluğu ispatlanmamış ve hatta sorgulanmamış bir öndeyiş niteliğini taşır. Teorinin taşıdığı ve varsayımdan ayrılan niteliği ise onun, doğrulanmış, fakat henüz tümüyle belli bir kesinlik kazanmamış bir sistem olmasıdır. Teoriler, önermeden oluşan varsayımların aksine, birer önermeler dizisidir.

Teorilerin bilimsel çalışmalardaki temel ve önemli işlevi, onların birer hazırlık aşaması ve bilimsel çalışmada ilk adım evrelerini teşkil ediyor olmalarıdır. Bu yönüyle teoriler, gözlem ve deneyler ile ulaşılan sonuçlardan hareketle, yeni gözlem ve deney sonuçlarına kılavuzluk eden ve böylece bilimsel çalışmaların kopukluğunu da önleyen birer sistemdirler. Bu noktada teorilerin, yeni gözlem ve deneylerin gerçekleşmesi ile işlevlerinin sona erdikleri ve artık birer bilim tarihi konusu olduktan da diğer bir gerçektir. Bu aşamada teorilerin doğrulanmaları veya çağdaş bir bilim felsefecisi K. Fopper’in ileri sürdüğü gibi yanlışlanmaları sözkonusudur. Fakat, teoriler, doğrulanabilir veya yanüşlanabiÜr nitelikte de olsalar, bilimsel gelişmenin hazırlayıcısı olmaları açısından, bilim tarihlerinin konulan olmaktan öte bir anlam ve öneme sahiptirler. Belki bu anlamda bir teorinin doğru veya yanlışlığı değil de sınırlı oluşundan bahsedebiliriz. Bir teorinin, olguları açıklamasında önemli bir işlev üstlenebilmesi için onun daha kapsamlı ve bilimsel verileri kapsayıcı olması gerektiğinden söz edilebilir. Einstein’ın en genel ve tek bir bilimsel teoriye ulaşma arzusu bu konuda atılmış önemli bir adımdır. Onun “birleşik alanlar teorisi”, teorilerin kapsamlı nitelikler taşımaları gerektiği görüşünün yansıdığı değerli bir bakış açısının ürünüdür.

Teori kavramı, bünyesinde oldukça değişik ve çeşitli görüşleri ve anlamlan barındıran geniş bir tarihsel arkaplana sahiptir. Eski Yunan’dan günümüze kadar felsefe ve bilim çevrelerinin tartışma ve düşünmeden uzak kalamadıktan bir konudur teori. Bu,teorinin bilimsel felsefi çalışmalardaki önemli konumunu da belirtmesi açısından ayn bir öneme sahiptir.

Bilim Teorisi alanında tarihte görülen en önemli ilk görüş, David Hume’a ait olan, bilimsel teorinin, gözlem ve deneye dayalı tabiat bilimlerine dayanması gerektiğini ileri süren natüralist teori fikridir. Bu teorinin psikolojizm, sosyolojizm ve fizikalizm olmak üzere üç değişik türü mevcuttur. Hume, Lipps, AVindelband, Wundt, Dilthey gibi düşünürlerce savunulan psikolojizme göre determinizm gibi tabiat kanunu fikri konusundaki teoriler psikolojik çağrışım metodu ile izah edilebilmektedir. Durkhe-im’ın öncülüğünü yaptığı ve aynca Mannheim ve Sorokin taraflarından da temsil edilen sosyolojizm de bilimsel ve felsefî konuların izahında topluma ve sosyal olaylara dayalı teoriler geliştirme eğilimi göstermektedir. Son olarak bilimsel olayların açıklanması konusunda sistemleştirilen teorilerin fiziko-şimik kanunlara dayandırılması gerektiğini ileri süren fizikalizmin temsilcisi de meşhur bilim felsefecisi H. Reichenbach’tır. Ayrıca, biyolojiye dayalı teoriler kurma çabasında olan Eug. Rignano ve F61ix Le Dantec ile aynı konuda Enerjetizmi savunan James Jeans’i anmak gerekir.

Kant’ın göreli bilim teorisi ve bilimi mümkün kılan akıl üzerindeki görüşleri ve çalışmalarından sonra, felsefe tarihinde, teori ile ilgili önemli fikirlerin ileri sürüldüğü Marburg Okulu’nu ve onun Önemli temsilcisi Hermann Cohen’i görmekteyiz. Cohen’e göre felsefenin en önemli bölümü bilim teorisi kısmıdır. 0,1878-1883 yıllarındaki çalışmaları sonucunda felsefede tarih ile teorinin ayrılamazlığını ileri sürmüştür. Görüş birliğine vardığı anlayışa göre, insanın akıla ve “kendilik’ fikrine sahip olması, insanı hem diğer canlılardan ayn kılmakta, hem de insanın obje ve süje olmaya muktedir olabilmesine yol açmaktadır. Başka bir ifadeyle insan, hem çeşitli deneyimler yaşayabilir, hem de bu deneyimlerin farkında olabilir. Bundan dolayı hayvan uyarıcıya karşı otomatik olarak ve değişkenlik göstermeksizin Önceden belirlenmiş bîr tarzda tepkide bulunurken, insan geçmiş deneyimlerinin ışığında geliştirdiği beklentileriyle plan ya­pabilir, aksiyonlarını gözden geçirebilir, kendisi üzerinde düşünebilir.

Tepki kavramına günümüz sosyolojisinde karşı çıkan yaklaşımların başında sembolik etkileşimcilik ve etnometodoloji gelmektedir.

Nilgün ÇELEBİ – SBA

teori    Fr. théorie

a. Kuram: “Alışılmış kalıpların çok dışında yeni fikir akımları, modern teoriler konuşulurdu o dünyada.” -Ç. Altan.
Güncel Türkçe Sözlük

teori   

Bir olay, bir yapı ya da düzenin nedenlerini açıklamak isteyen genel düşünce, görüş; kuram.
BSTS / Gökbilim Terimleri Sözlüğü 1969

TDK Sözlük