33Sosyoloji Sözlüğü

TASARRUF

 

TASARRUF

 

Genelde “tasarruf
para biriktirme, geli­rinden bir kısmı bir tarafa ayırma anlamına gelir.
“Tasarruflar” olarak ifade edilebile­cek ingilizce
“savings” kelimesi esas alın­dığında, “birikmiş para” veya
“bir tarafa ay­rılmış gelir” olarak anlaşılabilir.

Tasarrufun iktisattaki
anlamı günlük dil­deki anlamından oldukça farklıdır. Bu an­lamıyla tasarruf, muayyen
bir dönemde, gelir ile tüketim arasındaki farka eşittir. Fert, işletme veya
devlet gibi iktisadi karar birimlerinin bir dönem zarfındaki gelirle­rinden
tüketim harcamaları çıkarıldıktan sonra geriye kalan meblağa tasarruf denir.
Bir iktisadi birimin (mesela bir ferdin) yıl­lık geliri 1.500.000.-TL. ve yine
aynı dö­nemdeki tüketim harcamaları 1.200.000.-TL. ise, bu iktisadi birimin söz
konusu dö­nemdeki tasarrufunun 300.000.-TL. oldu­ğunu söyleyebiliriz.

Gelir ile tüketim
harcamaları arasındaki farkın her zaman burada olduğu gibi pozitif bakiye
vermesi beklenemez. Tüketim har­camaları geliri aşabilir. Böyle bir durumda,
negatif tasarruftan söz etmek gerekir. Me­sela yıllık gelirin 1.500.000.-TL.,
tüketi­min de 1.700.000,-TL. olduğu bir durum­da, söz konusu iktisadi birimin,
bu ikisi ara­sındaki 200.000.-TL.’lık farkı herhangi bir kaynaktan temin etmesi
gerekir. Belki bu fark, daha önceki tasarrufların kullanılması veya başka bir
yerden borç bulunması sure­tiyle karşılanabilecektir. Negatif tasarruf ile anlatılmak
istenen budur.

Bu tariflerde
dikkatleri çeken bir iki nok­taya işaret etmekte fayda vardır.
“Gelir” kavramı “kullanılabilir gelir”e tekabül etmektedir.
Kullanılabilir gelir ise ferdin va sıtasız vergiler veya benzeri mecburi
ödemeleri yaptıklan sonra istediği şekilde harcayabileceği gelir anlamına
gelmekte­dir. “Tüketim” ise, iktisadi birimlerin ihti­yaçlarını
doğrudan doğruya karşılamak için mal ve hizmetlere yaptıkları harcamalar olarak
anlaşılmalıdır. Bu hususun vurgu­lanması, tüketim yerine harcama kavrama­nın
kullanılmasına ve bu suretle bir yanlış­lık yapıl masına mani olacaktır. Çünkü
ta­sarruf tarifinde önemli olan harcamalar de­ğil, tüketim harcamalarıdır. Bu
sebeple tü­ketim dışındaki harcamaların tasarruf mik­tarının tespitinde dikkate
alınmaması ge­rekmektedir.

İşaret edilmesi
gereken bir diğer husus da bu tarif ile, gelirin, tüketim ve tasarruf olarak
iki temel unsura ayrılmış olduğunun zımnen kabul edilmiş olmasıdır. Buna göre,
elde edilen bütün gelir ya tüketime harcan­makla veya tasarrufa ayrılmaktadır.

Tasarrufta bulunanlar
ile yatırımları ya­panlar aynı kimseler veya birimler olabile­ceği gibi, farklı
kimseler veya birimler de olabilir. Fertler ve işletmeler, müteşebbis­ler
olarak, kendi tasarruflarını kullanmak suretiyle sermaye birikimini
gerçekleştire­bilirler. Meselâ işletmeler bu iş için dağıtı­lamayan kârlarını
kullanabilirler veya ser­maye artırımına gidebilirler. Her iki durum­da da hem
tasarrufla bulunmuş hem de yatı­rım yapmış olacaklardır.

Bununla beraber,
herhangi bir yatırım düşüncesi olmaksızın (burada “yatırım”la reel
üretim vasıtalarına yapılacak direkt harcamalar kastedilmektedir) fertler ve ai­leler
de tasarrufta bulunabilirler. Tasarrufta bulunmanın sebepleri çok çeşitli
olabilir. İhtiyarlık zamanını garanti altına almak; seyahate çıkmaya veya bir
otomobil satın al maya hazırlanmak, ileride karşı karşıya ge­leceği sıkıntılı
günleri düşünmek bunlardan bazılarıdır.

Tasarruf iktisadi
açıdan son derece Önemlidir. İktisadi büyümenin sağlanması için sermaye
teşekkülü ve buna imkân ve­ren yatırımlar zarurîdir. Yatırımların başlı­ca
kaynağı ise cari gelirden tüketime ayrıl-mayıp bîr tarafa aktarılan meblağların
teşkil ettiği yekünden ibaret olan tasarruftur. Bu sebeple, tasarrufların
iktisadi büyümeye imkân verecek bir yatırım hacmini besleye­cek seviyede
gerçekleşmesi gerekmekte­dir.

Bununla beraber, ilk
anda, tasarrufun milli gelirin bir unsuru olan tüketim harca­malarını azaltmak
suretiyle gelir teşekkü­lünde bir fire teşkil edeceği ve gelir seviye­sinin
düşük kalmasına sebep olacağı fikri de ileri sürülebilir. Bu muhakeme tüketil­meyen
meblağların yatırıma harcanacak yerde yastık altında bekletilmesi veya eko­nominin
reel üretim vasıtaları mevcuduna herhangi bir ilavede bulunmayan sahalarda
değerelendirilmesi halinde doğru kabul edilebilir. Ancak, ekonomi gelişip
modem-leştikçe, tasarrufların âtıl bir halde bekletil­mesi şeklindeki
davranışların, yerlerini, da­ha rasyonel ve daha şuurlu davranışlara bı­rakacakları
söylenebilecektir.

M. Hanifı ARSLAN