SÜDDÎ-İ KEBÎR KİMDİR? HAYATI VE ESERLERİ
Ebû-Muhammed İsmail b. Abdi’r-Rahmân, Tâbiîn’den meşhur bir zâttır. Babası Isfahan ahâlîsinden imiş; kendisi Hicaz’lıdır. Kûfe’de sakin olmuştur. Küfe câmi-i şerifi süddesinde, yâni gölgesinde oturmak âdeti olduğundan “Süddî” diye yâd olunmuştur. Bir rivayete göre de Medîne-i Münevvere’de “Südd” denilen bir mahalde oturduğu için (Süddî) nisbetini almıştır. Vefatı (127) târihine müsadiftir.
Tefsirde Ve Sâir İlimlerdeki Mevkii :
Süddî-i Kebîr yüksek bir âlimdir. Tefsirde, Hadîs’de büyük bir kudret sahibidir. İmâm-ı Müslim, hadîslerini tahrîc etmiş, İbn-i Hayyân da kendisini sikaat meyânında zikr eylemiştir. Cüzcânî, Süddî-i Kebîr’i kizbe nisbet ediyorsa da bu zât, Küfe ehli hakkında tecâvüzkârlıkla ma’rûfdur.
Maahâzâ Taberî de : Süddî’nin hadîsiyle ihticâc olunamaz.” demiştir.
Süddî-i Kebîr, Knes b. Mâlik, İbn-i Abbâs, Ebû Abdi’r-Rahmân es-Selemî, Atâ’, İkrime gibi zavatdan ilim ahzetmiş, kendisinden de Şu’le, Sevrî, Ebü’l-Avâne, Ebû Bekr b. Ayyaş gibi zâtlar müstefîd olmuşlardır.
Süddî’nin İbn-i Mes’ûd ile İbn-i Abbâs’dan rivayet tarikiyle bir Tefsîr’i vardır. Bu Tefsîr’i tilmizi Esbât b. Nasrân el-Hemedânî rivayet etmektedir. Fakat Ebû Zür’a, Esbât’ı taz’îf ediyor.
Süddî’nin Ebû Salih ve Ebû Mâlik vasıtalarıyla İbn-i Abbâs’a ve Mürr vasıtasıyla da İbn-i Mes’ûd’a nisbet edilen tefsirini, İbn-i Cerîr, kendi tefsirinde mezkûr Esbât vasıtasıyla nakletmektedir.
Süddî’nin yalnız Mürr tarikiyle vâki’ olan rivayetlerini de Hâkim Müstedrek’inde tahrîc etmişdir.
İbn-i Ebî Hatim de Süddî’den şöyle bir rivayette bulunuyor :
Süddî dedi ki : “Kureyş kabilesi, erkek evlâdı kalmayan kimse hakkında, Falan zürriyetden mahrum kaldı” derlerdi. Vaktaki Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in mahdumları da vefat etti, Âs b. Vâil: dedi. Bunun üzerine Kevser Sûresi nazil oldu ki, meâl-i şerifi şöyledir: “Yâ Muhammed! Biz sana muhakkak Kevser verdik. İmdi sen de Rabbın için namaz kıl; kurban kes. Sana buğz eden yokmu? İşte, şüphesiz ebter olan zürriyetden ve her hayırdan mahrum bulunan- ancak odur.”
Kevser, ma’lûm olduğu üzere lügat i’tibâriyle, (pekçok şey) demekdir, Müfessirlerin bu hususda birçok tevcihleri vardır. Ez-cümle Resûl-i Ekrem’e verilen Kevser’den murâd, ya Cennet’de bir nehirdir veya Nübüvvet şerefidir veya ümmetin âlimleridir veya etba’ ve ashabıdır yâhud Hazret-i Pey-gamber’in zürriyet-i mübârekesinin kesretidir. Maahâzâ Kevser ta’bîri, bunların hepsine birden Şâmil olabilir; buna bir mâni’ yoktur.
Velhâsıl, Süddî-i Kebîr, müfessirler arasında ma’rûf bir simadır . Rahmetu’llâhi aleyh.
Me’hazlar: Kitâbü’l-Menkul, İtkaan, Mu’cemü’l-Üdebâ’.
KAYNAK: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi (Tabakatü’l-Müfessirin), Bilmen Yayınevi