SOSYAL ÇÖZÜLME
SOSYAL ÇÖZÜLME
Sosyal çözülme, toplu
halde yaşayan kişi ve grupların, aralarındaki ortak sosyokültürel davranış
kalıplarına, alışkanlıklara ve ortaklaşa sürdürdükleri hayatlarının devamı
için oluşturdukları kurumlara ve sosyal denetim biçimlerine uyumlarını yitirmeleri
nedeniyle ortaya çıkan anlaşmazlıklar üzerine sosyal ilişkilerin bozulmasıdır.
Kısaca sosyal çözülme, bir toplumu meydana getiren sosyal ilişkilerin,
bütünlüğü bozacak biçimde gevşemesidir. Bu takdirde toplum, artık işleyen bir
bütün olma özelliğini kaybeder. Sosyal çözülme, bundan dolayı sosyal
değişmenin olumsuz şekillerinden biri sayılmıştır. Sosyoloji literatüründe
sosyal değişme kapsamında incelenir.
Sosyal değişmeye etki
eden fiziksel, biyolojik, teknolojik ve kültürel faktörler, aynı şekilde bir
toplumda sosyal çözülmeye de neden olurlar. Ancak bu her zaman aynı ölçü ve
istikamette olmaz.
Sosyologlar sosyal
çözülmenin çeşitli şekilleri üzerinde durmaktadırlar:
1) Bireyler
arası çözülme;
2) Gruplar
arası çözülme;
3) Bireyle gruplar arası çözülme
4) Kurumlar
arası çözülme;
5) Bireyle kurumlar arası çözülme. Şimdi bunları ayrı
ayrı inceleyelim:
1- Bireyler arası çözülme:
Kişiler-arası ilişkilerde çözülme, kişilerden
beklenen görev ve rollerin sosyal hayat şartlarında meydana gelen değişmeler
karşısında ısrarla sabit tutulduktan ve yeni şartlara uyum sağlamadıkları
hallerde kendini gösterir. Değişen ve gelişen sosyal şartlara uyum sağlayamama,
kanunlarda gerekli değişiklikler yapmama tarzında olduğu gibi, örf ve
adetlerin de aynı kalmasından kaynaklanabilir. Bu tür çözülmenin en açık
örneğini değişen aile yapısında görmemiz mümkündür.
2- Gruplar arası çözülme:
Her toplum, küçük grup ve cemaatlerden oluşur.
Toplumun hayatiyetini sürdürmesi bu grupların ortak bir “Biz”
duygusuna sahip olmaları ile mümkündür. Zikredilen “biz” duygusunu,
birlik ve beraberlik bilincini zedeleyecek her türlü davranış ve fikir,
toplumun bütünlüğünü tehdit eder, gruplar-arası bütünleşme ve dayanışmayı
ortadan kaldırır. Artık grupların, aynı cemiyette bulunmaları dışında ortak yönleri
yoktur.
3- Bireyle gruplar arası çözülme:
Toplumda her birey bir
veya birkaç grubun üyesi olabilir. Bireyler mensup oldukları sosyal grup veya
grupların kabul ettiği kültürel değerleri benimsemek ve ona göre şahsiyetlerini
oluşturmak mecburiyetindedir. Doğumu takip eden uzun sosyalleşme dönemi,
bireye bu şahsiyeti kendiliğinden kazandırır.
Ancak, zaman içinde
gelişen şartlar, meselâ köyden şehre göçler, insanlara önceden mensup
oldukları grubun kültürel değerlerini yeniden değerlendirme ihtiyacını
his-settirebilir. Bunu yaparken bir yandan gruplarının ortak kültürel
değerlerini zenginleştirirler, bir yandan da aynı değerlerin yetersizliklerini
dile getirir ve onları eleştirirler. Bu durum, bireylerin tamamını içine alan
toplum tarafından yadırganır, bireyle grubu arasında bir hoşnutsuzluk ve
giderek çözülme başlar. Ancak getirilen yeni izah ve yorumlar, sosyal yapıdaki
değişmelere göre ortaya çıkan ihtiyaçtan gerçekten karşı layabiliy orsa,
çözülme kısa sürede atlatılır ve bireyin başarısı takdir edilir, değeri
kavranır ve herkesçe benimsenir. Aksi halde çözülme giderek devam eder,
gruplar ve kurumlar arası çözülmeye dönüşür.
4- Bireyler ve
kurumlar arası çözülme:
Bir toplumda değişmeler alabildiğine devam
ediyor, sosyal ihtiyaçlar her geçen gün artıyor, zamanında ve herkesin
ortaklaşa benimseyebilecekleri tarzda karşılanmıyorsa, toplumsal hayatın
gereği olarak tesis edilmiş kurumlararası ilişkiler de yavaş yavaş çözülmeye
başlar. Cemaatçi karakter arzeden köyde örf ve âdetlere göre, hukukta yeri
olmamakla birlikte poligamiyi sürdüren bir birey, şehirde bu tür evlilik
kurumunun kendisine yüklediği bireysel rolleri yapmakta hukuk! açıdan sıkıntı
çekecektir.
Bu da ister istemez
hukukî baskıyla poligami tarzı evlilik kurumuyla birey arasındaki ilişkilerin
çözülmesine neden olacaktır. Hukukla örf ve âdetler arasındaki bu tür
uyumsuzluklar belirli bir noktayı aşarsa, çözülme kurumlar arasına sıçrar.
5- Kurumlar
arası çözülme:
Kurumlar, değişen zaman ve şartlar içinde
kendisinden beklenen fonksiyon ve rolleri artık yerine getiremez duruma
gelir; ortaya çıkan yeni kurumlar da bunlann ifasına imkân vermezse, o zaman
kurumlar arası uyumsuzluk başlar ve giderek çözülmeye dönüşür. Osmanlı aile
kurumu içinde poligami nedeniyle dünyaya gelen çocuklar ve ikinci eşler,
Cumhuriyet inkılaplarıyla oluşan yeni ailede, aile reisinin hane kayıtlarına
alınmakta büyük sıkıntılara uğramaları örneğinde görüleceği üzere, hukuk ile
örf ve âdetler arasında fazla olmamakla birlikte bir çözülme yaşanmıştır.
12 Eylül öncesinde de
benzer bir kurumlar arası koordinasyonsuzluk ve çözülme yaşanmıştır. Halkın
güven ve huzurunu sağlamakla görevli emniyet kuvvetlerinin yakaladığı kişiler,
adlî kurumların bu kanaate ve hükme katılmamaları sonucu salıverilmekte ve
anarşi kurumlararası uyumsuzlukla, çözülmeyle her geçen gün körüklenmekteydi.
(SBA) Bk. Sosyal
Bütünleşme, Sosyal Değişme