TASARRUF
Genelde “tasarruf
para biriktirme, gelirinden bir kısmı bir tarafa ayırma anlamına gelir.
“Tasarruflar” olarak ifade edilebilecek ingilizce
“savings” kelimesi esas alındığında, “birikmiş para” veya
“bir tarafa ayrılmış gelir” olarak anlaşılabilir.
Tasarrufun iktisattaki
anlamı günlük dildeki anlamından oldukça farklıdır. Bu anlamıyla tasarruf, muayyen
bir dönemde, gelir ile tüketim arasındaki farka eşittir. Fert, işletme veya
devlet gibi iktisadi karar birimlerinin bir dönem zarfındaki gelirlerinden
tüketim harcamaları çıkarıldıktan sonra geriye kalan meblağa tasarruf denir.
Bir iktisadi birimin (mesela bir ferdin) yıllık geliri 1.500.000.-TL. ve yine
aynı dönemdeki tüketim harcamaları 1.200.000.-TL. ise, bu iktisadi birimin söz
konusu dönemdeki tasarrufunun 300.000.-TL. olduğunu söyleyebiliriz.
Gelir ile tüketim
harcamaları arasındaki farkın her zaman burada olduğu gibi pozitif bakiye
vermesi beklenemez. Tüketim harcamaları geliri aşabilir. Böyle bir durumda,
negatif tasarruftan söz etmek gerekir. Mesela yıllık gelirin 1.500.000.-TL.,
tüketimin de 1.700.000,-TL. olduğu bir durumda, söz konusu iktisadi birimin,
bu ikisi arasındaki 200.000.-TL.’lık farkı herhangi bir kaynaktan temin etmesi
gerekir. Belki bu fark, daha önceki tasarrufların kullanılması veya başka bir
yerden borç bulunması suretiyle karşılanabilecektir. Negatif tasarruf ile anlatılmak
istenen budur.
Bu tariflerde
dikkatleri çeken bir iki noktaya işaret etmekte fayda vardır.
“Gelir” kavramı “kullanılabilir gelir”e tekabül etmektedir.
Kullanılabilir gelir ise ferdin va sıtasız vergiler veya benzeri mecburi
ödemeleri yaptıklan sonra istediği şekilde harcayabileceği gelir anlamına
gelmektedir. “Tüketim” ise, iktisadi birimlerin ihtiyaçlarını
doğrudan doğruya karşılamak için mal ve hizmetlere yaptıkları harcamalar olarak
anlaşılmalıdır. Bu hususun vurgulanması, tüketim yerine harcama kavramanın
kullanılmasına ve bu suretle bir yanlışlık yapıl masına mani olacaktır. Çünkü
tasarruf tarifinde önemli olan harcamalar değil, tüketim harcamalarıdır. Bu
sebeple tüketim dışındaki harcamaların tasarruf miktarının tespitinde dikkate
alınmaması gerekmektedir.
İşaret edilmesi
gereken bir diğer husus da bu tarif ile, gelirin, tüketim ve tasarruf olarak
iki temel unsura ayrılmış olduğunun zımnen kabul edilmiş olmasıdır. Buna göre,
elde edilen bütün gelir ya tüketime harcanmakla veya tasarrufa ayrılmaktadır.
Tasarrufta bulunanlar
ile yatırımları yapanlar aynı kimseler veya birimler olabileceği gibi, farklı
kimseler veya birimler de olabilir. Fertler ve işletmeler, müteşebbisler
olarak, kendi tasarruflarını kullanmak suretiyle sermaye birikimini
gerçekleştirebilirler. Meselâ işletmeler bu iş için dağıtılamayan kârlarını
kullanabilirler veya sermaye artırımına gidebilirler. Her iki durumda da hem
tasarrufla bulunmuş hem de yatırım yapmış olacaklardır.
Bununla beraber,
herhangi bir yatırım düşüncesi olmaksızın (burada “yatırım”la reel
üretim vasıtalarına yapılacak direkt harcamalar kastedilmektedir) fertler ve aileler
de tasarrufta bulunabilirler. Tasarrufta bulunmanın sebepleri çok çeşitli
olabilir. İhtiyarlık zamanını garanti altına almak; seyahate çıkmaya veya bir
otomobil satın al maya hazırlanmak, ileride karşı karşıya geleceği sıkıntılı
günleri düşünmek bunlardan bazılarıdır.
Tasarruf iktisadi
açıdan son derece Önemlidir. İktisadi büyümenin sağlanması için sermaye
teşekkülü ve buna imkân veren yatırımlar zarurîdir. Yatırımların başlıca
kaynağı ise cari gelirden tüketime ayrıl-mayıp bîr tarafa aktarılan meblağların
teşkil ettiği yekünden ibaret olan tasarruftur. Bu sebeple, tasarrufların
iktisadi büyümeye imkân verecek bir yatırım hacmini besleyecek seviyede
gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bununla beraber, ilk
anda, tasarrufun milli gelirin bir unsuru olan tüketim harcamalarını azaltmak
suretiyle gelir teşekkülünde bir fire teşkil edeceği ve gelir seviyesinin
düşük kalmasına sebep olacağı fikri de ileri sürülebilir. Bu muhakeme tüketilmeyen
meblağların yatırıma harcanacak yerde yastık altında bekletilmesi veya ekonominin
reel üretim vasıtaları mevcuduna herhangi bir ilavede bulunmayan sahalarda
değerelendirilmesi halinde doğru kabul edilebilir. Ancak, ekonomi gelişip
modem-leştikçe, tasarrufların âtıl bir halde bekletilmesi şeklindeki
davranışların, yerlerini, daha rasyonel ve daha şuurlu davranışlara bırakacakları
söylenebilecektir.
M. Hanifı ARSLAN