Sosyoloji

Susanna Tamaro – Kökler, Yollar ve Yitik Benler

Susanna Tamaro – Kökler, Yollar ve
Yitik Benler

Duygusal yoğunluğu dikkat çekiyor ancak hiçbir orijinal yanı
olmadığı için okurken zaman kaybına uğradığımı fark ettim. 

İsmini belirtmeyen anlatıcının canı sıkkın; hatta can
sıkıntısı onun hayatında dikkat çeken tek şey. Ailesinin bir zamanlar yaşadığı
kasabaya gidiyor. Orada tanıdığı kimse yok. Şehirde bunalmış ve şimdi bu küçük
kasabada kendini biraz olsun iyi hissetmeyi umuyor. Rüyalarını anlatıyor. Ara
sıra birilerinden söz ediyor: Bir zamanlarki kız arkadaşı Cecilia; kız akrdeşi
Agnes (bir arabanın altında kalıp ölüyor), çocukluk arkadaşı Andrea ve
annesinden söz ediyor. Ne anlatıyor peki? Ergen geyikleri işte…

Notlar

Otobüs hareket edeli neredeyse yarım saat oldu.

Arada sırada sizi düşünüyorum.

Yirmi beş yıl boyunca beni yok saymak istediniz… (s. 9)

Illmitz, köklerim oradaydı,

Kaldığı hanın adı: Schwarzer Adler

İşte benim hayat tarzım: bir şeye varmak ve hemen sonra
huzursuzca onu terk etmek. (s. 16)

Bir an derin bir kayboluş yaşadım; uzakta olduğumu, herhangi
bir mekâna ait olmadığımı, bunun geçici seyyahlığımdan değil, kaçınılması
olanaksız bir kaderden kaynaklandığını biliyordum.

Beni asıl rahatsız eden şey, sağır edici gürültünün arasında
yalnızlığın o incecik temasını işitmekti, (s. 17)

Yapacak işlerin yoksa zamanın içinde yaşamak zor.

Cecilia’nın sevdiğim yönü, bütün aptallıklarıma
şaşırmasıdır.

Cecilia’yı eski bir koltuk gibi seviyorum.

Cecilia, yalnızlığımı dindirmeyi bilmiş olan tek kişidir.
(s. 28)

Ben sadece hayalperest bir ödleğim.

…üniversitenin ilk yılını okurken annem zamansız bir şekilde
hayatını kaybetti. (s. 47)

…köylerin küçük hayvanat bahçelerine benzediğini
düşünüyorum; kötülük peşindeki bir hayvan gibi her birimiz bir kaderle
doğuyoruz.

Herkes ne olduğunu ve ne olması gerektiğini biliyor.

Şehirde ise durum değişiktir; herkes kendisinin olduğundan
farklı olabileceğine inanır; herkes yüce bir şeylerin peşindedir ve gündelik
hayatı yaşamanın nasıl bir yücelik olduğunu anlayamaz. (s. 74-75)

Fotoğraf çekmekten nefret ederim: yakalanmış anların
durağanlığı beni hep korkutmuştur…

Fotoğraf makinesi sanki artık genel kabul görmüş bir
edepsizlik göstergesidir. (s. 94)

Illmitz

Türkçeleştiren: Eren Cendey

Can Yayınları

Aralık 2014

İlgili Makaleler