33Sosyoloji Sözlüğü

SOSYAL ÇÖZÜLME

 

SOSYAL ÇÖZÜLME

 

Sosyal çözülme, toplu
halde yaşayan ki­şi ve grupların, aralarındaki ortak sosyo­kültürel davranış
kalıplarına, alışkanlıklara ve ortaklaşa sürdürdükleri hayatlarının de­vamı
için oluşturdukları kurumlara ve sos­yal denetim biçimlerine uyumlarını yitir­meleri
nedeniyle ortaya çıkan anlaşmazlık­lar üzerine sosyal ilişkilerin bozulmasıdır.
Kısaca sosyal çözülme, bir toplumu meyda­na getiren sosyal ilişkilerin,
bütünlüğü bo­zacak biçimde gevşemesidir. Bu takdirde toplum, artık işleyen bir
bütün olma özelli­ğini kaybeder. Sosyal çözülme, bundan dolayı sosyal
değişmenin olumsuz şekillerin­den biri sayılmıştır. Sosyoloji literatüründe
sosyal değişme kapsamında incelenir.

Sosyal değişmeye etki
eden fiziksel, bi­yolojik, teknolojik ve kültürel faktörler, ay­nı şekilde bir
toplumda sosyal çözülmeye de neden olurlar. Ancak bu her zaman aynı ölçü ve
istikamette olmaz.

Sosyologlar sosyal
çözülmenin çeşitli şekilleri üzerinde durmaktadırlar:

1) Bireyler
arası çözülme;

2) Gruplar
arası çözülme;

 3) Bireyle gruplar arası çö­zülme

4) Kurumlar
arası çözülme;

 5) Bi­reyle kurumlar arası çözülme. Şimdi bunla­rı ayrı
ayrı inceleyelim:

 

1- Bireyler arası çözülme:

 

 Kişiler-arası ilişkilerde çözülme, kişilerden
beklenen görev ve rollerin sosyal hayat şartlarında meydana gelen değişmeler
karşısında ısrar­la sabit tutulduktan ve yeni şartlara uyum sağlamadıkları
hallerde kendini gösterir. Değişen ve gelişen sosyal şartlara uyum sağlayamama,
kanunlarda gerekli değişik­likler yapmama tarzında olduğu gibi, örf ve
adetlerin de aynı kalmasından kaynaklana­bilir. Bu tür çözülmenin en açık
örneğini değişen aile yapısında görmemiz mümkün­dür.

 

2- Gruplar arası çözülme:

 

 Her toplum, küçük grup ve cemaatlerden oluşur.
Toplu­mun hayatiyetini sürdürmesi bu grupların ortak bir “Biz”
duygusuna sahip olmaları ile mümkündür. Zikredilen “biz” duygusunu,
birlik ve beraberlik bilincini zedeleyecek her türlü davranış ve fikir,
toplumun bütün­lüğünü tehdit eder, gruplar-arası bütünleş­me ve dayanışmayı
ortadan kaldırır. Artık grupların, aynı cemiyette bulunmaları dı­şında ortak yönleri
yoktur.

 

3- Bireyle gruplar arası çözülme:

 

Toplumda her birey bir
veya birkaç grubun üye­si olabilir. Bireyler mensup oldukları sosyal grup veya
grupların kabul ettiği kültürel de­ğerleri benimsemek ve ona göre şahsiyetle­rini
oluşturmak mecburiyetindedir. Doğu­mu takip eden uzun sosyalleşme dönemi,
bireye bu şahsiyeti kendiliğinden kazandı­rır.

Ancak, zaman içinde
gelişen şartlar, me­selâ köyden şehre göçler, insanlara önceden mensup
oldukları grubun kültürel değerle­rini yeniden değerlendirme ihtiyacını
his-settirebilir. Bunu yaparken bir yandan gruplarının ortak kültürel
değerlerini zen­ginleştirirler, bir yandan da aynı değerlerin yetersizliklerini
dile getirir ve onları eleşti­rirler. Bu durum, bireylerin tamamını içine alan
toplum tarafından yadırganır, bireyle grubu arasında bir hoşnutsuzluk ve
giderek çözülme başlar. Ancak getirilen yeni izah ve yorumlar, sosyal yapıdaki
değişmelere göre ortaya çıkan ihtiyaçtan gerçekten kar­şı layabiliy orsa,
çözülme kısa sürede atlatı­lır ve bireyin başarısı takdir edilir, değeri
kavranır ve herkesçe benimsenir. Aksi hal­de çözülme giderek devam eder,
gruplar ve kurumlar arası çözülmeye dönüşür.

 

4- Bireyler ve
kurumlar arası çözülme:

 

 Bir toplumda değişmeler alabildiğine de­vam
ediyor, sosyal ihtiyaçlar her geçen gün artıyor, zamanında ve herkesin
ortaklaşa benimseyebilecekleri tarzda karşılanmı­yorsa, toplumsal hayatın
gereği olarak tesis edilmiş kurumlararası ilişkiler de yavaş ya­vaş çözülmeye
başlar. Cemaatçi karakter arzeden köyde örf ve âdetlere göre, hukukta yeri
olmamakla birlikte poligamiyi sürdü­ren bir birey, şehirde bu tür evlilik
kurumu­nun kendisine yüklediği bireysel rolleri yapmakta hukuk! açıdan sıkıntı
çekecektir.

Bu da ister istemez
hukukî baskıyla poliga­mi tarzı evlilik kurumuyla birey arasındaki ilişkilerin
çözülmesine neden olacaktır. Hukukla örf ve âdetler arasındaki bu tür
uyumsuzluklar belirli bir noktayı aşarsa, çözülme kurumlar arasına sıçrar.

 

5- Kurumlar
arası çözülme:

 

 Kurumlar, değişen zaman ve şartlar içinde
kendisin­den beklenen fonksiyon ve rolleri artık yeri­ne getiremez duruma
gelir; ortaya çıkan ye­ni kurumlar da bunlann ifasına imkân ver­mezse, o zaman
kurumlar arası uyumsuzluk başlar ve giderek çözülmeye dönüşür. Os­manlı aile
kurumu içinde poligami nede­niyle dünyaya gelen çocuklar ve ikinci eş­ler,
Cumhuriyet inkılaplarıyla oluşan yeni ailede, aile reisinin hane kayıtlarına
alın­makta büyük sıkıntılara uğramaları örne­ğinde görüleceği üzere, hukuk ile
örf ve âdetler arasında fazla olmamakla birlikte bir çözülme yaşanmıştır.

12 Eylül öncesinde de
benzer bir kurum­lar arası koordinasyonsuzluk ve çözülme yaşanmıştır. Halkın
güven ve huzurunu sağlamakla görevli emniyet kuvvetlerinin yakaladığı kişiler,
adlî kurumların bu kana­ate ve hükme katılmamaları sonucu salıve­rilmekte ve
anarşi kurumlararası uyumsuz­lukla, çözülmeyle her geçen gün körüklen­mekteydi.

(SBA) Bk. Sosyal
Bütünleşme, Sosyal Değişme

 

İlgili Makaleler