SOSYAL FARKLILAŞMA NEDİR?
SOSYAL FARKLILAŞMA NEDİR?
Farklılaşmak, başkalaşmak, değişik bir hal ve manzaraya bürünmek, ayrımlaşmak, benzer unsurların farklı ve değişik bir durum alması gibi çeşitli anlamları ifade etmektedir.
Batı dillerinden Fransızca’daki “differenciation sociale” ya da İngilizce’deki “social differenciation”1 m karşılığı olarak “toplumsal farklılaşma” ise, sosyologlara göre, küçük veya büyük her sosyal ünite içerisinde mevcut bulunan bir durumu ifade etmekte olup, bu durum, toplumda farklı karaktere sahip bulunan kişilerin farklı görevleri ifa etmeleri ve farklı roller oynamalarının bir sonucu olmakta ve söz konusu olan bu farklı görevler ve roller, birçok bakımlardan sıkı bir biçimde birbirleriyle münasebet halinde bulunmaktadırlar.
Bir başka deyişle toplumsal farklılaşma, toplumda kişiler ve grupların, birbirinden az çok farklı, değişik ve hattâ gittikçe uzmanlaşmaya, ayrımlaşmaya ve başkalaşmaya yön tutmuş roller aldıkları bir sosyal süreç ve bu sürecin doğurduğu sonuçları ifade etmektedir. Aynı cinsten görevleri olan toplumların, karmaşıklaşma sonucu çeşitli toplum fonksiyonları farklılaşır, başkalaşırlar.
Toplumsal farklılaşma, bir yandan toplumu oluşturan organların farklılaşması, öte yandan da, değerlerin ve fikirlerin farklılaşması şeklinde tezahür etmektedir. Öte yandan, daha somut bir biçimde toplumsal farklılaşmayı, toplumdaki meşguliyet, mertebe, durum, fonksiyon ve kültürün farklılaşması, başkalaşması ve çeşitlenmesinden ibaret bulunan bir süreç olarak tarif etmek de mümkündür.
Toplumsal farklılaşma olayını daha iyi anlatabilmek için iki türlü toplum tipini birbirinden ayırt etmek gerekmektedir:
- Basit toplum,
- Karmaşık toplum.
Basit toplum, orada henüz toplumsal farklılaşmanın yani meşguliyet, mevki, statü ve fonksiyon farklılıklarının ortaya çıkmadığı toplumdur.
Karmaşık toplum ise, sosyal farklılaşma dediğimiz vakıanın ortaya çıkarak toplumun iş-güç, toplumsal mevki, statü ve fonksiyonlar bakımından başkalaştığı, iş bölümü ve uzmanlaşmamn gittikçe arttığı toplumdur ki, bunun en gelişmiş örneklerini günümüzün modern toplumlarında görmekteyiz.
Bu ikili ayırıma göre, hiç farklılaşmamış basit toplum içerisinde, toplumsal farklılaşmanın dinle münasebetleri söz konusu değildir. Çünkü basit toplumda henüz sosyal farklılaşma olayı ortaya çıkmış değildir. Buna karşılık, toplumu teşkil eden üyeler arasında görev, statü ve fonksiyon bakımından cüz’î bir farklılaşmanın ortaya çıktığı andan itibaren din ile toplumsal farklılaşma arasındaki münasebetlerden söz etmek mümkün olmaktadır.
Genellikle kültür ve medeniyet bakımından ilerlemiş toplumlara nispetle daha alt basamaklarda yer aldıkları kabul edilen “ilkel toplumlar basit toplumlar olarak bilinmektedirler. Ancak, gerçekte, basit toplum ve karmaşık toplum şeklindeki bu ikili ayırım nazarî ve analitik bir tasniften ibaret bulunup, fiiliyatta hiçbir toplumsal farklılaşmanın yer almadığı ideal bir basit topluma rastlamak çok zor ve hattâ imkânsızdır.
Bu bakımdan, özellikle ilkel toplumları standart bir tarzda hiç farklılaşmamış ve mütecanis {homojen) sosyal ve kültürel üniteler olarak görmek hatalı olmaktadır. Hattâ, “en ilkel toplum”\ar tabiri bile aldatıcı olup, kültür ve medeniyetin ne kadar alt basamaklarına inilirse inilsin, toplumların belli bir tekâmül ve ilerleme safhasından geçtikleri ve azda olsa farklılaşmış bir durumda oldukları anlaşılmaktadır.
Nitekim, kültür düzeyi bakımından oldukça alt basamaklarda yer almakta olup, doğrudan doğruya işbirliğinin geçerli olduğu basit ve homojen toplumlar olarak bilinen Avustralya’nın Arunta’ları, Güney- Doğu Asya’nın Vedda’ları ve Güney Afrika’nın Büşmen’leri bile cüz’î bir sosyal farklılaşmanın yer aldığı ilkel toplumlardır. Aynı şekilde, Morgan ekolünün takdim ettiği yeknesak bir modele göre düzenlenmiş monoton ilkel toplum imajının aksine, Robert Lowie’nin araştırmaları, ibtidaî kavimlerde yaş, cinsiyet ve evlilik durumu gibi kriterlere göre farklılaşmalar ve tabakalaşmaların mevcut bulunduğunu ortaya koymaktadır. Lowie’ye göre, Andaman adaları, Avustralya, Mas- sai, Banks adaları ve Pueblo yerlileri ile Crow ve Haditsa kabilelerinin sosyal yapılarında gözlemlenen toplumsal farklılaşma örnekleri bu durumu açıkça ortaya koymaktadırlar.
Bununla birlikte, bu tür ilkel toplumlar nispeten az karmaşık ve sosyal farklılıkların oldukça az bir nispette ortaya çıktığı toplumlar olup, buradan günümüzün modern toplumlarına doğru gidildikçe toplumların yapıları da karmaşıklaşmakta, giderek daha muğlak bir görünüme bürünmekte, toplum kültürü köklü değişmelere sahne olmakta, toplumu oluşturan üyeler meşguliyet, sosyal mevki, prestij, statü ve fonksiyonları bakımından değişik kategorilere bölünerek farklılaşmakta ve orada toplumsal iş bölümü ve uzmanlaşma sağlam bir biçimde yerleşmektedir.
Toplum yapısı (strüktür) karmaşıklaşmaya başlayınca, toplumu oluşturan üyeler de müşterek amaç için farklı görevler ifa etmeye başlamakta ve onların sadece farklı fonksiyonları değil, fakat aynı zamanda farklı iştirâk dereceleri, farklı hakları ve farklı mecburiyetleri de ortaya çıkmaktadır ki, bütün bu durumların toplumun ortaklaşa dinî yaşayışıyla karşılıklı birtakım ilişkileri, etki ve tepkileri söz konusu olmaktadır.
İşte, burada ele alınmak istenilen de, bu tür ilişkiler, etki ve tepkiler olup, öte yandan sosyal farklılaşma karmaşıklaşma oranında arttığına göre, konuya dinamik bir açıdan yaklaşmak ve böylece dinamik
değişme ve istihale faktörlerinin dinî formlar ve kurumlar üzerindeki etkilerini göz önüne sermek uygun düşmektedir. Zira, J. Wach’m da belirttiği üzere, ancak sosyal ve kültürel değişme süreçlerini gözden uzak tutmamak süreriyle, toplumda gözlenen yeni şekiller, tabakalar, kurumlar ve yeni teşkilat tiplerinin ortaya çıkışı sonucu vuku bulan toplumsal ve kültürel farklılaşmaların yani toplumlarm fonksiyon, statü, iş-güç {meslek, meşguliyet), durum, mertebe, vb. bakımlardan değişik görünümlere bürünmeleri ve farklı yapılar arz etmelerinin dinî inançlar, düşünceler, kurumlar ve teşkilatlarla olan karşılıklı münasebetlerini anlamak mümkün olacaktır.
Aynı şekilde, basit toplumlar ya da az farklılaşmış toplumlarla karmaşık toplumlarda sosyal farklılaşma dediğimiz vakıa farklı şekiller ve derecelerde tezahür ettiğine göre, dinle toplumsal farklılaşma arasındaki karşılıklı ilişkiler, etki ve tepkiler incelenirken, ilkin az farklılaşmış ilkel toplumlardaki sosyal farklılaşma ve din münasebetlerinden bahsetmek ve oradan daha yukarı seviyede bulunan medeniyetler ve evrensel dinlerin yer aldığı zeminler olan karmaşık toplumlarda aynı konunun araştırılmasına geçmek yerinde olacaktır