Türk Edebiyatı

Soyut Şiir -Türk Edebiyatında- Şairleri, Temsilcileri, Hakkında Bilgi

SOYUT ŞİİR

Tanzimat’tan sonraki Türk edebiyatı gerçekçi ve toplumcu bir doğrultu izlemiş, bu gelişim boyunca şiirde de somut öğeler gitgide artmıştır. Ancak bazı sanatçılar (sembolist Ahmet Hâşim, gizemci Necip Fazıl Kısakürek) soyutlamalara yönelmiştir. Gecenin ve uçsuz bucaksız evrenin uyandırdığı belirsiz izlenimleri, serbest çağrışımlarla anlatan Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, masallardan, dinlerden, rüyalardan gelme sembolleri kullanan Asaf Halet Çelebi’nin eserlerinde yer yer soyutluklar görülür.

Avrupa’da Birinci Dünya Savaşı içinde doğan ve iki savaş arasında gelişimini sürdüren Gerçeküstücülük, imge kavramının sınırlarını genişleterek şiiri soyutlaştırmıştı. Gerçeküstücüler birbirinden uzak terimleri yan yana getirerek yeni imgeler yaratıyor, alışılmışın tersine somut bir gerçeği soyut bir gerçeğe benzetme yolunu da tutuyorlardı. Bu tekniği Türk şiirinde özellikle İkinci Yeni akımı uyguladı. tkinci Yeni şairleri bazen soyut imgeler yaratarak, bazen ses ve ritimden yararlanan müziğin yolunda yürüyerek, bazen de mısralarda birer çağrışıma çok güç bağlanabilecek harfler, heceler kullanarak soyutlaştırılmış örnekler verdiler. Bu akımın dışındaki bazı sanatçılar (Metin Eloğlu, Behçet Necatigil, Sabahattin Kudret Aksal v.d.) zaman zaman soyutlaştırma yolunu tuttular. 1965’ten sonra toplumcu eğilimin kuvvetlenmesi soyutlaştırmanın bırakılmasına yol açtı.

İlgili Makaleler